İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon, 24 Nisan Ermeni Soykırımı gününde, “Soykırımı anıyor ve inkara son diyoruz” başlıklı bir açıklama yaptı. Açıklamada soykırımın tanınması, af dilenmesi ve tazmin edilmesi çağrısı yapıldı.
Açıklama şöyle:
“Bundan 106 yıl önce 24 Nisan 1915’de Osmanlı toplumunun sanat, edebiyat düşünce ve kültür dünyasının en üretken temsilcilerinin de aralarında bulunduğu 220 İstanbullu Ermeni gözaltına alındı.
“Önce, merkez cezaevi olarak kullanılan Mehterhane’ye, yani bugün Türk İslam Eserleri Müzesi’nin bulunduğu Merkez Cezaevi’ne, ertesi gün Sarayburnu’na götürülerek orada kendilerini bekleyen bir gemiye bindirilip Haydarpaşa tren istasyonuna götürüldüler. Oradan da Anadolu’nun içlerine doğru yola çıkarıldılar. Bir grup Ayaş’a, bir grup Çankırı’ya götürüldü. Ayaş’a götürülen 70 kişiden 58’i, Çankırı’ya götürülen 150 kişiden 81’i öldürüldü.
"Anayurtlarından silindiler"
“Bu vahşet bununla sınırlı kalmadı. Dönemin yöneticileri olan İttihat ve Terakki Partisi ve onun tetikçi örgütü Teşkilat-ı Mahsusa aracılığı ve yerel halkın katılımıyla İzmit’ten Eskişehir’e, Kayseri’den Sivas’a, Erzurum’dan Van’a, tüm Anadolu’daki Ermeni varlığına, bütün tarihsel, kültürel, ekonomik ve sosyal dokusuyla birlikte son verildi.
“Ermenilerin sadece canlarına kastedilmedi. Mallarına, mülklerine, paralarına, hatıralarına, tarihlerine el konuldu.
“Bir uygarlık, binlerce yıllık anayurdundan tüm izleriyle birlikte silinip yok edildi.
“Bu süreçte Yukarı Mezopotamya’nın en eski halklarından Süryaniler, Pontus ve Küçük Asya Rumları da soykırıma uğratıldı.
“Daha da önemlisi Türkiye, dünyanın en başarılı ve en uzun süreli soykırım inkârını gerçek kıldı, kurumsallaştırdı ve en geniş tabana yaygınlaştırdı. İnkâr o kadar başarılı oldu ki, bugün Ermeniler kendi memleketlerinde soykırıma uğradıklarını anlatmak bir yana binlerce yıllık varlıklarını bile kanıtlamak zorunda bırakıldılar.
"İnkar, soykırımın sürdürülmesidir"
“Türkiyeli Ermeniler; bu inkâr ikliminde, inkârın hayatın her alanındaki taşıyıcıları ve sözcüleri ile birlikte yaşamak zorundayken, dünyanın dört bir yanındaki Ermeniler de; ata topraklarından uzaklarda sürekli aile büyüklerinin anılarının incitilmesine katlanmak zorunda kalıyorlar.
“Soykırımın inkârı, soykırımın sürdürülmesidir. İnkara son verin. Bütün hukuki sonuçlarıyla birlikte suçu kabul edin. Ancak o zaman nehirlerden akan, vadilerde üst üste yığılan, uçurumlardan atılan, denizlerde boğulan mezarsız ölüler hak ettikleri gibi, haysiyetlerine uygun şekilde gömülmüş olacak. Ruhları huzura erecek. Adalet yerini bulacak.
Bu yüzden yine, bir kez daha, hiç bıkmadan Soykırım! Tanıyın! Af dileyin! Tazmin edin! diyoruz."
(NÖ)