164 ülkeden 5 bin kadın grubunun katılımıyla oluşturulan "Dünya Kadın Yürüyüşü" koordinasyonunda düzenlenen "Avrupa Feminist Buluşması", bugün İstanbul'da gerçekleştiriliyor.
22 ülkeden ve Türkiye'nin farklı illerinden kadınların katılımıyla İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İşletme Fakültesi'nde gerçekleştirilen buluşmada, feminist yazar Ayşegül Devecioğlu da bir sunuş yaptı.
Devecioğlu, 1980'lerden 2010'a Türkiye'de feminist hareketin gelişimini özetledi.
Feminist hareketin seksen sonrası Türkiye'sinde küçük entelektüel bir grup olarak ortaya çıktığını anlatan Devecioğlu, 90'larda ise İslami hareketler ve Kürt hareketi içinde politikleşmiş kadınların feminizmi etkilediğini söyledi.
Devecioğlu, 2000'lerdeki yeni dalga feministlerin kimlik farklılıklarının, sınıf etnik aidiyet, cinsel yönelim farklılıklarının göz ardı edilmediği bir feminizm talep ettiklerini anlattı.
2000'ler sonrası feminizm
Kürt ve Türk kökenli feministlerin bu yeni dalganın etkisiyle, kadın cinayetlerine, kadınlara yönelik şiddete ve Kürt kadınlarına yönelik tecavüz olaylarına karşı bir araya geldiğini belirten Devecioğlu, sonraki süreci şöyle özetledi:
- Feminist hareket yükselen milliyetçiliğe ana gövdesiyle kesin bir biçimde tavır alıyordu. Eylemlerde Kürtçe sloganlar atılır, metinler Kürtçe Türkçe olarak okunurken, milliyetçilik ve Müslüman kadınların türban yasağına karşı sokağa inmesiyle iyice saldırganlaşan laikçilikle yüzleşmek durumunda kalan kadın hareketini yeni yol ayrımları bekliyordu.
- İşyerlerinde güvencesiz koşullarda çalışan kadınların maruz kaldığı iş cinayetleri, kadınların sendikalaşma mücadelesi feministleri emekçi kadınlarla mücadele alanında yan yana getirdi. Bu alanda kadın sorunları görünür oldu.
- 2000'li yıllarda Türkiye'de feminist hareket açısından belirleyici eşiklerden biri Kürt kadın hareketinin etkili varlığı kadar, savaşın ve kadınlara yönelik şiddetin temel olgulardan biri haline gelmesiydi.
- Feminist hareket ağırlıklı olarak Kürt kadınlarına yönelik asker ve polis baskısına, cinsiyetçi saldırılara tecavüzlere kesin bir biçimde tavır aldı. Milliyetçilik, ırkçılık, annelik ve savaş bağlamında çeşitli tartışmalar geliştirdi.
Devecioğlu, 2000'lerin ikinci on yılında kapitalizmin toplumsal cinsiyet açısından yeniden tanımlanması gerektiğini belirtti:
- Kadınların görünmeyen emeği ve yarattıkları değer görünür kılınmadan, aile ve evlilik kurumu çözümlenmeden, istihdam edilemeyen kadınların yarattığı değerin sistemin sürmesi açısından hayati rolü ortaya konulmadan kapitalist sisteme karşı etkili bir mücadele geliştirilemez."
- Kadınlara yönelik sistemli tahakküm el koyma ve şiddet mekanizmaları irdelenmeden savaş ırkçılık ve milliyetçilik anlaşılamaz.
- Kapitalizm, ırkçılık, milliyetçilik, ekoloji gibi temel mücadele alanlarının yanı sıra bu alanları politikleştirdiğimiz kavramların da yeniden, feministçe tanımlanması gerekiyor.
- Görünen o ki, önümüzdeki yıllar bütün politik mücadele alanlarının feministleşmesine sahne olacak. (BB)
* Devecioğlu'nun sunuşunun tam metni için tıklayınız.