* Fotoğraf: Pixabay
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazında değişiklik yapan kanunun yürürlüğe girmesi ile birlikte açık ve kapalı cezaevlerinden tahliyeler gerçekleşti. Tahliye edilen kişilerin sayısı yüksek olmakla birlikte, kapsamı itibariyle eşitlik ölçütüne aykırı ve özellikle siyasal suçlar yasanın kapsamı dışında bırakılmış durumda.
Kanunun mantığına ve niteliğine ilişkin değerlendirilmeler daha çok şartla tahliye oranlarının değişmesi ile birlikte cezaevinden çıkacak kişilerin sayısı ile, suç tipleri üzerine odaklandı. Yasaya yönelik eleştiriler ise daha çok eşitlik esasına aykırı oluşu noktasında toplandı. Oysa mevcut tasarının eşitlik esasına aykırı oluşu yanında cezaevinde yeni sorunlara neden olacak hükümleri gözardı edildi.
Meclisin aritmetik çoğunluğunu oluşturan iki partinin sunduğu metin, mecliste bulunan diğer siyasal partilerin muhalefeti ve kamuoyunda teklife yöneltilen eleştiriler görmezden gelinerek yasalaştı. Adı af kanunu olmamakla birlikte içerik olarak bir örtülü af niteliğinde olan bu düzenlemenin bir mutabakata ihtiyaç duyulmadan yasalaşmasının, mevcut ceza ve infaz sisteminin yarattığı sorunları büyüteceğini ifade etmek yanlış olmayacaktır. Öte yandan yasanın barındırdığı hukuka, eşitlik ve adalete aykırı hükümler, ağır toplumsal sorunlar yaratacak nitelikte.
Yasanın genel gerekçesi şöyle başlıyor:
"Çağdaş ceza infaz sisteminin temel amacı; hükümlülerin sosyalleşmesini teşvik etmek, yeniden suç işlenmesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, üretken, kanunlara ve toplumsal kurallara saygılı ve sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumlarını kolaylaştırmak, böylelikle cezanın genel ve özel önleme etkisinin oluşmasını sağlamak ve toplumu suça karşı korumaktır.
Ceza ve ceza muhakemesi hukukunda insana değer veren düşüncenin etkinlik kazanmasıyla birlikte sadece hapis cezası vererek bunu infaz etmenin her zaman iyi sonuçlar vermediği, hükümlünün toplumla bütünleşmesini gerçekleştirmede yeterli etkiyi yapmadığı, infaz rejimlerinin hükümlünün iyileştirilmesi ve topluma yeniden kazandırılmasına imkan sağlayacak değişiklikler yapılması gerektiği yönündeki görüşler, 19 uncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren tartışılmaya başlanmıştır. Cezanın amacı ve nitelikleri konusundaki bu görüşler, güvenlik tedbirleri, özel infaz usulleri ve denetimli serbestlik gibi yeni yöntem ve kurumların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Yapılan kriminolojik araştırmalar da, failin kişiliğine bilimsel yöntemlerle yaklaşılması ve klasik ceza ve infaz uygulamalarında değişiklik yapılması gerektiği düşüncelerini doğrulayıp, desteklemiştir."
Ceza hukukunda suçlunun cezalandırılmasında cezanın korkutucu etkisi yoluyla suçun önlenmesi teorisinden tüm dünya ölçeğinde vazgeçilerek, cezanın korkutucu teşhiri yerine, suçun önlenmesine, kişinin bir suçun faili de olsa kişi hak ve özgürlüklerine sahip olduğu, artık tüm hukuk sistemlerinin kabul ettiği bir kural.
Bu sistemin temel argümanları ise; Suçta ve cezada kanunilik, adalet, yasalar karşısında eşitlik, kanunun uygulanmasında ırk, din, siyasal görüş vb. ayrımı yapılamayacağı, herkesin kendisini meşru araçlarla savunma hakkı bulunduğu, kanunların amacının kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzenini, kamu sağlığı, vb. korumak olduğu şeklindedir. Dolayısıyla devletler suçla mücadele ederken hukukun temel kuralları haline gelen bu kritelere riayet etmekle yükümlü kabul edilir.
