Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
Büyükada Davasında yargılanan hak savunucusu Özlem Dalkıran’ın avukatı Oya Meriç Eyüboğlu aracılığıyla Anayasa Mahkemesine yaptığı başvuru sonuçlandı.
Mahkeme, Anayasa’nın 19. Maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine, Başkan Zühtü Arslan, Başkanvekilleri Hasan Tahsin Gökcan, Kadir Özkaya, üyeler Engin Yıldırım, Hicabi Dursun, Celal Mümtaz Akıncı, Muammer Topal’ın oybirliğiyle karar vererek Dalkıran’a 40 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmetti.
Özlem Dalkıran bianet’e yaptığı değerlendirmede, davanın halen Yargıtay aşamasında olduğunu belirterek “Sevindirici bir karar ama daha işimiz bitmedi” dedi.
"Bu karar hepimizi kapsıyor"
Dalkıran, “Aynı şartlarda gözaltına alınıp birlikte tutuklandığımız ve aynı davada yargılandığımız arkadaşlarımın başvuruları yine aynı Anayasa Mahkemesince reddedilmiş olsa da, bugünkü karar hepimizin tutukluluğunun hak ihlali olduğunu net olarak gösteriyor” diye konuştu.
AYM ayrıca, tutuklamanın hukuki olmamasından dolayı kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın da kabul edilebilir olduğuna oyçokluğuyla karar verdi.
TIKLAYIN - Özlem Dalkıran: Benim Heykelin Bazı Kıvrımlarını Burada Yontacakmışım Meğer
İstanbul Büyükada'da atölye çalışması için bir otelde bir araya gelen 10 insan hakları savunucusundan Özlem Dalkıran, 5 Temmuz'da otele düzenlenen polis baskınıyla gözaltına alınmış, 18 Temmuz’da tutuklanmıştı. 25 Ekim 2017’ye dek tutuklu kaldı, davada 1 yıl 13 ay hapis cezasına mahkum edildi. Davanın temyiz aşaması halen devam ediyor.
“Tüm insan hakları savunucuları adına…”
Özlem Dalkıran, Anayasa Mahkemesi’nin kendisi hakkında insan hakları savunucusu olduğunu yazdığını belirtti ve “Tüm insan hakları savunucuları adına başım gözüm üstüne” yorumunu yaptı.
Karardaki ilgili bölüm şöyle: “Başvurucu, Uluslararası Ar Örgülü Türkiye Şubesinin kurucularından olup Hrant Dink Vakfı ve Helsinki Yurttaşlar Derneği başta almak üzere Türkiye sivil toplumunda tanınan bir insan hakları savunucusudur.”
AYM: Suçlamaya ilişkin bir delil gösterilmedi
Özlem Dalkıran ayrıca, yargılamanın yapıldığı İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesinin ve istinaf (Bölge Adliye) mahkemesinin yapması gereken en temel görevin, yani savcının suçun ispat yükümlülüğünü icra etmediğinin bu kararla ortaya konduğunu söyledi.
AYM kararında, toplantının gizli olduğuna dair bir delil olmadığı, ayrıca toplantı gizli de olsa bunun tekbaşına suç teşkil etmeyeceği ifade edildi:
“Başvurucu, Büyükada'da gerçekleştirilen toplantının, verilerin korunması ve stresle baş etme yollarını öğrenmek için düzenlenen bir atölye çalışması olduğunu belirtmiştir. Soruşturma makamlarınca söz konusu toplantının gizli bir toplantı olduğu iddia edilmiştir. Ancak soruşturma makamlarınca başvurucunun toplantının gizli olmadığına ilişkin açıklamalarının aksi ortaya konulamamıştır. Kaldı ki bir toplantının gizli olmasının tek başına bir suçlama konusu yapılmaması gerekir.
“Toplantının terör örgütlerine yardım için veya casusluk amacıyla yapıldığına, toplantıda konuşulan konuların suç teşkil ettiğine ilişkin bir iddia ileri sürülmediği gibi bu yönde herhangi bir delil de gösterilmemiştir.”
Kararda ayrıca, Dalkıran’ın WhatsApp yazışmalarında yer alan ve elektronik cihazların otele gelinceye kadar kapatıldığını söylemesinin neden suça konu edildiğinin de araştırılmadığı belirtildi.
“Bu itibarla başvurucunun savunması ve dosya kapsamına göre somut olayda tutuklama için gerekli olan suç işlendiğine dair kuvvetli belirtinin yeterince oraya konulamadığı kanaatine ulaşılmıştır.”
“Tutuklama hukuka aykırı”
Kararda, tutuklamanın hukuka aykırı olduğunun, ihlale karşılık tazminat ödenmesi gerektiğinin altı çizildi: “Başvuruda, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle Anayasa'nın 19/3 maddesinin ihlal edildiğine karar verilmiştir.”
Dalkıran’ın başvurusundaki gözaltı işleminin hukuka aykırı olması ve gözaltı süresinin aşılması nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiayı ise başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez buldu.
