Hindistan geçirdiği hızlı ekonomik dönüşüme paralel bir biçimde, muhafazakar kesimin cinsellik, ahlak ve gelenekler hakkında içselleştirdikleri önkabuller ile ilgili dönüşümü aynı hızla gerçekleştiremedi doğal olarak. Ülke bir yandan hızlı bir biçimde küreselleşme sürecinden nasibini alırken, diğer yandan katı baberkil kültürün baskısıyla sıkışmışlık yaşayan kadınların kamusal alanlarda boy göstermeleri, erkek egemen normlara karşı bir tehdit olarak algılandı. Bu da kaçınılmaz olarak kültürel çatışmalara ve şiddete davetiye çıkardı.
Hint kültüründe kadın bedenleri, erkeklerin sosyal güç ve egemenliklerini pekiştirdikleri nesneler olarak algılanmakta. Bu da tecavüz yoluyla erkeklik kurumunu güçlendirmek gibi sapkın sayılabilecek bir zihniyet yapısına ortam hazırlıyor.
Tecavüz kesinlikle toplumsal cinsiyet adaleti açısından düşünülmesi gereken bir olay. Toplumsal cinsiyet adaletsizliği patriark gücün egemen olduğu yapılarda kadınlara karşı cinsel suçları teşvik ediyor.
1953’den 2011’e kadar olan süreçte Hindistan’da tecavüz vakaları yüzde 873 oranında arttı, rakam acaba yanlış mı diye düşünebilirsiniz benim gibi, ama ne yazık ki doğru, 2007-2011 arasındaki artış da hiç azımsanmayacak bir oranda; yüzde 9,7. G-20 ulusları içerisinde kadınlar için Hindistan yaşanacak “en kötü ülke” olarak kabul ediliyor.
1,2 milyar nüfuslu Hindistan’da tecavüz gerçeği siyasetçiler tarafından bir toplumsal sorun olarak görülmemekte, aksine kurbanların kişisel trajedileri olarak algılanmakta. Tehelka gazetesinin yaptığı bir haberde Delhi polisinin tecavüz kurbanlarına karşı gösterdikleri duyarsızlık konu ediliyor. Videolar da polisler “tecavüz mitlerini” destekler tarzda. Gazeteler “Hak etti,” “para koparmak için tecavüz suçlamasında bulundu” gibi ifadeler kullanıyorlar. İşte tam da bu yüzden tecavüz kurbanları şikayette bulunmaktan kaçınıyorlar. Ama geçmişle kıyaslanırsa, kadınlar başlarına gelenlere eskiden ses çıkarmazlarken artık kendilerini daha güçlü hissedip haklarını savunma yolunu seçiyorlar.
Hindistan’da tecavüz haberlerinin genellikle gazetelerde zorunlu temsilini sağlayanlar STK’lar, kadın hareketi grupları, aksi takdirde tecavüz, flaş haber olduğu andan itibaren ilgi azalmaya başlıyor ve haber kurgusu da kim, kime, nerede, nasıl tecavüz etmişin ötesine geçmiyor, neden sorusunun yanıtı da genelde suçu kadının hak etmiş olduğu biçiminde veriliyor. Aslında Türkiye ile büyük benzerlikler taşımakta.
18 yaş altındaki tecavüz haberlerinde olayın başladığı andan faillerin tutuklanmalarına kadar giden süreci, kurbanların tecavüz öncesi şikayette bulunmak ve korunma talebine karşı polisin gösterdiği ilgisizliğin ayrıntıları anlatılıyor. Örneğin tecavüze uğramış olan 13 yaşındaki çocuğun babasıyla birlikte üç polis karakoluna gitmek zorunda kaldığı ve her birinden neredeyse kovulduğu anlatılmakta. Kadının saldırıya, tacize veya tecavüze uğradığını yalan yere beyan eden(genelde eşlerinden öç almak veya şantaj yapmak için) türden olayları oranı yüzde 2-3’ü geçmese de, sıklıkla medyada bu tür haberler boy gösterilerek, kadınların “tecavüz mitleri” yarattıkları algısı yaratılmakta.
Medya, “bizden biri” türü hikayelerin insanları daha çok cezbettiğini bildiği için kabileler veya alt kastlarla ile ilgili değil, aksine orta veya daha yüksek sınıflarla ilgili haber yapmayı yeğliyor. Gazetelerde kast konusu ancak olaydaki mağdur/maktul Dalit yani dokunulmazlardan biri ise geçiyor. Tecavüz haberleri toplumsal bağlamdan kopuk bir biçimde adeta kadınların kişisel öyküleri bağlamındaymış havasında sunuluyor, sanki Hindistan’da tecavüz yaşanmıyormuş gibi.
Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’de 2012 yılının Aralık ayında meydana gelen ve tüm dünyayı ayağa kaldıran, 23 yaşındaki üniversite öğrencisi genç kızın erkek arkadaşıyla bindiği otobüste altı kişi tarafından toplu tecavüze uğrayıp demir çubuklarla dövülmesi ve hareket halindeki otobüsten atıldıktan sonra ölmesi büyük tepkilere yol açmıştı.
Bu olay üzerine, Kanada York Üniversitesi, Ryerson Üniversitesi ile Yeni Delhi Jamia Millia Üniversitesi’nin Kültür, Medya ve Yönetim Merkezlerinin ortaklaşa hazırladıkları proje kapsamında 8 ay boyunca, İngilizce dilinde yayımlanan toplam 2.946.340 tirajlı 2 günlük 2 haftalık gazete 1 Ocak-31 Ağustos 2013 tarihleri arasında taranmış, toplu tecavüz olayını takip eden 3 ay boyunca da gazetelerin ampirik analizleri yapılmıştı.
Küresel medyada haberin yer alması ve insanların sokaklara dökülmesi ile konu kamusal tartışmaya taşınmış, medya da zorunlu olarak “bekçi köpeği” rolünü hatırlamış olmuştu. Kadınların cinsel suçlardan korunması konusunda acil eyleme geçilmesi gerektiği vurgulanırken, haberlerin merkezine tecavüz olayının sansasyonel yanları oturtuldu. Medya tiraj canavarına gönüllü biçimde yenik düştü.
Protestocuların, cinsel saldırılar için yeni yasa düzenlemesi, mahkemelerin dava süreçlerini hızlandırması, kamusal alanlarda kadın polislerin çalıştırılması, polisin duyarlılığın arttırılması ve etkili soruşturma yapılması konularındaki ısrarlı talepleri bir anda medyaya taşındı. Ünlülerin facebook ve twitter hesaplarından “Hintli olduğuma utanıyorum” “Utanç verici”, “Barbarların ülkesi haline dönüştük” türü paylaşımlar yapıldı.
Gazeteler kadınların güvenliği için gidebilecekleri kung-fu, kickboks ve İsrail koruma dövüşü olan “krav maga”yı öneren haberler dolu idi. Kurbanın ailesi ve arkadaşları ile röportajlar, kurbanın ve suçluların özel yaşamları hiçbir kamu yararı taşımamasına rağmen yalnız kamu merakını gıdıklamak adına ortalara saçıldı.
Tecavüz mağduru genç kadının önce tıp öğrencisi sonra parademik yani ambulans ve acil bakım teknikeri, en sonra da fizyoterapi öğrencisi olduğu haberleri yayıldı. Okuldaki hocalarının birinin “enstitüde öğrencilerimin sınav kağıtlarının hepsini görmedim ancak en iyi ilk 3 arasında olduğunu tahmin ediyorum” türünden yaptığı açıklamalar, ailenin onu okutmak için yaptığı fedakarlıklar, çocukluğunun en büyük düşünün doktor olmak olduğu ancak babasının parasının çıkışmaması üzerine arsasını satıp günde 16 saat çalışıp para biriktirdiği vs. türünden okuyucunun özellikle fedakarlık içeren hikayelerde kendileri ile bir bağlantı kurmasını kolaylaştıracak türden kurgulanan haberler uçuşuyordu.
Tecavüz kurbanının erkek arkadaşının “onunla evlenip evlenmeyeceğimden emin değildim, beraber tatile çıktık aynı odada kaldık vs…” açıklamasına yer veren haber gibi sonrasında maktulün yakın çevresini ve ailesini üzecek haberler tam bir sorumsuzluk örneği oluşturdular.
Tecavüzcüler; din adamı, şoför, meyve suyu satıcısı normal işleri ve yaşamları olan insanlar… Sanıklardan birinin annesi, 11 yıl önce para kazanmak için Yeni Delhi’ye gittiğinden beri oğlundan haber almamış ve bu kişinin babasının zihinsel rahatsızlığı var. Drama, sansasyonalizm, duygu sömürüsü bir arada...
16 Aralık 2012'deki toplu tecavüz olayının hemen ardından başlatılan uygulamaya göre metroda trenlerin ilk vagonu kadınlara ayrıldı. Tabii bu kadınları şiddetten koruma adı altında tecridin ta kendisi ve sorunu çözmeye değil, maskelemeye hatta adeta çözümsüzlüğe destek olur nitelikte bir uygulama.