İnfaz kanununda değişiklik yapan yasanın gerekçesinde değişikliğin amacı "....hapis cezası vererek bunu infaz etmenin her zaman iyi sonuçlar vermediği ....cezanın amacı ve niteliği konusunda bu görüşler, güvenlik tedbirleri, özel infaz usulleri ve denetimli serbestlik gibi yeni yöntem ve kurumların ortaya çıkmasına neden olmuştur..." ifadesi ile, cezanın infazında dünyadaki yeni anlayışa göre hapis cezası dışında tedbirlerin kullanılmasının gerekli olduğu şeklinde açıklanmıştır.
Amaç bölümünde belirtilen bu anlayış yasaya ne yazık ki yansımamıştır. Özellikle infaz oranlarına ilişkin hükümler amaç bölümünde belirtilen anlayıştan uzak olduğu gibi yukarıda belirtilen temel hukuk normlarından uzaklaşmış görünmektedir. Başta eşitlik ölçütü olmak üzere temel hukuk normları gözardı edilmiştir.
Toplumda çok tartışılan bu hükümlere geçmeden önce ceza infaz kurumları uygulamalarında kalıcı değişiklik niteliğinde olan ve bazı haklarda kısıtlamalar yaratacak hükümlere göz atmakta yarar var.
Yasanın getirdiği önemli deşikliklerden biri infaz hakimliğinin yetki ve görevlerinin genişletilmesi. Yürürlükteki mevzuatın mahkemelerin yetki alanına bıraktığı cezanın infazına, zamanaşımına koşullu salıverme, denetimli serbestlik, açık ceza infaz kurumuna geçiş, disiplin cezalarına itiraz vb. birçok hususta karar alma, onay ve itiraz süreçleri gibi yetkiler İnfaz Hakimliği’nin yetki alanına alınmıştır.
Yürürlükteki İnfaz Hakimliği Kanununa göre infaz hakimlerinin görevi "ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde bulunan hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlere yönelik şikâyetleri incelemek, karara bağlamak ..." iken değişiklik ile mahkemelerin görev alanında olan infaza ilişkin kararlar ile Cumhuriyet savcısının verdiği kararlara ilişkin şikayetleri incelemek infaz hakimliğine bırakıldı.
Düzenleme esasen cezanın infazına ilişkin geçici ve kalıcı hükümler yolu ile mevcut ceza infaz sisteminde ve infaz oranlarında değişiklik içermektedir. İlk 10 madde infaz sisteminin işleyişine, infaz hakimliğinin yetkilerinde genişleme yapılmasına ilişkindir. Sonra gelen dört maddede bazı suçların cezalarının ağırlaştırıldığı görülmektedir.
Yasanın 41. maddesi de bu niteliktedir. Bu hüküm ile, mahkumiyet hükmünün yorumunda duraksama durumunda karar verme yetkisi mahkemelerden alınarak infaz hakimlerine bırakılmıştır. İnfaz hakimliğinin yetkisine bırakılan bu işlemler cezanın infazına ilişkin temel öneme sahiptir. Bu nedenle mahkemelerin verdiği kararların tek hakime bırakılması cezanın ayrılmaz parçası niteliğinde olan infazın değerlendirilmesinde sorunlara ve daha fazla ihlale neden olabilecektir.
Yakın zamanda CMK'nu değişikliği ile Sulh Ceza Hakimlerinin yetkilerinin artırılmasına paralel bir düzenleme ile infaz hakimlerinin yetlkileri artırılmıştır. Bu değişiklik ile cezanın infazında neredeyse tüm yetkiler infaz hakimine bırakılmıştır.
Yapılan değişiklik ile TCK'nunda yer alan bazı suç tiplerinin cezaları ağırlaştırılmıştır.
TCK’nun 86. maddesine ek yapılarak, kasten yaralama suçunun canavarca hisle işlenmesi halinde cezanın bir kat artırılacağı düzenlenmiş, 87. maddede düzenlenen kasten yaralama neticesi ölüm meydan gelmiş olması halinde öngörülen cezanın alt sınırı aynı kalmakla birlikte üst sınırı 16 yıldan 18 yıla çıkarılmış, TCK 220. maddesinde düzenlenen suç örgütü yönetici ve üyeliği suçunun cezasının alt ve üst sınırları artırılmış, TCK 241. maddesinde düzenlenen tefecilik suçunun üst sınırı artırılmış, suçun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde verilecek cezanın bir kat artırılacağı düzenlenmiştir.
