Türkiye'de suç işleyen çocukların haklarının karakoldan başlayarak ihlal edildiğini vurgulayan Asma, ulusal ve uluslararası düzenlemelere rağmen yıllardır hiçbir hükümetin bu konuda bir şey yapmadığını belirtti.
"Çocuklar karakolda kötü muamele görüyor, yetersiz sayıdaki ve yetersiz eğitime sahip personelin çalıştığı çocuk mahkemelerinde yıllar süren duruşmalara maruz kalıyor ve yasaya rağmen yaygınlaştırılmayan ıslahevleri ve çocuk tutukevleri yerine yetişkinlerle yan yana çok kötü şartlarda ceza çekmek zorunda kalıyorlar".
Asma, rehabilite edilerek tekrar topluma kazandırılması gereken çocukların bu sürecin sonunda birer suçlu olarak aramıza katıldığını söyledi.
Özgürlüğünden Yoksun Gençlerle Dayanışma Derneği'nin (ÖZGEDER), suçlu çocuklar üzerine yürüttüğü ve geçtiğimiz aylarda sonuçlandırdığı çalışması da çocukların karakollarda işkence gördüğünü, yargı sürelerinin uzadığını, çocukların kötü şartlar altında ceza çektiğini göstermişti.
Çiçek: "Her şey çok güzel"
Adalet Bakanı Cemil Çiçek, 31 Aralık 2004 itibariyle tutuklu çocuk sayısının bin 628 olduğunu açıkladı.
Bir soru önergesini yanıtlayan Çiçek, ıslahevleri ve tutukevlerinde çocuklara yönelik sürdürülen eğitim, rehabilitasyon, meslek edindirme çalışmalarının ve fiziki iyileştirme projelerinin "ulusal ve uluslararası alanda örnek olarak gösterildiğini" söyledi.
Çiçek'in açıklamasına göre, 13-18 yaş arasında olan ve özgürlüğü bağlayıcı ceza alan çocuklar Ankara, Elazığ ve İzmir ıslahevlerinden birine gönderiliyor. Kız çocuklar içinse sadece İzmir ıslahevinde bir bölüm ayrılmış durumda.
Bunun dışında sadece bir çocuk tutukevi bulunuyor; çocukların büyük bölümü tutukevlerinde onlar için ayrılan bölümlere konuluyor.
Asma: "Yargılama süresi çok uzun"
Uzun zamandır bu alanda çalışmalar yürüten Asma'ya göre ıslahevlerinde durum çok kötü değil ama çok az çocuk ıslahevine gitme şansını buluyor çünkü yargılama süreleri çok uzun.
Bir çocuğun ıslahevine gönderilebilmesi için hüküm verildiği zaman 18 yaşından küçük olması gerekli.
Çocuğun ıslahevine gitmemesi, cezasını açık bir kurumda, eğitimine devam ederek, iş bulma şansını sürdürerek çekme şansını yitirmesi anlamına geliyor.
Suç işleme yaşının 15-18 arasında yoğunlaştığını belirten Asma "Üç ila altı ay sonrasına duruşma tarihi veriliyor; Yargıtay'da bir dosyanın görüşülmesi iki yılı bulabiliyor. Dolayısıyla çocuk ıslahevine gönderilme şansını kaybediyor" dedi.
Hüküm verildiğinde 18 yaşını geçmiş olan çocukların tutukevlerine gönderildiğini söyleyen Asma, "Tekrar topluma kazandırmayı amaçladığımız çocukları yetişkinlerle birlikte tutarak, çok kötü şartlar altında bir kuruma kapatarak 'suç'u öğretiyoruz" dedi.
Yasaya rağmen yeterince mahkeme kurulmadı
Yargılama süresinin uzun olmasının birkaç nedeni var.
Bunlardan ilki, Çocuk Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanun'a göre her ilde ve Büyükşehir belediyeleri hudutları içinde kalan ilçeler hariç merkez nüfusu yüz binin üzerindeki her ilçede bir çocuk mahkemesi kurulması gerekli olmasına rağmen aradan geçen 26 senede bu sayının sadece 11'de kalmış olması.
Adalet Bakanlığı verilerine göre, sadece İstanbul, İzmir, Ankara, Kocaeli, Trabzon ve Diyarbakır'da çocuk mahkemesi bulunuyor. Oysa kanunda ilk 10 yıl içinde çocuk mahkemelerinin yaygınlaştırılacağı; gençlik merkezlerinin, çocuk gözetim merkezlerinin açılacağı belirtiliyordu.
"Aradan 30 yıla yakın zaman geçmesine rağmen bu maddeye hiç kulak asılmadı" diyen Asma, hükümetlerin yıllar boyunca yapılan uyarılara kulaklarını tıkadığını; bugünkü hükümetin de farklı bir tavır sergilemediğini söyledi.
