Yürürlükte bulunan İş Kanunu'nun 88'inci maddesine dayanılarak çıkarılmış bulunan "Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmeliği"; mantığı, içeriği ve getirdiği kurallar değerlendirildiğinde, aslında bir çocuğun gelişmesi sırasında sağlığının korunması için, hangi haklara sahip olduğunu göstermesi bakımından çok önemlidir.
Hamile annenin çalışma saatleri ve gebelik muayenesi
Bu yönetmelikte tanımlanan görev ve sorumluluklar çocukların sağlığıyla ilgili önemli ipuçları veriyor ve bir standart oluşturuyor.
Yönetmeliğin "Çalışma koşulları ve izinler" başlıklı 5. bölümünde yer alan; 5 madde içinde hamile ya da emzikli annenin "gece çalışması ve çalışma saatleri" ve "gebelik izleme ve muayenesiyle, analık ve emzirme izinleri"ne ilişkin düzenlemeler ele alınıyor. Bu düzenlemeler; söz konusu etkenlerin, çocuğun yaşamı ve sağlığıyla olan doğrudan ilgisini ortaya koyması bakımından çok önemlidir.
Söz konusu bölümdeki 9. madde açıkça "Emziren işçinin doğumu izleyen 6 ay boyunca gece çalıştırılması yasaktır" şeklinde bir sınırlandırma getiriyor.
Bu sınırlama hem anne hem de çocuk açısından bir "hak"kın tanımlanmasıdır. Dahası aynı madde içinde bu sürenin bir doktor raporuyla "güvenlik ve sağlık açısından sakıncalı olduğu" ortaya konulursa bu sürenin uzatılmasının mümkün olduğu da belirtilmiştir. Maddede ayrıca kadın işçilerin, gebe olduklarının bir hekim raporuyla saptanmasından sonra da doğuma kadar geçen süre içinde gece çalışmaya zorlanamayacağı ortaya konulmaktadır.
Emziren işçinin çalıştırılması için...
Benzer biçimde yönetmeliğin 13. maddesinde emziren işçinin çalıştırılması konusunda yapılan düzenleme de "Emziren işçilerin, 16/6/2004 tarihli ve 25494 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliğinde kadınların çalıştırılabilecekleri belirtilmiş olan işlerde çalıştırılabilmeleri için, doğumdan sonraki sekiz haftanın bitiminde ve işe başlamalarından önce, işyeri hekimi, işyeri ortak sağlık birimi, işçi sağlığı dispanserleri, bunların bulunmadığı yerlerde sırasıyla en yakın Sosyal Sigortalar Kurumu, Sağlık Ocağı, Hükümet veya belediye hekimlerine muayene ettirilerek çalışmalarına engel durumları olmadığının raporla belirlenmesi gerekir" denilmektedir.
Eğer muayene sonunda işçinin ağır ve tehlikeli işlerde çalışmasının sakıncalı olduğu hekim raporuyla belirlenirse, doğumdan sonra ilk altı ay içinde bu işlerde çalıştırılamayacağı da hükme bağlanmıştır.
Yaşamı "çocuğun yaşamı ve sağlığına göre düzenlenmek"
Aynı bölümde yer alan "Emzirme İzni" başlıklı 14. Maddede ise kadın işçilere bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için günde toplam bir buçuk saat süt izni verileceği, bu sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağını işçinin kendisinin belirleyeceği ortaya konulmaktadır.
Tüm bu hükümler; gebe annenin ve çocuğun yaşamı ve sağlığı bakımından hem gebelik, hem de emzirme süresinin nasıl yaşanmasına ilişkin bize ışık tutmaktadır.
Demek ki bu süre içinde anne ve çocuğun yaşamı "çocuğa, onun yaşamı ve sağlığına göre" düzenlenmek zorundadır. Kuşkusuz kimi durumlarda söz konusu koşullar "bir 'işçi' olarak çalışmayan bir kadın" için de bir "işçi" bir kadınla aynı derecede zor olabilmektedir. O zaman devletin "işçi kadınlar için çalışma ortamı ve süreci bakımından" tanımladığı hakların ve yaptığı düzenlemeleri toplumsal olarak da sağlanması yine devletin bir görevi sayılmalıdır.
