"Türk Ceza Kanunu'nda yapılan değişiklikler, bazı boşlukları beraberinde getirdi. Düzenlemeye göre, bir cinayetin töre cinayeti olabilmesi için infaz kararının aile meclisinden çıkmış olması gerekiyor. Fakat kararın aile meclisinden çıktığının kanıtına nasıl ulaşacağız?"
Dicle Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mazhar Bağlı, 18 yaşındaki Gülseren Tanrıkut'u "açık giyindiği" ve "işten eve geç geldiği" için öldüren babası ile erkek kardeşinin "haksız tahrik indirimi" almasını bu sözlerle değerlendiriyor.
TCK'dan "aile meclisi kararı" ifadesi çıkartılmalı
"Yeni Türk Ceza Kanunu'na göre, bir cinayetin töre cinayeti sayılması için aile meclisinin infaz kararı almış olduğunun kanıtlanması gerekiyor. Oysa gerçek hayatta aile meclisi bir araya gelip de resmi bir karar almıyor" diyen Bağlı'ya göre, bu tarz karışıklıklardan kurtulabilmek için öncelikle ilgili yasa maddesinden "aile meclisi kararı alınarak işlenen cinayetlerin, töre cinayeti olduğu" ibaresinin kaldırılması gerekiyor.
Bağlı, "Bir cinayetin aşk, namus ya da töre cinayeti olduğunu belirlemek için delillerden yola çıkılarak sosyolojik bir bakış açısı sağlanamaz. Bu tarz cinayetlerin ayrımı ancak bilirkişilerden oluşan bir grubun olayla ilgili detaylı araştırması sonucunda ortaya çıkartılabilir" diyor.
Yirmibeşoğlu: "Açık giyinmek suç değildir"
İstanbul Valiliği İnsan Hakları Masası Başkanı avukat Vildan Yirmibeşoğlu da Yargıtay kararının aksine "Açık giyinmenin ya da erkek kardeşe karşı gelmenin yasal bir cezası yoktur. Bu davranışlar, cezada indirim gerektirecek hafifletici sebep de sayılamaz" diyor.
Türk Ceza Yasası'na göre, töre saikiyle işlenen cinayetlerin ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırıldığını ve haksız tahrik indirimi uygulanamayacağını hatırlatan Yirmibeşoğlu, "Bu davada ailenin kararı olduğu açık. Baba ve erkek kardeşlerin işbirliği sözkonusu. Ancak töre cinayetini kanıtlayan herhangi bir delile ulaşılamadığı söyleniyor ve ceza namus cezası olarak şekilleniyor" diyor.
Öldürüp sokağa bırakmışlardı
Gülseren Tanrıkut'a 6 yıl önce üvey ağabeyi tecavüz etmiş, genç kadın ailesinin zorlamasıyla istemediği bir evliliğe zorlanmıştı. Bakire olmadığı için kocasından şiddet gören genç kadın, bir süre önce ailesinin yanına dönmüş ve sekreter olarak çalışmaya başlamıştı. Babası ve erkek kardeşi Tanrıkut'u uykusunda boğarak öldürmüştü. Babası daha sonra yüzüne poşet eriterek damlatmış, erkek kardeşleri Gülseren'in cesedini sokağa bırakmıştı. (KB/BB)