Çocuk mahkemelerinin kurulmasına ilişkin çalışmalar 1945 yılında başladı Çocuk Mahkemeleri Yasası ancak 1979'da çıkarılabildi. İlk çocuk mahkemesiyse 1987'de Ankara'da kuruldu.
"Yargıçlar eğitilmeli"
Çocuk mahkemeleriyle ilgili bir diğer problemse çalışanların niteliği.
İlhan Tomanbay, "Sosyal Çalışma Sözlüğü" kitabında çocuk mahkemelerinde çalışacak yargıç ve savcıların özel eğitimden geçirilmesi; sosyal hizmet uzmanlarının bu mahkemelerde görev yapması gerektiğini vurguluyor.
Türkay Asma ise zaten sayıları az olan mahkemelere yapılan atamaların niteliğini de düşük olduğunu belirtti.
"Mesela kapatılan Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nden çıkan yargıçlara çocuk mahkemelerinde görev verildi. Bu durum o yargıçların suçu değil ama yıllarca 'terörle mücadele' üzerine çalışmış insanların çok özel bir alan olan çocuk yargılamasını gereğince yapması beklenemez".
Çocuk suçluluğuna ilişkin veriler
Çocuk mahkemelerinde 1988'den beri her sene yaklaşık 4 bin 500 yeni dava açılırken bu rakam önceki yıl dört kat artarak 21 bine ulaştı. 2003'te 545 çocuk da Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nde (DGM) yargılandı.
Suç işlediği iddia edilen çocukların yüzde 90'dan fazlası erkek ve çoğunluğu ilkokul mezunu. İstanbul, İzmir, Ankara, Diyarbakır ve Gaziantep çocuk suçluluğunun en yoğun olduğu iller.
* 1988'de çocuk mahkemelerinde 3 bin 796 dava dosyası bulunurken bu sayı geçtiğimiz yılın sonunda 29 bin 591'e yükseldi.
* 1988-2002 yılları arasında çocuk mahkemelerinde her yıl ortalama 4 bin 500 yeni dava açılırken yalnızca 2003 yılında 21 bin 57 yeni dava açıldı.
* Çocuk mahkemeleri 1988-2003 yılları arasında, her yıl ancak 3 bin 500 davayı sonuçlandırabildi. Devamlı olarak bir sonraki yıla sarkan davalar çocuk mahkemelerinin iş yükünü her geçen yıl artırdı. 2004 yılına 24 binden fazla dosya devroldu.
Uluslararası yükümlülükler
Çocuk suçluluğu ile ilgili temel belgelerden ilki 1985'de Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu tarafından kabul edilen çocukları yargılayan organların yönetimine ilişkin asgari standartlarla ilgili Beijing Kuralları.
Çocukların en kısa süre içinde yargılanması ve son başvurulacak önlem olarak hapse mahkum edilenlerin insancıl koşullar altında, yetişkinlerden ayrı olarak tutulması Türkiye'nin 1995'te imza attığı Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nde (ÇHS) güvence altına alınıyor.
ÇHS'nin 37. maddesi şöyle:
c) Özgürlüğünden yoksun bırakılan her çocuğa insancıl biçimde ve insan kişiliğinin özünde bulunan saygınlık ve kendi yaşındaki kişilerin gereksinimleri gözönünde tutularak davranılacaktır. Özgürlüğünden yoksun olan her çocuk, kendi yüksek yararı aksini gerektirmedikçe, özellikle yetişkinlerden ayrı tutulacak ve olağanüstü durumlar dışında ailesi ile yazışma ve görüşme yoluyla ilişki kurma hakkına sahip olacaktır.
d) Özgürlüğünden yoksun bırakılan her çocuk, kısa zamanda yasal ve uygun olan diğer yardımlardan yararlanma hakkına sahip olacağı gibi özgürlüğünden yoksun bırakılmasının yasaya aykırılığını bir mahkeme veya diğer yetkili, bağımsız ve tarafsız makam önünde iddia etme ve böylesi bir işlemle ilgili olarak ivedi karar verilmesini isteme hakkına da sahip olacaktır.
ÇHS'nin 40. maddesi de çocukların yargılanmasına ilişkin genel ilkeleri belirliyor.
Asma, Türk Ceza Kanunu (TCK), Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMK) gibi zaten eleştirilen yasalardaki hakların bile uygulanmadığını belirtti.
"Yıllardır yerine getirilmeyen yükümlülükler ortada dururken Adalet Bakanı'nın açıklamaları hiçbir şey ifade etmiyor. Gerekli düzenlemeleri yapmayıp sonra da 'çocuk suçluluğu artıyor' demenin manası yok".(EÜ)