Anayasa Mahkemesi (AYM), hükümlülere infaz indirimi getiren 7242 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un iptal isteminin reddine ilişkin kararının gerekçesini yazdı.
TIKLAYIN - Ceza İnfaz Sisteminde Yeni Dönem
CHP, ilk olarak yeni infaz yasasının “şekil yönünden” iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurmuş, bu 17 Temmuz 2020'de Yüksek Mahkeme tarafından oy çokluğuyla reddedilmişti.
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, CHP'nin, kanunun iptali istemiyle esastan yaptığı ikinci başvurusunu da oy çokluğuyla reddetmişti.
“Ölçüsüz bir yönü bulunmuyor”
AYM’nin ikinci başvurunun da reddine ilişkin kararının gerekçesi bugünkü Resmi Gazete'de yayımlandı.
Gerekçede, kanun koyucunun koşullu salıverilme, denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı ile açık ceza infaz kurumuna geçmenin koşullarını anayasal hükümlere, toplumsal koşul ve gereklere göre serbestçe belirleyebileceği ifade edildi.
Dava konusu kurallarla, hükümlü veya tutukluların hangi tür suçlar kapsamında ceza infaz kurumundan çıkartılacakları, bu konuda hangi makamın yetkili olduğu hususlarının açık, net ve anlaşılır şekilde düzenlediği belirtilen gerekçede, kurallarla öngörülen ayrımın da nesnel ve makul bir temele dayanmadığının söylenemeyeceği kaydedildi.
Gerekçede, kurallar kapsamındaki suçların türleri, özellikleri gözetildiğinde, kurallara konu suçlardan mahkum olan hükümlülerin koşullu salıverilebilmesi için belirlenmiş oranların, açık veya kapalı ceza infaz kurumunda çekilmesi gereken süre ile disiplin cezalarının kaldırılma şartlarının, ölçüsüz bir yönünün de bulunmadığı bildirildi.
“İddialar dava konusu değil”
Yüksek Mahkemenin gerekçesinde, şu ifadeler yer aldı:
“Her ne kadar dava dilekçesinde terör suçu kavramının siyasallaştığı, herhangi bir şiddete başvurmamış barışçıl muhaliflerin söz, düşünce ve yazılarının da terör suçu kavramına dahil edildiği, bu itibarla da dava konusu kurallarla ifade özgürlüğü güvencesi altında bulunan eylemlerin cezalandırılmak istendiği iddia edilmiş ise de bu iddialar dava konusu olmayan 3713 sayılı Kanun hükümlerinin yorumlanmasına ve uygulanmasına ilişkindir.
“Bu itibarla iddia edilen hususlar yerindelik kapsamında olup anayasal denetimin konusu dışında kalmaktadır.”
“Hukuk devleti ilkesine aykırı değil”
Gerekçede, iptali istenen bir başka kuralın, silahlı örgüt üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme, örgüte yardım, örgüt propagandası suçlarından mahkum olanların koşullu salıverilmeleri için süreli hapis cezalarının 4'te 3'ünü ceza infaz kurumlarında çekmiş olmaları şartını öngördüğü hatırlatıldı.
Dava dilekçesinde, bunun, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığının ileri sürüldüğü belirtilen gerekçede, şu tespitler yapıldı:
“Kurallarla anılan suçların ağırlığı, niteliği, tehlikeliliği ve hukuki konuları gözetilerek, bu suçlar bakımından daha ağır bir infaz usulünün öngörülmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Bu amacı gerçekleştirme yöntemi, bu amaçta hangi yol ve araçların tercih edileceği kanunu koyucunun takdir yetkisi kapsamında olup, kamu yararı dışında bir amaç güttüğü saptanmayan kuralların, hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu söylenemez.
“Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleriyle bunların infazına ilişkin kurallar, anayasanın konuya ilişkin kuralları başta olmak üzere, ülkenin sosyal, kültürel yapısı, etik değerleri ve ekonomik hayatın ihtiyaçları göz önüne alınarak saptanacak ceza siyasetine göre belirlenir.
“Buna göre hangi fiilin suç sayılacağı, cezanın türü ve miktarı ile infaza ilişkin yasal düzenlemeler, temelde devletin suç ve ceza politikasına bağlı bir konudur. Bu takdir alanı, ceza sisteminin tamamlayıcı bölümünü oluşturan infaz hukuku için de geçerlidir. Bu nedenle kanun koyucu, koşullu salıverilme, denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı ile açık ceza infaz kurumuna geçmenin koşullarını, anayasal hükümlere, toplumsal koşul ve gereklere göre serbestçe belirleyebilir.”
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, TBMM'de 14 Nisan 2020'de kabul edilerek yasalaşmıştı. Bu kanun uyarınca yaklaşık 90 bin kişinin cezaevlerinden tahliye edilmesi sağlanmıştı.
(AS)