Şefika Etik, Habertürk'ün sürmanşetine taşıdığı sırtından bıçaklanmış haliyle bütün ülkenin hafızasına kazındı. Medya etiği hakkında tartışmalar sürerken, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, "Kadın ve Aile Bireylerinin Şiddetten Korunmasına İlişkin Yasa" tasarısına bir madde ekledi.
Maddenin başlığı, "Yayın Hizmet İlkelerinin İhlali." Akşam'ın haberine göre, taslağın son haline son anda eklenen bu madde, şiddete maruz kalan kadınlarla ilgili düzenlemeye, televizyonların yanı sıra yazılı basına da kontrol mekanizması ve cezai yaptırım getirmeyi öngörüyor.
Buna göre, "Şiddet mağduru kadının kişilik haklarını ihlal eden, okuyucu, dinleyici ve izleyicilere duygusal açıdan zarar veren görüntüleri kullanan yayın kuruluşlarına cezai yaptırım uygulanacak."
Şahin'in yasa tasarısına eklediği bu "devlet filtresi," demokrasi, basın özgürlüğü, haber alma hakkı açısından ne anlama geliyor? Gazeteci Ferai Tınç, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Genel Başkanı Ahmet Abakay ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Ercan İpekçi yanıtlıyor.
Tınç: Çok ama çok üzücü
Bütün demokratik ülkelerde basının kendi filtreleri, filtre görevi gören kendi örgütleri vardır. Demokratik ülkelerde basın örgütleri güçlüdür; çünkü o gücü ve biçimi mücadele ederek kazanmışlardır. Hem okuyucunun hem de gazetecinin özgürlüğünü garanti altına alan onlardır.
Medyanın yasalarla biçimlendirilmesi totaliter bir düşünce. Elbette ki okuyucu, medya şiddetine karşı korunmalı ama bunu yasalarla yaptığınız zaman iktidarın iradesini hâkim kılmış oluyorsunuz.
Türkiye gerçek demokrasiyi hiçbir zaman yaşamadığı için basın örgütleri zayıf. Bu yüzden "Yasalarla medyayı adam ederim ben" diye bakılıyor; çok ama çok üzücü. Bir savcı, bir şikâyet, bir imzasız mektup bile medyanın cezalandırılması için yeterli hale geliyor, biz bugün bunu yaşamıyor muyuz?
Abakay: Fatma Şahin aramıza hoş geldi
Basına kısıtlama getirme konusunda bir Fatma Şahin eksikti; aramıza hoş geldi. Basının tüm dünyada kabul gören, evrensel ilkeleri var ve biz kendi kendimizi denetleriz. Her meslekte işini iyi yapan ve kötü yapanlar vardır. Kötü yapanları biz deşifre ederiz.
İktidarın, basın özgürlüğü konusundaki tutumunu biliyoruz. 65 gazeteci içerde. Savunacak bir şey arıyorlarsa önce mesleği yapabilmemiz için gerekli olan özgürlüğü sağlasınlar; bize gölge etmesinler. Şiddet, terör, nefret ve ayrımcılık konusundaki ilkeler bu mesleğin temelindedir.
212 sayılı Basın Kanunu'nun içinde zaten şiddetle ilgili düzenlemeler var; Fatma Şahin bir buluş yapmadı. Yasa var ama uygulama da sorun var; bunun işler hale getirilmesi gerekirken yeni baskı mekanizmaları kurmak doğru değil. Basın, hükümetler tarafından denetlenemez, buna Fatma Şahin de dâhildir, Başbakan da dâhildir.
İpekçi: Sansür kurulu mu oluşacak?
Sınırlar nasıl çizilecek? Kim belirleyecek? Sansür kurulu mu oluşacak? RTÜK (Radyo ve Televizyon Üst Kurulu) benzeri bir yapılanmaya mı gidilecek? Fatma Şahin'in yapmak istediği zaten hem Basın Kanunu'nda, hem de meslek ilkelerinde var. Meslek örgütleri, Habertürk'ün bastığı fotoğrafla ilgili harekete geçti.
Habertürk'ün yaptığı hataydı, Fatma Şahin'inki de hatayı hatayla telafi çabası; kamuoyundaki infialden etkilenilerek alınmış aceleci bir karar. Bu tür düzenlemelerden baskıcı uygulamalar çıkar. (IC)