Yasanın gerekçesinde cezaların artırılmasındaki amacın, suçla etkin mücadele edilmesi ve caydırıcılığın sağlanması, toplumun huzur ve güvenlik kaygılarının artmasının başında suç örgütlerinin varlığının geldiği, örgüt kurmak, yönetmek ve üye olmak suçları ile etkin mücadele edilmesinin amaçlandığı ifade edilmektedir.
Belirtilen bu suç tipleri için bir yandan cezanın ağırlaştırılması yoluna gidilirken diğer yandan şartla tahliye ve denetimli serbestlik kapsamı içine alınmalarının gerekçesi açıklıkla ifade edilmemiştir. Şu ana kadar işlenen suçların failllerinin toplum açısından tehlike oluşturmadığı düşüncesi ile cezaevinden çıkmalarına olanak sağlanmış, ancak bundan sonraki cezaların artırılması yoluna gidilmiştir. Böylece bir yandan örtülü af, diğer yandandan da toplumsal tepkinin önlenmesinin bir yöntemi olarak değerlendirilmiş görünüyor.
Yasanın 15. Maddesinde CMK 'nun 109.maddesi yeniden düzenlendi.
"Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yanlız idame ettiremediği 5275 sayılı CGTİHK'nun 16.maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca tespit edilen şüpheli ile gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadın şüphelinin tutuklanması yerine adli kontrol altına alınmasına karar verilebilir."
Bu düzenleme ilk bakışta gereksiz bir değişiklik gibi görünmektedir. Zira CMK'nu sistemine göre şüpheli hakkında tutuklama kararı verilmesi zorunlu olmadığı gibi mahkemelerin bu konuda değerlendirme yapmaları ve tutuklama yerine alternatif önlemlerin uygulanmasına karar vermesi mümkündür. Bu nedenle gerekli olmayan bir düzenlemedir.
Ancak derinlikli bir değerlendirme yapıldığında tutuklamanın da tıpkı infaz gibi değerlendirildiği ve mahkemeler yerine ceza infaz kurumu işleyişinin öncelik kazandığı görülmektedir. Zira CGTİHK'nun 16.maddesi "Adlî Tıp Kurumunca düzenlenen ya da Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumununca onaylanan rapor üzerine, infazın yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca verilir." düzenlemesi ile mahkemelerin şüphelilerin cezaevinde kalamayacağının adli tıp raporu ile ortaya konulmasını isteyeceği bir sisteme evrilmesine neden olabilecektir. Bu düzenleme tutuklamanın bir tedbir olduğu, bir cezanın infazı gibi değerlendirilmemesi gerektiği kuralına uygun değildir.
Yasanın 18. Maddesi ile; doğrudan açık cezaevine konulabilecek suçlarda kapsam genişlemiştir. Yürürlükteki düzenlemede ilk kez suç işleyen ve iki veya daha az süreli suçlar, doğrudan açık ceza evinde infaz edilebilecekken değişiklik ile, 5 yıl veya daha az hapis cezasına mahkum olanlar, taksirli suçlardan 5 yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkum olanlar, adli para cezası hapis cezasına çevrilenler, icra iflas kanunu gereğince hapis tazyikine tabi tutulanlar doğrudan açık cezaevine konulabilecek.
10 yıl ve daha fazla hapis cezasına mahkum olanlar ile terör suçları, örgüt kurmak, yönetmek, örgüte üye olmak ve örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlar, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar ve uyuşturucu madde imal ve ticareti suçlarından mahkum olanlar yönünden doğrudan açık ceza evine konulma olanağı bulunmamaktadır, bu suçlardan hükümlü olanların açık ceza infaz kurumlarına ayrılmaları idare ve gözlem kurulu kararları infaz hakimi tarafından onaylandıktan sonra mümkün olabilecektir. Dolayısıyla bu suç tipleri yönünden idare ve gözlem kurulu raporları bu hakkın kullandırılması konusunda belirleyici olacaktır. Suç tiplerine ve süreye ilişkin uygulamanın ne şekilde olacağı yönetmelik ile düzenlenecektir.
Yasanın 26. Maddesi ile ceza infaz kurumlarında disiplin cezası gerektiren eylemlerin kapsamı genişletilmiş "güvenlik amacıyla oluşturulan teknik ve mekanik cihaz ve sistemleri kasten etkisiz ve çalışamaz hale getirmek veya amaç dışı kullanmak" madde kapsamına eklenmiştir.