Ayrıca, adil yargılanma hakkı, masumiyet karinesi ve şeref ve itibar hakkının ihlal edildiği iddiaları da kabul edilemez bulundu.
TIKLAYIN - Büyükada Davası'nda karar: 4 kişiye hapis, 7 kişiye beraat
Karşı oy: Gizli toplantı böyle mi yapılır?
AYM üyeleri Rıdvan Güleç ve Basri Bağcı, karara yazdıkları karşı oyda, Dalkıran’ın tutuklanmasının gerekçeye dayanmadığı ifade edildi:
“Tutuklamaya karar verilirken yapılan iş dosyada mevcut delillerin başlıklar halinde isimlerinin sayılmasından öteye geçmemiştir.
“İtham olunan suçun vasfı gereği çok gizli yapılması beklenecek bir toplantının neden umuma açık bir otelin salonunda ve açık kapılar ardında yapıldığı, toplantıda görev alacak tercümanın bu olayın vasfına uygun olmayacak tarzda neden piyasadan temin edildiğine dair değerlendirmelerin yeterince yapılmadığı görülmektedir.”
Karşı oyda, başka bir koruma tedbiri de verilebilecekken, tutuklama yerine koruma tedbirlerinin neden yetersiz kalacağı hususunun yeterince tartışılmadan tutuklama kararı verildiği ifade edildi.
Büyükada hak savunucuları davasıİstanbul Büyükada'da "insan hakları savunucularının korunması dijital güvenliği" konulu bir atölye çalışması için bir otelde biraraya gelen 10 insan hakları savunucusu, 5 Temmuz'da otele düzenlene polis baskınıyla gözaltına alınmıştı. 18 Temmuz'da İnsan hakları savunucuları İdil Eser (Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü), Özlem Dalkıran (Yurttaşlık Derneği), Günal Kurşun (İnsan Hakları Gündemi Derneği), Veli Acu (İnsan Hakları Gündemi Derneği), Ali Garawi (İsveç vatandaşı insan hakları eğitimcisi), Peter Steudtner (Almanya vatandaşı insan hakları eğitimcisi) "Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek" (TCK 220/6), "silahlı terör örgütüne üyelik" (314/2 ve 314/3) suçlamalarıyla tutuklandı. Adli kontrol şartıyla serbest bırakılan İlknur Üstün (Kadın Koalisyonu), Nalan Erkem (Yurttaşlık Derneği) ise savcının itirazı üzerine 23 Temmuz'da tutuklandı. 25 Temmuz'da Nejat Taştan ve Şeyhmus Özbekli haftada iki gün adli kontrol şartıyla ve yurtdışına çıkma yasağıyla serbest bırakıldı. Hazırlanan iddianameye Haziran 2017'den beri tutuklu bulunan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı avukat Taner Kılıç da "şüpheli" olarak eklendi. Cumhuriyet savcısı Can Tuncay'ın hazırladığı iddianamede hak savunucularının üye oldukları iddia edilen örgütler "FETÖ/PDY, PKK/KCK ve DHKP/C" olarak sıralandı. TIKLAYIN - Büyükada İddianamesinde Hangi "Deliller" Yer Aldı? Hak savunucuları, 25 Ekim 2017'de ilk kez hakim karşısına çıktı. İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi, Günal Kurşun, İlknur Üstün, İdil Eser, Nalan Erkem, Peter Steudtner, Özlem Dalkıran, Ali Garawi ve Veli Acu'nun tahliyesine karar verdi. Ayrıca Özlem Dalkıran ve Veli Acu hakkında yurtdışına çıkış yasağı koydu. Tutuksuz sanıklar Şeyhmus Özbekli ve Nejat Taştan hakkında 25 Temmuz 2017'de verilen adli kontrol kararı ise kaldırıldı. Mahkeme dosyaya sonradan "şüpheli" olarak eklenen Taner Kılıç hakkında "terörizmin finansmanı ve casusluk" iddiasıyla tutuklu bulunduğu, İzmir 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dosyanın Büyükada davasıyla birleştirilmesine de karar verdi. TIKLAYIN - Sekiz Hak Savunucusu Hakkında Tahliye Kararı Taner Kılıç hakkında 15 Ağustos 2018 günü tahliye kararı verildi. Kılıç hakkında 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapis cezası talep ediliyor. Son duruşması 19 Şubat 2020'de görülen Büyükada davası, savunmalara devam edilmesi için 3 Nisan 2020'ye bırakılmış, ancak koronavirüs salgını nedeniyle davanın karar duruşması 3 Temmuz 2020'ye ertelenmişti. 3 Temmuz'daki son duruşmada, Taner Kılıç'a 6 yıl 3 ay, Günal Kuşun, İdil Eser, Özlem Dalkıran'a 1 yıl 13 ay hapis cezası verilmişti. Dosya Yargıtay incelemesinde. |
(AS)