Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
Aralarında Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü, Uluslararası PEN gibi kuruluşlarında bulunduğu 26 uluslararası sivil toplum kuruluşu hükümete kanun hükmünde kararnamelerdeki (KHK) insan haklarını ihlal eden, ihlaline yol açan hükümlerin kaldırılması yönünde çağrıda bulundu.
Açıklamada hükümete uygulamada Türkiye'nin insan hakları yükümlülükleriyle uyumsuz olan, OHAL kapsamındaki önlemlerin kaldırması çağrısı yapıldı.
OHAL’in ilk üç ayında yaşanan hak ihlallerine de yer verilen açıklamada, uluslararası kuruluşların da harekete geçmesi istendi.
“Bizler, ayrıca Türkiye'nin uluslararası ortaklarını, bilhassa Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri ve ilgili tüm uluslararası insan hakları kurumlarını Türkiye'de OHAL kapsamında gerçekleşen insan hakları ihlallerini aleni ve kesin bir şekilde kınamaya çağırıyoruz.”
TIKLAYIN - OHAL KHK'LERİ "SİVİL ÖLÜM" MÜ DEMEK?
Uluslararası çağrı
Açıklama şöyle...
Bu açıklamayı imzalayan kurumlar olarak, Türkiye hükümetinin, Temmuz 2016 darbe girişimi esnasında gerçekleşen şiddet olaylarını soruşturma ve tüm sorumluları adalet önüne çıkarma hak ve sorumluluğunu takdir ediyoruz.
Ayrıca, darbe teşebbüsünün hemen sonrasının, bir hükümetin meşru bir şekilde olağanüstü hal (OHAL) ilan edebileceği istisnai bir durum olduğunun, ancak bunun insan hakları yükümlülüklerine uyarak yapılması gerektiğinin de bilincindeyiz.
Bununla birlikte, geçtiğimiz günlerde uzatılmış olan OHAL’in ilk üç ayı boyunca Türkiye makamları tarafından kullanılan geniş kapsamlı, neredeyse sınırsız takdire bırakılmış yetkilerin, hukukun üstünlüğü ve insan haklarını koruyacak tedbirleri tehlikeye atacak olmasından gittikçe daha çok endişe duymaktayız.
Bizler, Türkiye Hükümeti'ni, uygulamada Türkiye'nin insan hakları yükümlülükleriyle uyumsuz olan, OHAL kapsamındaki önlemleri kaldırmaya çağırıyoruz.
OHAL’in ilk üç ayında Türkiye makamları olağanüstü hal hükümlerini, gerek gerçekten hükümeti eleştiren gerekse eleştiriyor olarak algılanan kişilerin de aralarında bulunduğu çok sayıda kişinin gözaltına alınması ve tutuklanması yoluyla, muhalif sesleri bastırmak için istismar etmiştir.
Adil yargılama tedbirlerinin ve işkence ile diğer kötü muameleye karşı hayati önlemlerin kaldırılması, müsaade edilebilir, meşru istisnaları aşmakta, işkence ve diğer acımasız, insanlık dışı ve aşağılayıcı muameleye karşı uluslararası hukukun mutlak yasağını ihlal etme riski taşımaktadır.
Uygulamada, bu hükümler, gözaltına alınanlara güvenilir delillerin sunulmadığı, dolayısıyla itiraz etmelerinin ya da insan hakları ihlallerine karşı hukuki yollara başvurmalarının engellendiği geniş kapsamlı gözaltılara olanak sağlamaktadır.
Bunun ışığında, OHAL ve ona bağlı hükümlerin 19 Ekim'den başlayarak 90 gün daha uzatılması aşırı derecede endişe vericidir. Türkiye Hükümeti'nden insan hakları ihlallerine olanak veren ve uluslararası hukukta Türkiye'nin yükümlülükleriyle uyumsuz olan hükümleri yürürlükten kaldırarak, olağanüstü önlemlerin kapsamını daraltmasını talep ediyoruz.
Bizler, ayrıca Türkiye'nin uluslararası ortaklarını, bilhassa Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri ve ilgili tüm uluslararası insan hakları kurumlarını Türkiye'de OHAL kapsamında gerçekleşen insan hakları ihlallerini aleni ve kesin bir şekilde kınamaya çağırıyoruz.
Bu kurumlar ayrıca Türkiye hükümetini, insan hakları ihlallerine olanak veren tüm OHAL KHK hükümlerini kaldırmaya ve hükümeti, ülke içindeki durumun ulusun bekasını tehdit etmeye devam ettiğini kanıtlayamıyorsa, OHAL’i yürürlükten kaldırmaya çağırmalıdır.
İşkence ile diğer kötü muameleye karşı önlemlerin kaldırılması
Başarısız darbe teşebbüsünden bu yana, Türkiye makamları 34 bin asker, memur, polis memuru, yargıç, savcı, gazeteci, öğretmen ve diğer kişileri yargılamak üzere tutuklamıştır. 70 bin kişi hakkında ise cezai soruşturma yürütülmektedir. Türkiye'nin OHAL KHK’larında yer alan sayısız hüküm, gözaltındakileri işkenceden ve diğer kötü muameleden koruyan temel tedbirleri, Türkiye'nin uluslararası yükümlülüklerini ihlal edecek ve gözaltındakileri riske atacak biçimde askıya almıştır. Bunlar arasında:
Terörle bağlantılı suçlar veya organize suçlar için yasal denetim olmaksızın uzatılmış gözaltı süreleri - dört günden 30 güne çıkarıldı.