Madde gerekçesinde özellikle çocuk hükümlülerin eğitim ve iyileştirilmelerine katkı sağlamak amacı ile bu düzenlemenin yapıldığı belirtilmekteyse de "amaç dışı kullanım" gibi esnek bir tabirin olması ve maddenin genel düzenlemesi, keyfi disiplin cezalarının verilmesi kolaylaştırıcı niteliktedir.
Yasanın 32. Maddesi; dergi ve gazeteye ulaşma hakkı konusunda büyük ölçekli bir kısıtlama getirmektedir.
5275 sayılı yasaya ek yapılarak, Basın İlan Kurumu aracılığıyla ilan ve reklam yayınlama hakkı bulunmayan gazetelerin ceza infaz kurumuna kabul edilmeyeceği, yabancı dilde yayınlanmış gazete ve dergilerin ceza infaz kurumuna kabulüne, Adalet Bakanlığı'nın yetkili olacağı düzenlenmiştir.
Bu hüküm mahpusların süreli ve süresiz yayınlar ile gazete ve dergilere ulaşmalarına yönelik büyük bir kısıtlamadır. Basın İlan Kurumu tarafından ilan ve reklam yayınlama hakkı bulunmayan gazetelerin verilmesi ve yabancı dilde yayınlanan dergi ve gazetelerin alınmasının Adalet Bakanlığı'nın iznine bağlı olması, haber alma özgürlüğünün kıstlanmasına neden olacak bir düzenlemedir. AİHM'nin bu konudaki kararlarına aykırı niteliktedir.
Yasanın en tartışmalı başlıklarını şartla tahliye ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması koşullarına ilişkin düzenlemeler oluşturmaktadır.
Yasanın 36.maddesi ile 5275 sayılı kanunun 89.maddesi başlığı ile birlikte değiştirilmiştir.
Salıverilme İçin Hazırlama, Koşullu salıverilmede iyi hâlin saptanması olan yürürlükteki maddenin başlığı "HÜKÜMLÜLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE İYİ HALİN BELİRLENMESİ" olarak değiştirilmiştir.
Madde gerekçesinde hükümlünün koşullu salıverme hakkını kullanabilmesi için cezanın infazından başlanarak tüm aşamalarında hükümlülerin tutum ve davranışlarının, iyi halin belirlenmesine esas olmak üzere değerlendirilmesi ve buna göre belli hak ve yükümlülüklerden faydalanabilmesinin amaçlandığı belirtilmiştir.
Buna göre, idare ve gözlem kurulu altı aylık periyodlarla hükümlünün kurallara uyup uymadığını, haklarını iyi niyetle kullanıp kullanmadığını, uygulanan iyileştirme programına göre toplumla bütünleşmeye hazır olup olmadığını, tekrar suç işleme ve mağdura zarar verme riski taşıyıp taşımadığını değerlendirmeye tabi tutacaktır. İnfazın tüm aşamalarındaki faaliyetler ile, alışkanlıkları, katıldığı faaliyetler, kurum içerisindeki çalışma kurallarına uyumu değerlendirilecektir.
Maddenin 3.fıkrasına göre; 10 yıl üstü cezalar ile terör suçları, örgüt suçları, cinsel suçlar ve uyuşturucu madde imal ve ticareti suçlarında açık ceza infaz kurumuna ayırmaya, denetimli serbestlik tedbir uygulanmasına ve koşullu salıvermeye ilişkin değerlendirmelerde idare ve gözlem kuruluna C.Başsavcısı veya belirleyeceği bir C. Savcısı başkanlık edecek, ayrıca kurula C.savcısının belirleyeceği bir izleme kurulu üyesi ile Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın belirleyeceği uzmanı da katılacaktır.
Koşullu salıverme hakkının kullanılmasını ve denetimli serbestlik altında cezanın infazını güçleştirecek bu düzenleme, şartla tahliye koşullarını zorlaştıran, mahpusları ağır tretman uygulamasının muhatabı haline getirecektir. Maddenin 3. fıkrası kapsamındaki suç tipleri yönünden ise C. Başsvacılığı'nın şartla tahliye ve denetimli serbestlik uygulanmasında belirleyici veya etkili olacağı bir sisteme geçilmiştir.
