*Fotoğraf: Galatasaray Üniversitesi web sitesinden
*Akademisyenlerin adları değiştirildi.
Yükseköğretim Kurulu'nun (YÖK), Galatasaray Üniversitesi’nde (GSÜ) eğitim veren Fransalı akademisyenlerin oturma ve çalışma izinlerini yenilemek için "B2 düzeyi Türkçe şartı" getirdiği akademisyenlere seviye tespit sınavı yapıldı. Ancak sonuçlar henüz açıklanmadı.
Akademisyenler, sınavı geçememişlerse işlerini kaybedebilir. İki Fransalı ve bir Türkiyeli akademisyenle güncel durumu ve gelecekte onları nelerin beklediğini konuştuk.
Fransalı akademisyen François, kararı şöyle değerlendiriyor: "Franko-Türk bir üniversitede olmak, bakış açılarını, yöntemleri ve kavram setlerini genişletmek anlamına geliyor. Ayrıca, öğrettiğimiz dil olan Fransızca, dünyadaki İngilizce egemenliğine de çok iyi bir alternatif oluşturuyor."
Bertrand ise, kararın Türkiye ve Fransa arasındaki karşılıklı çerçeve anlaşma ile öngörülen ortak yönetim mekanizmaları dışında alındığını hatırlatarak, bu durumun hukuksuz olduğunu vurguluyor.
Kısa vadede belirsizlik
Türkçe B2 seviyesini almak için yeterli zamanları olmadığını belirten François, "Akademisyenler olarak gerçekten kötü bir muameleye maruz kaldık. Fransız eğitmenlerin 4’te 3’ü üniversiteden ayrılmak zorunda kalacak. GSÜ projesi artık var olmayacak ve GSÜ Franko-Türk olma özeliğini kaybedecek, diğerleri gibi bir Türk Üniversitesi olacak. Ben şahsen bu kadar kısa sürede bu seviyeye gelemediğim için üniversiteden ayrılmak zorundayım" diyor.
Bertrand da kararın kısa vadede mesleki gelecekleri üzerinde belirsizliğe neden olmasından yakınıyor. Kararın pandemi koşullarında alınması durumu daha da zorlaştırmış:
"Bu karar, günlük dilde sokakta ve insanlarla konuşarak pratik yapmamıza engel olan pandemi koşullarında, araştırma ve eğitimle ilgili yükümlülüklerimize ek olarak, bizi bir dönem boyunca Türkçe dersleri almaya mecbur bıraktı. Şu an diğerleri gibi ben de yeni döneme hazırlanmalı ve yaz döneminden de yararlanarak yayınlarım üzerinde çalışıp biraz dinlenmeli miyim, yoksa nereye gideceğimi tam olarak bilmeden farklı pozisyonlar için Fransa veya farklı ülkelere başvurular yaparak taşınmak için hazırlanmalı mıyım bilmiyorum."
"Milliyetçi bir geri çekilme"
Bu kararın GSÜ’yü nasıl etkileyeceği konusunda ise iki akademisyenin görüşleri benzeşiyor. François’ya göre GSÜ, bu karar uygulanmaya başladıktan sonra artık kozmopolit ve frankofon bir üniversite olmayacak:
"Bu, Fransalı ve Türkiyeli öğrenciler ve aynı zamanda akademisyenler için GSÜ’yü cazip kılan bir özellikti. Karar, siyasi ve kültürel olarak oldukça zarar verici olması dışında da kelimenin en kötü anlamıyla milliyetçi bir geri çekilmedir. Ayrıca Fransa varlığı olmadan, Fransız üniversiteleriyle kurulan ortaklıklar ve çift diploma gibi uygulamalar da ortadan kalkacaktır. Bu, sonuçları ağır bir seçim."
Bertrand de benzer şekilde, Fransalı akademisyenlerin artık akademik yeterliliklerine göre değil de Türkçe bilip bilmemelerine göre değerlendirileceğini belirtiyor.
Ona göre bu durum, asıl olarak öğrenci yararına olan Fransa ve Avrupa Üniversiteleri ile uluslararası ortaklıkların sorgulanmasına neden olabilir: "Sonuç olarak, bu karar üniversitelerin uluslararası etkisini arttırmaya yönelik dünyadaki güncel eğilimle tezatlık oluşturuyor. Şangay Klasmanı’nın da ötesinde bu, akademik yeterliliğin de kriteri çünkü ülkeler arasında akademik becerilerin etkileşimini sağlar."
"Fransızca öğretmek için kabul edildik"
Gelecekte kendilerini ve üniversiteyi nelerin beklediğini sorduğumuzda François şunları söylüyor: "Düşünsenize, tesadüfen Nobel ödüllü bir akademisyen GSÜ’de ders vermek isterse bunu yapamaz. Böylece, GSÜ kendini, Türkiyeli ve Fransalı akademisyenlerin zihnini açan akademik ortamdan kopmuş olarak bulacak. Ayrıca eklemek isterim ki Türkçe bizim için bir problem oluşturmuyor, çoğumuz günlük hayatta konuşuyoruz. Fakat GSÜ’ye Fransızca öğretmek için kabul edildik."
Bertrand da "İşverenimiz, yani Fransa’daki konsolosluk servisleri bize bir çözüm sunmuyor" diyor.
Türkiyeli akademisyen Ahmet de şöyle diyor: "Geçen sene Recep Tayyip Erdoğan, Fransa’ya gittiğinde orada göçmen ailelerin çocuklarına Türkçe ders verecek olan öğretmenlerin B2 düzeyinde Fransızca bilmeleriyle ilgili kararı onayladı.Ama Türkiye’ye gelecek öğretmenlerle ilgili herhangi bir yasal sözleşme ya da uygulama yok."
