Fotoğraf: Feminist Gece Yürüyüşü ekibi
Haberin İngilizcesi için tıklayın
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch/HRW), Türkiyeli yetkilileri İstanbul'daki 8 Mart 2021 Kadınlar Günü kutlamalarında slogan atan kadın hakları aktivistleri hakkında açılan soruşturmayı derhal durdurmaya davet etti.
HRW ayrıca, bu aktivistler hakkında uygulanan adli kontrol hükümlerinin kaldırılmasını da istedi.
TIKLAYIN - 18 kadın adli kontrolle serbest
Uluslararası standartları ihlal
HRW, kadınlar hakkında AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a "hakaret ettikleri" gerekçesiyle soruşturma açıldığını hatırlatarak, "Bu Türkiye yasalarında bir ila dört yıl arası hapis cezası öngörülen bir suç ve bu suç için öngörülen ceza uluslararası ifade özgürlüğü standartlarını ihlal ediyor" dedi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün açıklaması özetle şöyle:
"İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının emriyle 18 kadın hakları aktivistine karşı başlatılan operasyonda aralarında 17 yaşında bir çocuğun da bulunduğu 13 kadın 10 Mart gecesinin ilerleyen saatlerinde İstanbul polisi tarafından gözaltına alındı. Diğer beş kadın ise ertesi gün ifade vermek için savcılığa kendileri başvurdular. İstanbul'daki bir mahkeme 11 Mart günü 17 kadına yurt dışına çıkış yasağı koydu ayrıca aralarında çocuğun da bulunduğu beş kadın hakkında buna ilaveten başka adli kontrol hükümlerinin de uygulanmasına karar verdi. Söz konusu beş kadının belirsiz bir süre boyunca, düzenli olarak polis karakoluna giderek imza vermeleri gerekiyor.
Bir hafta önce İnsan Hakları Eylem Planı açıklanmıştı
"Gerçekten de, yukarıda anılan gözaltılar yapılmadan daha bir hafta evvel hükümet yeni bir İnsan Hakları Eylem Planı açıklayarak, ifade ve toplanma özgürlüklerini koruyacağını ve savunacağını, insanların savcılıkta ifade vermeye götürülmek amacıyla polis tarafından mesai saatleri dışında gözaltına alınması uygulamasına da son vereceğini vaat etmişti.
"Türkiye'deki kadın hakları hareketi, derin bir şekilde kutuplaşmış ülkede, sivil toplumun en güçlü parçalarından biri ve hükümetin toplumsal cinsiyet politikalarına karşı çok eleştirel bir tavra sahip. Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi adıyla da bilinen Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesinden çekilmesi ihtimalinin tartışıldığı çok sayıda ihtilafta, hükümet yetkilileri de yer aldı.
LGBT karşıtı politikalar
"Hükümet toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin muhafazakar bir görüşü canlandırarak İstanbul Sözleşmesinin uygulanmasını isteyen aktivistlerin muhalif seslerini gözden düşürmeye çalıştı. Türkiye'de her yıl yüzlerce kadının hali hazırdaki veya eski eşleri veya erkek arkadaşları tarafından öldürüldüğüne ve yardım almak veya faillere yönelik cezasızlık kültürünü aşmak isteyen şiddet mağduru kadınların karşısına önemli engeller çıktığına ilişkin kanıtlar bulunmasına rağmen bu tartışmalar aile içi şiddette patlama yaşanan Covid 19 pandemisi döneminde de sürdü.
"Türkiyeli yetkililerin kadınlar günü etkinliklerinde sergiledikleri LGBT karşıtı tavır, görevlilerin LGBT insanların toplanma özgürlüklerini kısıtladıkları, onlara karşı giderek artan ölçüde nefret söylemleri kullandıkları, başlangıcı 2014 yılına dayanan bir kampanyada ulaşılan son nokta oldu. LGBT karşıtı politikalar, Türkiye hükümetinin muhalif sesleri sindirme çabasında, kutuplaştırıcı bir araç olarak kullanılıyorlar."
"Türkiyeli yetkililerin beslediği derin tahkir"
Öte yandan İnsan Hakları İzleme Örgütü kadın hakları araştırmacısı Hillary Margolis de şunları söyledi:
"Şiddet içermeyen sloganlar attıkları için kadın hakları aktivistleri hakkında ceza soruşturması başlatmak ve onları gecenin bir yarısında evlerinden almak, Türkiyeli yetkililerin toplanma ve ifade özgürlüklerine ve tabii ki kadın haklarına besledikleri derin tahkiri gözler önüne seriyor.
"Türkiyeli yetkililerin kadınlara ve eşitliğe adanmış bir günde dahi, kadınların haklarını korumak yerine, onları barışçıl gösteriler yaptıkları için hedef almaları, başka bir söze gerek bırakmıyor.
"Kadınlar günü kutlamalarına katılmak da, tüm haklarından eşit insanlar olarak yararlanmak da kadınların, çocukların ve LGBT insanların hakkıdır. Türkiye baskılara derhal bir son vermeli, bu insanların seslerinin duyulmasına izin vermelidir."
(AÖ)