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerin infazına ilişkin Kanunun 105/A maddesinde yapılan değişiklik ile, açık ceza infaz kurumunda veya çocuk eğitimevinde bulunan ve koşullu salıverilmesine 1 yıl veya daha az süre kalmış iyi halli hükümlülerin istemleri halinde cezalarının koşullu salıverme tarihine kadar olan kısmı denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak infaz edilebilir.
Bu düzenlemede açık ceza infaz kurumununda belli bir süre kalma şartı bulunmadan denetimli serbestikten yararlanmanın kolaylaştırıldığı görülmektedir. Doğrudan açık ceza infaz kurumlarına konulabilenler yönünden belli bir süre sınırı aranmaksızın denetimli serbestlik tedbiri uygulanabilecektir.
Yasanın 48. maddesi ile CGTİHK'nun 107. maddesinde düzenlenen koşullu salıvermede uygulanacak infaz oranları değiştirilmiştir.
107. maddenin ikinci fıkrasında koşullu salıvermeden yararlanabilmek için süreli hapis cezaları için 2/3 olan infaz oranı, yarısı olarak değiştirilmiştir.
Yasanın 4. fıkrasında yer alan suç örgütü kurmak, yönetmek ve örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarda 3/4 olan infaz oranı 2/3 olacaktır.
Kasten öldürme, neticesi sebebi ile ağırlaştırılmış yaralama, işkence, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar,özel hayatın gizliliğini ihlal, uyuşturucu madde imalatı ve ticaretinden mahkum olan çocuklar ve devlet sırlarına karşı suçlar, casusluk, Devlet İstihbarat hizmetleri ve Milli İstihbarat kanunu kapsamındaki suçlar ile TMK kapsamında mahkum olan çocuklar yönünden koşullu salıverme için cezanın 2/3 oranında infaz edilecektir.
Mevcut kanunda 3/4 olarak belirlenmiş olan oranın ise aynı şekilde korunduğu belirtilmektedir.
Mevcut düzenlemeye göre 1/2 ve 2/3 oranındaki infaz edilecek suçlar TCK'nun büyük bölümünü oluşturmaktadır. TCK'nun dördüncü bölümünde yer alan," Devletin Güvenliğine Karşı suçlar" başlığında düzenlenen suç tipleri ve Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlar için infaz oranı 3/4 olarak devam edecektir.
Yasanın 49.maddesi ile; 5275 sayılı yasanın 108. maddesinde yer alan tekerrür halinde işlenen suçlarda 3/4 olan infaz oranı 2/3 olarak değiştirilmiştir. Ancak koşullu salıverme oranı 2/3 den fazla olan suçlar aynen korunmuştur. TCK'nun 102,103 ve 104. maddelerinde düzenlenen cinsle saldırı ve 188. maddesinde düzenlenen uyuşturucu madde imal ve ticaret ile ilgili suçlarda verilen süreli hapis cezalarında infaz oranı 3/4 olacaktır.
18 Haziran 2014 tarihinden önce işlenen cinsel saldırı,çocuğun cinsel istismarı, reşit olmayanla cinsel ilişki, cinsel taciz ve uyuşturucu madde imal ve ticareti suçlarında koşullu salıverme oranı 2/3 olarak uygulanacaktır. Bu düzenleme 18 Haziran 2014 tarihinden önce işlenen suçlar yönünden örtülü bir af niteliğinde.
Önceki kanun düzenlemesinde ikinci defa tekerrür durumunda koşullu salıverme hakkından yararlanılamazken, yapılan değişiklik ile, ikinci defa tekerrür durumda koşullu salıverme için cezanın 3/4 oranında infaz edillmesi öngörülmüştür.
Yasanın 50. maddesiile seçenek yaptırımlar artırılmıştır. Cezanın hafta içinde infazı, kadın, çocuk ve 65 yaş üstü için belirtilen sürelerde konutta infaz, adli tıp kurumu raporu ile kendi başına hayatını idame ettiremeyecek belirlenen hükümlülerin cezasının konutta infazı, doğum yapan kadın hükümlülerin 3 yıl ve altındaki cezaların konutta infazına infaz hakimi karar verir.
Bu hükümler terör suçları, örgüt kurmak, yönetmek ve üye olmak suçları, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, koşullu salıverme kararı geri alınanlar ile adli para cezası hapis cezasına dönüştürülenler hakkında uygulanmaz.
