DEM Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasına ilişkin açıklama yaptı.
Yapılan açıklamada, “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve belediyeye yönelik gerçekleştirilen hukuksuz operasyonla, Türkiye’de geçmişte darbe girişimlerine neden olan andıçlama pratikleri yeniden devreye konulmuştur” ifadeleri kullanıldı.
"Bu gazeteci müsveddeleri..."
Yandaş medyayı eleştiren DEM Parti şu ifadeleri kullandı:
“İktidara yakın ve onun bir aygıtı olarak çalışan kimi televizyon kanallarında, gazeteci demeye bin şahit lazım kişiler, en ufak bir basın ahlakı zerresine sahip olmaksızın adeta mahkeme kurmaktadır. Bu gazeteci müsveddelerinin hedefe oturttukları insanları hakim edasıyla yargılaması, her önüne geleni terörist ilan ederek yargısız infaz yapması adeta usul olmuştur. Bu kişiler, ellerine tutuşturulan iftira niteliğindeki kimi istihbarat notlarını ve ısmarlama polis fezlekelerini belge olarak sunmakta ve açıkça itibar suikastı yapmaktadır.”
"Kent uzlaşısı, şeffaf ve demokratik bir süreçtir"
Kent uzlaşısının hedef alınmasına da değinen açıklamada,“İstanbul Büyükşehir Belediyesine yönelik operasyonun bir ayağına kent uzlaşısını oturtan bu zihniyet, siyaseti, muhalefeti, seçim kazanmayı ve halkın iradesini temsil etmeyi suçmuş gibi göstermeye çalışmaktadır.
Kent uzlaşısı, halkımızın talep ve beklentileri üzerine partimiz tarafından açık bir şekilde kamuoyuna açıklanmış ve yerel seçim boyunca Türkiye’nin dört bir tarafında başarıyla hayata geçirilmiş bir uygulamadır. Halkın ortak iradesine dayanan, toplumun farklı kesimlerini buluşturan şeffaf ve demokratik bir süreçtir. Halkın siyasette alternatif yaratma arayışı ve kararıdır” ifadeleri kullanıldı.
"Operasyonun sahipleri zelil ve sefil"
Yapılan operasyonlarda daha önce HDP Eş Genel Başkan Yardımcılığı görevinde bulunmuş Azad Barış’ında alınmasına tepki gösteren DEM Parti şöyle devam etti:
“Azad Barış’ı merkeze oturtarak bu meseleyi kriminalize etme girişimi, operasyonun sahiplerinin zelil ve sefil halini göstermektedir. Yıllarca Türkiye’de siyaset yapan, basında ve uluslararası akademi dünyasında tanınan bir felsefe doktoru ve sosyoloğun yargısız infazla televizyon ekranlarında “terörist” ilan edilmesi ve onunla ilişkilenen herkesin de “terör” kefesine konulması içler acısı bir durumdur. Hiçbir somut kanıta dayanmayan, yalnızca siyasi mühendisliğin ürünü olan iddialarla kara propaganda yapılmaktadır.”
"Hukuk önünde bunun hesabını verecekler"
Açıklamanın tamamı şu şekilde:
"DEM Parti olarak, partimiz ve kent uzlaşısı hakkında yapılan bu kara propagandanın yürütücüsü olanlardan hukuk önünde hesap soracağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.
Anlamak istemeyenlere bir kez daha söyleyelim: Kent uzlaşısı, halkın doğrudan siyasete katılmasıdır; kentlerin uzlaşı temelinde yönetilmesi arayışıdır. Halkın talep ve isteklerinin seçimden önce başlayarak yönetimlere taşınmasıdır. Kent uzlaşısını kriminalize etme girişimi, halkın iradesini ve kararını yargılamaktır ki bu, kimsenin haddi değildir.
Asıl suç, ekranlarda ellerine tutuşturulan iftira belgeleriyle boy gösteren hukuk katillerinin ve gazeteci müsveddelerinin evrensel bir ilke olan masumiyet karinesini ve hukukun temel ilkelerini hiçe sayarak yarattıkları algı operasyonlarıdır; sürdürülen bu kumpas operasyonlarıdır.
Dün bu tür operasyonları yapan paralel yapılar ve hukuk dışı oluşumlar nasıl halkın vicdanında mahkum olduysa, aynı operasyoncu akıl da daha şimdiden halkın vicdanında mahkum olmuştur. Yapanlar emin olmalı ki, hukuk önünde bunun hesabını vereceklerdir.
Azad Barış yalnız değildir. DEM Parti olarak, halkın iradesine ipotek koymaya çalışan bu anlayışa asla boyun eğmeyeceğimizi kamuoyuna duyururuz.”
(ED)