*Fotoğraf: Sosyal medya
Her sabah başka bir karanlığa uyandığımız bu tek adam rejiminde hala şaşırabilmek bizim safdilliğimiz belli ki. Birçoğumuz uykusuz bir gece daha geçirdik.
Çok kızgınız, çok öfkeliyiz...Aylarca İstanbul Sözleşmesinin içeriğini, erkek şiddetiyle mücadelede gereğini, önemini anlattık, siyasi iktidarı Sözleşmeyi uygulamaya çağırdık.
Sadece İstanbul Sözleşmesine aktif olarak sahip çıkan, destek olan milyonlar değil, yapılan anketlere göre siyasi iktidara oy veren ve "İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmayalım" diyen milyonların sesi, sözü de yok sayıldı.
AKP bir kez daha kadınları da, toplumun büyük kesimini de yok saydı. Dahası 65 günde 67 kadın cinayetinden söz ederken hız kesmeden devam eden erkek şiddetine ve kadın katliamına karşı önemli bir hukuki dayanak iptal edilerek Sözleşme'nin kapsama alanındaki kadınların, çocukların, LGBTİ+ların, mülteci ve göçmen kadınların yaşamlarının bir değerinin olmadığı alenileşmiş oldu.
TIKLAYIN-Sözleşme'nin iptaline karşı kadınlar sokağa çıkıyor
İktidar için hayatlarımızın değeri yok
Canlı yayınlarda dövülüp, sokak ortalarında tekmelenip, varillere konulup yakılırken elimizde 'sosyal medya adaleti' dışında bir şeyin olmadığı bu zamanlarda, çok önemli bir hukuki dayanağın ortadan kaldırılması sadece bizlere değil, faillere de bir mesaj veriyor; cezalandırılmayacaksınız!
'Cezasızlık' politikası giderek daha meşrulaşıp daha yaygınlaşacak belli ki. Yani biz ölmeye devam edeceğiz, daha da çok öleceğiz. Sözleşmeyle sorunu olanların gerekçesi sözleşmenin 'toplumsal cinsiyet eşitsizliği diyerek, 'cinsel yönelim' diyerek 'aile kurumuna' zarar vermesiydi.
2000'lerin ortasından beri feminist hareket 'aile değil kadınız' diyor. Güzelleyerek anlattıkları çeyiz yardımından çocuk yardımına teşvik için her türlü altyapıyı oluşturdukları, tüm topluma tek var olma biçimi olarak dayatılan o 'kutsal aile'nin içinde kadınlar için ölüm var, tecavüz var, şiddet var. Ama bir kez daha bu kutsal aile masalı için bizden vazgeçildi. Hayatlarımızın bu iktidar için zerre değeri yok."
TIKLAYIN-"Cumhurbaşkanı kararı ile sözleşmeden çıkılamaz"
Anayasa'ya aykırı
Cumhurbaşkanı kararnamesiyle uluslararası bir sözleşmeden çıkılması meselesi de ayrı bir skandal. Elbette burası Türkiye, 'ben yaptım oldu' ile yönetiliyor ama bu karar Anayasa'ya aykırı.
Anayasa hükümleri gereğince hem uluslararası bir sözleşme iç hukukta nasıl yürürlüğe girdiyse paralel bir usulle geri alınır, hem o sözleşmedeki yani İstanbul Sözleşmesi'nin 80. maddesindeki prosedür yerine getirilir.
2018 tarihli milletlerarası anlaşmaların onaylanmasına ilişkin Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile bu yetkinin Cumhurbaşkanına devredilmesi hem Anayasaya aykırıdır hem de olsa olsa parmak sayısının tek adam hukukunun bir yansımasıdır.... ama gelinen noktada mesele bu tasarının mevcut hukuka uygun olup olmaması değil. Zira bu karar bizler için yok hükmünde.
TIKLAYIN-Türkiye İstanbul Sözleşmesi'nden çekildi
Peşini bırakmayacağız
Bu topraklarda kadın hareketinin de feminist hareketin de önemli bir birikimi, mücadele deneyimi ve örgütlülüğü var.
Bunu hala göremeyenlere göstereceğiz Bilin ki bizi yok sayanları biz de yok sayıyoruz, İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz. Bugün 17.00'de Kadıköy'de "İstanbul Sözleşmesini uygula kampanya grubu"nun çağrısıyla buluşuyoruz. Bu işin peşini bırakmayacağız. (ME/RT/EMK)