Hak kabul edilmişse gerekli her koşulda uygulanmalı
Kanımca herhangi bir kişi ya da kesim için herhangi bir "hak" eğer tanımlanmış, varlığı kabul edilmiş ve uygulamada göz önüne alınmışsa, aynı durumun söz konusu olduğu her koşulda bu haklar geçerli olmalı ve uygulanmalıdır. O zaman gebelik ve emzirme döneminde çocuklarının annelerinin gözetim ve bakımları altında olmaları gereklidir. Bu tüm çocuklar ve kadınlar ve çocuklar için söz konusu olmalıdır.
Yönetmelik "Çalışma Saatleri"ni de özel olarak düzenlemiştir. Buna göre "gebe, yeni doğum yapmış ve emziren işçi" günde yedi buçuk saatten fazla çalıştırılamayacaktır. Benzer biçimde "Analık İzni" başlıklı 11. maddede de gebe işçinin doğumdan önce sekiz ve doğumdan sonra sekiz hafta olmak üzere toplam onaltı haftalık süre için çalıştırılmamasının esas olduğu, çoğul gebelik halinde doğumdan önceki sürenin iki hafta uzatılacağı belirtilmiştir.
Çalışılmış günler için düzenleme
Madde sağlık durumu uygun olduğu takdirde, hekimin onayı ile gebe işçinin isterse doğumdan önceki üç haftaya kadar işyerinde "gündüz" saatlerinde çalışabileceğini ve çalıştığı sürelerin doğum sonrası sürelere ekleneceğini belirtmektedir.
Yönetmelik öngörülen sürelerin, işçinin sağlık durumuna ve işin özelliğine göre doğumdan önce ve sonra gerekirse hekim raporu ile artırılabileceğini ortaya koymaktadır. Aynı maddede isteği halinde kadın işçiye, onaltı haftalık sürenin tamamlanmasından veya çoğul gebelik halinde onsekiz haftalık süreden sonra altı aya kadar ücretsiz izin verilebileceğini de hükme bağlamıştır.
Bu maddeyi yorumlayarak çıkaracağımız şudur: Çocuğun yaşamı ve sağlığıyla ilgili olarak düşünüldüğünde; "çalışma faaliyeti"nin hem gebe anne, hem de çocuk için riskli ve tehlikeli olabileceği ve bu risk ve tehlikelerden korunması gerekmektedir. Bir işverene bu doğrultuda bir "görev ve sorumluluk" veren bu hakkın gereği olan düzenlemeler, bir toplum yaşamı içinde hem aileye, hem de başta devlet olmak üzere diğer ilgili kurum ve kesimlere görev ve sorumluluk yüklemelidir. O zaman tüm bunları da herkes için, her zaman varolması gereken bir "haklar manzumesi" olduğunu kabul edebiliriz.
Periyodik kontrollerinde gebe işçilere ücretli izin
Aynı bölümde yer alan "Gebe İşçinin Muayenesi"yle ilgili olarak izin verileceğini düzenleyen 12. madde de ise "gebe işçilere gebelikleri süresince, periyodik kontrolleri için ücretli izin verileceği" hüküm altına alınmaktadır.
Buradan da asıl anlaşılması gereken bu işlemin, ücretli çalışan bir işçinin, herhangi bir ücret kesintisi olmaksızın yaptırması gerektiğidir. Hastalık halinde geçerli olan bu hak gebelik sırasında da geçerli sayılmaktadır. Çünkü koruyucu ve önleyici sağlık hizmeti de, hastalık sırasında yararlanılan sağlık hizmetiyle eş anlamlıdır. Bunun ortaya çıkardığı önemli sonuç, gebenin periyodik muayenelerinin bir "hak" olduğu gerçeğidir.
Buradan yola çıkarak; çocuklar açısından konuyu ele alacak olursak şu gerçeği kabul etmemiz gerekir: Somut bir hak olmasına karşın ülkemizde pek çok kadın gebe izlemelerinden yoksun olarak gebelik sürecini yaşamakta ve bezen de bir sağlık elemanının desteği olmaksızın doğum yapmaktadır. Bu yönetmelikte tanımlanan bu hak, söz konusu muayenelerin herkes için geçerli olduğunu, bu hak doğrultusunda da hem muayene olma olanaklarının, hem de bunun gerçekleşmesi için bireylerin, toplumun ve dolayısıyla devletin sorumlulukları olduğunu bize göstermektedir. (MS/EÖ)