Kasten öldürme, neticesi sebebi ile ağırlaştırılmış yaralama, işkence, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar,özel hayatın gizliliğini ihlal, uyuşturucu madde imalatı ve ticareti suçu ve TMK kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere, 30 Mart 2020 tarihine kadar işlenen suçlar yönünden şartla salıverme tarihine 3 yıl kalanların denetimli serbestlik tedbirinden yararlanmasına olanak sağlanmıştır.
Kasten öldürme, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar,özel hayatın gizliliğini ihlal, TMK kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere; 0-6 yaş grubu çocuğu bulunan kadınlar ile yetmiş yaşını bitirmiş hükümlülerden koşullu salıverilmelerine dört yıl kalanlar denetimli serbestlikte yararlanabilir.
Adli Tıp raporu ile cezaevinde kalamayacağı hakkında rapor düzenlenen 65 yaş üstü hükümlülerde azami süre sınırına bakılmaksızın denetimli serbestlik tedbiri uygulanır.
15 yaşına kadar ceza infaz kurumunda geçirilen 1 gün 3 gün, 18 yaşına kadar geçirilen 1 gün gün 2 gün saylır.
Yukarıda belirtilen istisna suçlar dışındaki tüm suçlar yönünden, hükümlüler hakkında 30 Mart 2020 öncesi verilen disiplin cezaları kaldırılır.
Covid-19 salgını nedeniyle Açık Ceza İnfaz Kurumunda bulunan veya açığa ayrılmaya hak kazananlar ile denetimli serbestlik tedbiri uygulananlar 31 Mayıs 2020 tarihine kadar izinli sayılır. Bu süre Adalet Bakanlığı tarafından uzatılabilir.
Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar ile TMK kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere toplam cezası 10 yılı bulanlar 1 ayını, 10 yıl üstü olanlar 3 ayını kapalı ceza infaz kurumunda geçiren hükümlüler talepleri halinde açık ceza infaz kurumlarına gönderilebilir. Önceki hükümlerde belirtilen sürelerin dolması halinde izinli sayılırlar.
Yasanın 65.maddesi ile; Terörle Mücadele Kanunun 17.maddesine "süreli hapis cezaları yönünden koşullu salıverme oranı 3/4 olarak uygulanır ibaresi eklenmiştir. Bu düzenleme ile 2006 yılında kaldırılan hüküm yeniden maddeye eklenmiştir. TMK 'nun 17.maddesi 29 Haziran 2006 tarihinde değiştirilmiş ve infaz usulü CGTİHK'nun 107. maddesine tabi kılınmıştı. Şimdi yapılan bu düzenleme ile, TMK 'nun 17. maddesine yeniden infaz oranı eklenmiş bulunuyor.
Yasanın mevcut haline genel bir bakışta özellikle şartla tahliye yönünden büyük sorun oluşturan hükümler bulunduğu görülmektedir. Neredeyse tüm suç tipleri yönününden koşulllu salıverme için gereken infaz oranları 1/2 veya 2/3 olarak belirlenmişken, siyasal suçların yer aldığı suçlar 3/4 oranında infaz edilmektedir. Aynı farklılık denetimli serbestlik tedbirleri ve evde infaz gibi alternatif infaz yöntemleri konusunda da yapılmış, bu nirtelikteki hakların tamamında kapsam dışı bırakılmıştır.
Anayasa Mahkemesi 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunun geçici 4.maddesinin Anayasa'ya aykırılığı hakkındaki başvuruda;
"...cezanın infazı, suçlunun topluma uyum sağlamasını ve topluma yeniden kazandırılmasını amaçlar. Bu amacın gerçekleştirilmesi, suça bağlı kalmadan ayrı bir proğramın uygulanmasını gberektirir. Tüm çabalar, suçlunun uyumsuzluğuna neden olan psikolojik, çevresel, sosyal ve kişisel etkenlerin belirli bir infaz proğramı içinde giderilerek, suça yeniden yönelmesini önlemektir. Bu program, suça göre değil, suçlunun infaz süresince gösterdiği davranışlarına ve gözlenen iyi durumuna göre düzenlenecektir. Bu da infazın, mahkumların işledikleri suçlara göre bir ayırıma gidilmeden, aynı esaslara ve belirli bir proğrama göre yapılmasını ve sonuçlarının gözlenmesini gerektirir. Aynı miktar cezayı alan iki hükümlüden birinin, sırf suçunun türü nedeniyle daha uzun süre ceza çektikten sonra şartla salıverilmesi, cezaların farklı çektirilmesi sonucunu doğurur ve bu iki mahkum arasında eşitsizliğe neden olur.
