Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan ve beraberindeki heyet, AYM ve Avrupa Konseyi’nin ortaklaşa yürüttüğü "Anayasa Mahkemesinin Temel Haklar Alanındaki Kararlarının Etkili Şekilde Uygulanmasının Desteklenmesi Projesi" kapsamında Venedik'e çalışma ziyareti yaptı.
AYM heyeti, düzenlenen çalıştayda, İtalya Anayasa Mahkemesi üyeleri, anayasa ve insan hakları profesörleriyle bir araya geldi. Toplantılarda, Türkiye ve İtalya başta olmak üzere farklı Avrupa ve Balkan ülkelerindeki uygulamalar ele alındı.
Çalıştayın açılış konuşmasını Zühtü Arslan yaptı. Arslan hak ve özgürlüklerin yargı yoluyla korunması fikrinin birçok düşünürün düşüncelerinde bulunduğunu belirterek şunları söyledi:
" Kant, hakların yargı yoluyla korunmasının önemini vurgulayan filozoflardan biriydi. Kant, hukuk devletinin ayırt edici özelliğinin haklara sahip olmamız olmadığını çünkü insanın doğa durumunda zaten bu haklara sahip olduğunu savunur. Kant'tan çok önce sosyolojinin kurucusu olarak kabul edilen İbni Haldun, toplumun ve devletin varlığını sürdürebilmesi için insan haklarının korunması gerektiğini vurgulamıştır."
Arslan, söz konusu düşünürlerin düşüncelerinin yargı tarafından korunması gereken bazı ortak ve çok değerli ilkeler ortaya koyduğunu vurgulayarak, "Bu bağlamda bugün tüm anayasa mahkemelerinin, hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, insan hakları ve demokrasi ilkeleri gibi anayasal demokrasinin temel dayanaklarını korumak için var olduğu açıktır." dedi.
"Anayasa şikayeti sistemindeki zorlu engeller"
Anayasal hakların korunmasında mahkemenin iki ana mekanizması olduğuna işaret eden Arslan, "İlk olarak mahkeme, kurulduğu 1961'den bu yana kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin anayasaya uygunluğunu denetlemektedir. Bu bağlamda mahkeme, yasama ve yürütme organlarının işlemlerini denetleme yetkisine sahiptir." diye konuştu.
Arslan, AYM'nin 2010'da yürürlüğe giren anayasa şikayeti hakkıyla kamu makamlarını ve yargı kararlarını da anayasal hak ve özgürlüklerini ihlal edip etmedikleri açısından denetlemeye başladığını hatırlatarak, "Anayasa'nın 148. Maddesi açıkça Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne atıfta bulunduğundan, Anayasa Mahkemesi anayasa şikayetlerini karara bağlarken Strazburg Mahkemesinin içtihadını dikkate almaktadır." değerlendirmesinde bulundu.
AYM’nin bireysel başvurunun getirilmesiyle iki temel amaca ulaştığını ifade eden Arslan, "İlk amaç, bireysel hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesine yönelik standartların yükseltilmesiydi. Bireysel başvurunun ikinci ve pratik amacı ise Strazburg Mahkemesi önünde Türkiye aleyhine yapılan başvuruların ve ihlallerin sayısını azaltmaktı." dedi.
Arslan, Türkiye’de anayasa şikayeti sisteminin etkili ve başarılı şekilde uygulanmasının önündeki iki zorlu engelden bahsedebileceklerini belirterek, şöyle devam etti:
"Her şeyden önce en başından beri bireysel başvurularla ilgili inanılmaz bir iş yüküyle karşı karşıya kaldık. Bugün itibarıyla mahkemede yaklaşık 100 bin derdest başvuru bulunmaktadır. Bu iş yükünün yıkıcı etkisi, şu anda 47 farklı taraf devletten yaklaşık 75 bin bekleyen başvuru bulunan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin iş yükü ile karşılaştırılarak daha iyi anlaşılabilir."
İhlal kararlarının etkili şekilde uygulanmasının mahkemenin önündeki ikinci büyük zorluk olduğuna işaret eden Arslan, "Strazburg Mahkemesi gibi Anayasa Mahkemesi de bir başvurunun kitlesel ve tekrarlayan ihlallere yol açan sistematik ve yapısal bir sorunu gündeme getirmesi halinde 'pilot karar usulünü' benimsemiştir." ifadesini kullandı.
"AYM'nin ülkedeki her bir ihlali telafi etmeye gücü yetmez"
Arslan, bazı durumlarda AYM'nin kanun temelinde bir ihlal tespit ettiğini ve belirli bir sürede kanunun değiştirilmesi amacıyla parlamentoyu bilgilendirdiğini kaydetti.
Anayasa Mahkemesi kararlarının etkilerine de değinen Arslan, mahkemenin iptal kararlarının sadece davanın taraflarını değil herkesi bağladığını vurguladı.
Arslan, şunları kaydetti:
"Anayasa Mahkemesi basitçe şunu söylüyor; 'ülkedeki her bir ihlali telafi etmeye gücüm yetmez.' Bu nedenle benzer davaları ele alırken mahkemenin yorumunu takip etmek gibi önleyici tedbirler almak zorundayız. 10 yıllık anayasa şikayeti deneyimi, ihlallere karşı etkili ve başarılı bir başvuru yolu olduğunu kanıtlamıştır. Ancak bu yolun gelecekteki başarısı sadece Anayasa Mahkemesine değil başta diğer mahkemeler olmak üzere tüm paydaşlara bağlıdır."
(HA)