Gözaltına alınan kişilerin beş güne dek avukatla görüşme haklarının engellenmesi ve gözaltı süreci boyunca avukat seçme hakkının ağır biçimde kısıtlanması
Avukatlarla gizli görüşme talebine, savcılık talebiyle görüşmelerin ses ve görüntü kaydının alınmasını da içerecek şekilde müdahalelerde bulunulması
Uygulamada, kolluk kuvvetleri ve görevliler, OHAL KHK’ları altında kendilerine tanınan alanı dahi bir ölçüde aşarak bu tedbirlerin temelini sarsmıştır. Aralarında Uluslararası Af Örgütü'nün de bulunduğu birkaç sivil toplum kuruluşu, Türkiye'de gözaltındakilerin tecavüz dahil, dayak ve işkenceye maruz kaldıklarına dair güvenilir deliller topladıklarını belirttiler.
"HUKUKSUZ TASFİYE EDİLEN KAMU GÖREVLİLERİ GÖREVE İADE EDİLMELİ"
Eleştirileri susturmak için olağanüstü hal hükümlerinin istismarı
OHAL KHK’ları ifade özgürlüğü hakkının kullanımını etkilemiştir ve gazetecilerin, yazarların, medya çalışanlarının tutuklanması ve baskı uygulanması amacıyla kullanılmıştır. Bunların aralarında:
* Üst düzey idarecilere herhangi bir medya kurumunu kapatılması için yetkiler verilmesi;
* Hükümetin sokağa çıkma yasakları uygulamasına, kamusal toplantıları, toplanmaları ve mitingleri yasaklamasına ve özel ile kamusal alanlara erişimi kısıtlamasına olanak tanınması;
* Yetkililerin soruşturma altındaki herhangi birinin pasaportunu iptal etmesine veya el koymasına olanak tanınması. 1 Eylül'de çıkarılan bir düzenlemeyle soruşturma altındaki kişilerin eşleri ve partnerlerinin de pasaportlarının iptal edilmesine veya bunlara el konmasına olanak verilerek bu yetki genişletilmiştir.
OHAL kapsamında uygulanan kısıtlamalar, medya özgürlüğü ve ifade özgürlüğü hakkına yönelik meşrulaştırılamaz engellemelerle uluslararası insan hakları hukukunun izin verdiğinin ötesine geçmiştir.
Olağanüstü halin ilk iki buçuk ayı sırasında, yukarıda özetlenen kararnameler uyarınca, yetkililer 150 medya organı ve yayın şirketini kapatmış, iki bin 300 gazeteci ve medya çalışanı işini kaybetmiştir. 19 Ekim 2016 itibariyle, en az 99 gazeteci ve yazar tutuklanmış, ifade özgürlüğü hakkının kullanımıyla ilgili olduğuna inanılan suçlamalarla gözaltına alınan medya çalışanı sayısı 130'a yükselmiştir.
Bu rakamlar, polis gözaltı merkezlerinde halihazırda gözaltında bulunan veya olağanüstü hal sırasında gözaltına alınıp suçlanmaksızın serbest bırakılan diğer gazetecileri kapsamamaktadır. Olağanüstü hükümler ayrıca yurtdışına kaçmış veya gizlenmiş gazetecilerin aile üyelerine, onların pasaportlarını iptal ederek veya suçlanan kişi yerine onları gözaltına alarak rahatsızlık vermek amacıyla da kullanılmıştır.
Gazeteciler ve medya çalışanlarına yönelik bu tip önlemler Türkiye'deki insanların, mevcut olaylar hakkında bilgi alma ve hükümeti sorumlu tutma hakkını da engellemektedir.
Türkiye Hükümeti OHAL’in ve bununla bağlantılı KHK’ların, ciddi insan hakları ihlalleri ve muhalefeti sessizleştirmek için bir araç olarak kullanılmadığından emin olmalıdır. Bu arada, Türkiye'nin uluslararası partnerleri olağanüstü hal kapsamında gerçekleşmiş ciddi ihlalleri göz ardı etmemelidir, bu partnerler derhal Türkiye'yi, ülkenin uluslararası insan hakları yükümlülükleriyle uyuşmayan OHAL KHK hükümlerini kaldırmaya veya değiştirmeye çağırmalıdır.
İmzacılar
İmzacı kuruluşlar: ARTICLE 19, Amnesty International, Human Rights Watch, PEN International, Association of European Journalists, Canadian Journalists for Free Expression, Committee to Protect Journalists, Danish PEN, English PEN, Ethical Journalism Network, European Centre for Press and Media Freedom, European Federation of Journalists, Fair Trials, German PEN, Global Editors Network, Index on Censorship, International Media Support, International Press Institute, IREX Europe, My Media, Norwegian PEN, Norwegian Press Association, PEN America, Reporters Without Borders, Swedish PEN, Wales PEN Cymru. (YY)