Şartla salıvermede çağdaş eğilim, özgürlüğü bağlayıcı cezanın yasalarla belirlenecek bir alt sınırının infaz kurumunda geçirilmesi koşuluyla, suçlunun kişiliğindeki gelişmeleri gözleyerek uygun zamanın belirlenmesi yönündedir. Bu yöntemde işlenen suçun, şartla salıverme açısından belirleyici bir niteliği yoktur.
Böylece infaz yönünden eşit ve aynı durumda bulunan mahkumlar arasında şartlı salıverme bakımından ayrı uygulama, Anayasa'nın 10. maddesinde öngörülen yasa önünde eşitlik ilkesine uygun düşmemekte ve bu ayrılığın haklı bir nedeni de bulunmamaktadır.
Geçici 4. maddenin birinci fıkrasının (b) bendi, kimi öğeler getirmesi nedeniyle, madde kapsamındaki kişinin, kendisine daha elverişli koşullar sağlayabilecek, daha genel nitelikteki kuraldan, başka bir deyişle geçici 1. maddenin öngördüğü şartla salıvermeden yararlanmasını engellediği gibi hükümlüler arasında ayrı ve ceza infaz hukukunun temel prensiplerine aykırı uygulamalara neden olmaktadır. Suç türünden, suçlunun kişiliğinden ayrı, tümüyle uygulama-yararlanma eşitliği kapsamına giren "indirim"de ayrıklık ve ayrım getirmek, yasakoyucunun kesinleşmiş hükümden önceki evreye dönük suça ve suçluya göre uygulama öngörmesi "şartla salıverme" kavramının hukuksal niteliği ile çelişir. Olayda olduğu gibi aynı süre ağır hapis cezasına hüküm giymiş iki hükümlüden biri geçici 1. maddeye göre mahkum olduğu özgürlüğü bağlayıcı cezanın 1/5'ini cezaevinde geçirmekle iyi durumlu olup olmadığına bakılmaksızın şartla salıverilmekte, geçici 4. maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde yazılı Türk Ceza Yasası maddelerinden hükümlü olan diğerleri ise mahkum olduğu bu cezanın 1/3'ünü cezaevinde geçirdikten sonra yine iyi durumlu olup olmadığına bakılmaksızın şartla salıverilebilmektedirler.
Bu durum eşitlik ilkesine açık aykırılık oluşturmaktadır...."
Anayasa Mahkemesi'nin kararında da belirtildiği üzere; özellikle infaz oranları, denetimli serbestlik tedbirlerinin uygulanması açısından içerdiği büyük farklılık nedeni ile, yasa nın hükümleri eşitlik esasına aykırılığı nedeni ile Anayasa'ya aykırıdır.
Diğer yandan mevcut cezanın çekilmesini zorunluluğunu ortadan kaldıran hükümler örtülü af niteliğindedir. Af niteliğindeki bir düzenlemenin aynı süre cezayı almış kişilere farklı uygulanması da aynı şekilde eşitlik kuralına ve Anayasa'ya aykırıdır.
Yasanın gerekçesinde ve geçici düzenlemelerinde Covid-19 salgını nedeni ile mahpusların cezaevinden çıkarılmasının istendiği anlaşılmaktadar. Nitekim, özellikle açık ceza infaz kurumunda bulunan mahpuslar izinli kabul edilmiş, diğerleri ise şartla tahliye oranları değiştirilerek affedilmiştir. Devletin cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlüler arasında sağlık ve güvenlik sağlamak yönünden ayrım gözeterek uygulama yapması ve karar alması hukuk devleti argümanları ve kuralları ile uyuşmamaktadır. Yine BM Mahpuslara Uygulanacak Asgari Standart Kurallar, TC. Devleti tarafından kabul edilmiştir. Bu kurallar Devlete, ayrım gözetmeksizin mahpusların kişiliğini, sağlığını ve insan onurunu koruyacak koşulları sağlamak ve uygulamayı bu ölçütlere uygun hale getirme yükümlülüğü yükler.
Belirtilen ölçütlere ve Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı nitelikteki bu yasanın iptali ile hukuka esaslı aykırılık oluşturan düzenlemelerin ortadan kaldırılması ve eşitliğe uygun bir uygulamanın yolunun açılmasını gerektirir. (SB/AS)