Hukuk dışı olarak YÖK başkanı Yekta Saraç, Fransa’daki üniversitelerde böyle yapılıyor diye, mütekabiliyet ilkesine göre böyle bir karar aldı" diyen Ahmet, "Ki üniversitelerde Türk öğretmenler orada herhangi bir Fransızca seviyesine bağlı olmaksızın ders verebiliyorlar. Yani onun dayandırdığı, mütekabiliyete uygun bir şey değil" ifadelerini kullanıyor.
Bu durumdan en çok yeni gelenlerin zarar gördüğünü söyleyen Ahmet, üniversite yönetiminin de karara direnmeden bunu kabul ettiğini söylüyor ve devam ediyor:
"Örneğin Eylül 2020’de gelmiş bir öğretmen Aralık’ta bunları öğrendi. Aralık’ta başlasa Türkçe çalışmaya Haziran’a kadar B2 olması zaten mümkün değil. Yeni gelenlerin hemen hemen hiçbiri başaramadı bunu. İçlerinden bir kısmı Türkiye’de kalıp liselerde çalışacak, bir kısmı da Fransa’ya dönecek."
"Üzücü ve rahatsız edici"
Eğitim kalitesinin düşeceği yönündeki tartışma hakkında ise, GSÜ’nün yalnızca yabancı dil eğitimi veren bir üniversite değil, yabancı dille eğitim veren bir üniversite olduğuna dikkat çeken Ahmet, GSÜ’nün bu özelliğini taşımaya devam edebilmesi için Fransa’dan gelen öğretmenlerin vazgeçilmez olduğunu vurguluyor.
Uluslararası ortaklıkların geleceği ile GSÜ’lü öğrencilerin Fransızca seviyelerinin bağlantılı olduğunu hatırlatan Ahmet, şunları söylüyor:
"Fransalı öğretmenler olmazsa derslerde gitgide Fransızca konuşma düzeyi düşecek. Çift diploma anlaşmalarında öğrenciden B2 düzeyinde Fransızca bilmeleri isteniyor çünkü. Sorbonne olsun Bordeaux olsun, bu üniversitelerin derslerini izleyebilmemiz gerekiyor. Bu gerçekleşemediğinde bu anlaşmalar hemen feshedilemez ama fiilen işlemesi daha zor olacak."
Kararın pedagojik değil siyasi bir hesaplaşma olduğunu söyleyen Ahmet son olarak şunları ekliyor:
"GSÜ’ye karşı şu an spesifik bir durum mevcut ama öyle bir yaklaşım var ki çeşitliliği ortadan kaldırabilecek bir bakış hâkim. Belli bir ideolojide, herkesin tek biçimde öğretim dünyasına girmesi isteniyor.
"Karikatürize edeceğim biraz ama sanki Fransızcayı bile milli ve yerli olarak öğretme anlayışı geliştirilmeye çalışılıyor. Bu çok üzücü ve rahatsız edici. Özellikle gençler açısından."
Öğrenciler ne diyor?GSÜ’lü öğrencilerin ortak düşüncesi kararın siyasi hesaplaşmalara dayandığı yönünde. Hocalarının hem üniversitede hem de kendi üzerlerinde çok emeği olduğunu söyleyen E.Ö., "Sırf Türkçe bilmedikleri, B2 alamadıkları için okuldan ayrılmak zorunda kalıyorlar. Ben bundan çok rahatsızım" diyor. Tanıdığı bütün GSÜ öğrencilerinin de bu şekilde düşündüğünü söyleyen E.Ö, "Gerek Boğaziçi’ne gerek Yıldız Teknik Üniversitesi’ne gerek bizim üniversiteye yapılan müdahale doğru değil. Artık üniversitelerin üzerinden hükümet elini çekmeli" diyor. Hocaları ayrılacağı içinn üzgün olduğu kadar da öfkeli olduğunu söyleyen S.M. ise şöyle devam ediyor: "Galatasaray Üniversitesi’ni Galatasaray Üniversitesi yapan değerlerden biri de Fransa’dan gelen hocalarımız. Okul da onlara daha çok sahip çıkabilirdi. Bir hocamla konuştum. ‘Benim Türkçe kursuna gitmem ve Türkçe öğrenmem akademik çalışma yapamamam anlamına geliyor. Ben akademik çalışma yapmak istiyorum, bu yüzden de başka bir ülkeye gideceğim’ dedi. Bizim eğitimimiz iki devlet başkanının saçma sapan restleşmesi yüzünden mahvoluyor." "Hocalara saygısızlık, hak ihlali"Bunun hocalarına yapılan bir saygısızlık, hak ihlali ve emek sömürüsü olarak değerlendiren A.K. de,"“Eğitim, sağlık gibi konular uluslararası anlaşmazlıklara malzeme olamaz. Bunlar tüm toplumun ihtiyacı olan şeyler ve iki ülkenin anlaşmazlığı yüzünden sekteye uğratılmamalı" diyor. A. K.’ye göre, hocaların üniversiteden gitmek zorunda kalması öğrencilere yönelik de bir hak ihlali. Çünkü onun ve daha birçok öğrencinin, GSÜ’yü tercih etme sebepleri arasında üniversitede Fransız kültürü büyük önem taşıyor: "Ben yaklaşık dört Fransız hocadan ders alıyorum ve hepsinden çok memnunum. Türk hocalardan da çok memnunum. İki farklı kültürden insanların anlattığı dersleri dinliyorum ve bundan en iyi şekilde istifade etmeye çalışıyorum. Ama bu karar üniversiteye kesinlikle olumsuz yansır. Koca bir eğitim kültürünü yok etmeye çalışıyorlar." |
(SO/DŞ)