Sonuç olarak rapora göre; Delhi tecavüzü haberlerinin; kişisel öyküleştirme, halk protestoları, kadınların güvenliği, polisin ilgisizliği ve cinsel saldırıları engellemek için yasal düzenleme gereği ekseninde üretildiğini söylemek yanlış olmaz.
Delhi tecavüz olayı küresel seyirciyle buluştuğu zaman artık Hindistan’ın yargı ile ilgili ne kadar ciddi sorunları olduğu gizlenemez hale geldi. "Size ayrılan özel alanın dışına çıkarsanız karışmayız ona göre" mesajı çok açık biçimde verilmiş Hindistan’ın ortak vicdanını sızlatan bu olayın hemen akabinde çok sert yasalar çıkarılmaya başlandı.
Tüm ülkede tek tip yaygınca kullanılabilecek yasalar çıkarmaya çalışan yargı sistemine karşılık, yaşlılardan oluşan meclisler kadınlarla ilgili kararlarında Hindistan anayasasını tanımıyorlar. Hindistan'da köy meclisleri sık sık törelere aykırı davrandığı öne sürülen çiftler için ölüm emri veriyor.
Bir köy meclisi 20 yaşındaki genç kadının farklı bir aşiretten olan adamla beş yıllık ilişkisi olması üzerine, “13 kişi tarafından tecavüz edilmesi cezası”nı onayladı çünkü tüm köy halkı kadına sosyal normları ihlal ettiği gerekçesiyle ders verilmesi gerektiğini düşünüyor. Kadına evlenme teklif etmek için köye gelince, köylüler mahkeme kurup, çifti yargılıyorlar ve para cezasına çarptırıyorlar. Adam parayı ödüyor ancak kadın ödeyemiyor. Köy meclisinin başkanı, kadına tecavüz edilmesini emreden kişi, kadının da uzaktan akrabası hatta polisin ifadesine göre ona tecavüz eden 13 kişiden biri.
Medya, olayı “polisler şüphelileri tutuklamaya kalkınca şok edici direniş sahneleri yaşandı” olarak verdi. Köydeki kadınlar suçluların polis tarafından tutuklanmalarına karşı çıkıp, “erkeklerimiz ahlaksız kadını cezalandırmak suretiyle yapmaları gerekeni yaptılar” şeklinde konuşmuşlardı. Aslında zihniyetler aynı, fizik tedavi öğrencisi olan maktule neden tecavüz ettiniz diye sorulduğunda tecavüzcüler de “bir genç kızın akşam o saatlerde yanında bir erkekle sokağa çıkmasının dersini vermeliydik” diye açıklamada bulunmuşlardı.
Hindistan’da çoğunlukla geleneksel habercilik yapılıyor. Haber servisleri, cinsel şiddet ile ilgili haberlerin kavramsal, analitik ve pratik değişimlere ihtiyacı olduğunun yeteri kadar bilincinde değiller.
Hindistan’ın cinsel şiddet ile ilgili farklı bir haber kültürüne ihtiyacı var; hem editoryal düzeyde hem de ön cephede savaşan profesyoneller olarak adlandırılan “muhabirler” düzeyinde. Hindistan’ın tecavüz kültürünü ve medyada cinsel şiddetin yer alış biçiminin anlamaya çalışan konferanslar düzenlenmeli ve eğitimler verilmeli. Bu da ancak insanların kadınlara bakış açılarını değiştirmeye yönelik maddi destekli devletin yürüttüğü bir eğitim kampanyası ile mümkündür.
Cinsel şiddetle savaşmanın yolu tabii ki sert cezalar vermekle başlar ancak Hint erkeklerinin zihinlerinin dibine yerleşmiş olan “tecavüzün bir norm olduğu” hastalıklı düşüncesinin sökülüp atılması ve toplumca ve özellikle de erkeklerce bunun bir suç olarak algılanmaya başlanması gerekmekte.
Özetle Hindistan’ın tecavüz salgınını tedavi etmenin temel şartı; tabandan tavana doğru toplumun her kesiminde yaygın olacak bir eğitim. Aksi takdirde “Great India”, “Incredible India” gibi göz boyayan pazarlama teknikleri işe yaramadığı gibi, Hindistan hem Hintli hem de yabancı turist kadınların kabusu olmaktan öteye gidemez. (Yİ/AS)
* Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu, Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi.