Karşı söylem, nefret dolu ve zararlı söylemleri zayıflatmayı amaçlayan her türlü doğrudan yanıt olarak tanımlanabilir.
Karşı söylem, bir yandan konuşmacıyı, zararlı, ayrımcı, ötekileştirici biçimde konuşmama yönünde ikna eder, diğer yandan konuşmaya maruz kalan kitleyi bu tür konuşmalara karşı 'aşılayarak', daha az etkilenmelerini sağlar.
Önceden düzenlenmiş “karşı mesaj” kampanyaları ve spontane tepkiler olmak üzere iki tür karşı söylem vardır. Özellikle günümüzde sansür ve yayından kaldırma yöntemlerinin yaygınlaşması, karşı söylemin devreye sokulmasını gerekli kılıyor.
Karşı söylemcilerin, "sessiz kalabalık” olarak adlandırılan grubun birincil hedef grubu olduğunu düşünmelerinin en yaygın nedeni, grup üyelerinin tartışılan konu hakkında henüz kararsız olmaları, bir tarafa veya diğerine doğru yönlendirilmelerinin bir başka deyişle ikna edilmelerinin kolay olmasıdır.
Literatürde bu stratejiye destek veren araştırmalara göre; hitap ettikleri kitle nispeten ılımlı görüşlere sahipse, küçük bir karşı konuşmacı grubun çevrimiçi bir alandaki söylemi bile etkileyebileceğini ortaya koyuyor.
Karşı söylem, çevrimiçi nefretle mücadelede etkili bir yaklaşım zira içeriği engellemek veya kaldırmak yerine, karşı söylem doğrudan, kibar ve agresif olmayan bir seçenek sunar.
Birleşik Devletler Ulusal Bilimler Akademisi’nde 2021’de yapılan bir araştırma, empatiye dayalı karşı söylemin Twitter kullanıcılarını kendi ırkçı gönderilerini silmeye özendireceğini ortaya koydu. Irkçı içeriğe yönelik empatik karşı söyleme şu örneği verebiliriz: "Kurbanlar için üzülüyorum. Bir anne olarak şiddetin her türü her zaman endişe verici ve rahatsız edicidir. Daha iyi bir dünya yaratmaya çalışmalıyız”.
"Sessiz Kalabalık" etkisi
Karşı söylem savunucularının çoğu, birincil hedef kitlenin konuşmacı değil, çevrimiçi ortamda "sessiz kalabalık" olarak adlandırılan grup olduğu konusunda hemfikirler.
Bu grup, içerik eklemek yerine, öncelikle içeriği okudukları için çevrimiçi ortamda daha az görünürdür. Troller davranışlarını değiştirme şansı düşük oldukları için karşı söylemden olumlu etkilenmezler, aksine, tartışmaya girmekten beslenen kişiler oldukları için, nefret dolu konuşmaya katılmalarını engellemek neredeyse imkânsızdır.
Karşı söylemciler, çevrimiçi nefretin genel olumsuz etkisini çeşitli şekillerde azaltabileceklerine inanırlar: izleyiciler arasında aşırı görüşlere sahip olanların fikirlerini değiştirirler, kişileri eğitirler, diğer kişileri karşı konuşmacı olmaya teşvik ederler ya da konuşmayı kamuoyuna duyurarak konuşmaya dikkat çekerler, tabii ki aynı zamanda nefret söylemine hedef olanlara destek sağlamaya çalışırlar.
Trollerle savaşan ve kendilerini özgürlük savaşçıları olarak tanımlayan Litvanyalı Elfler 2014 yılında Rus hükümetinin demokratik kurumları eleştiren ve çatışmayı körüklemeye çalışan dezenformasyon kampanyalarına karşı koymak için kurulmuştu. Elfler'den bir üyenin bir röportajda söylediği gibi, grubun amacı "sıradan insanlara" ulaşmak, böylelikle haberler ve propagandayla zehirlenmelerini engellemek. Elfler'in üyeleri Rus hükümeti tarafından desteklenen koordineli trollerin davranışlarını değiştirmek yerine, yorumları okuyanların dezenformasyonu tespit etmelerini ve yanlış olduğunu anlamalarını sağlayacak kadar karşıt söylem ortaya koymaya çalışıyorlar.
#iamhere
Çevrimiçi izleyicilere ulaşmak için daha da büyük birçok uluslu koordineli çaba #iamhere'dir. #iamhere ağı dünyadaki en büyük ve en iyi organize edilmiş kolektif karşı söylem çabasıdır. İsveç'te 2016 yılında başlayan ağın 17 ülke düzeyindeki Facebook grupları (Avustralya, Bulgaristan, Kanada, Çek Cumhuriyeti, Estonya, Fransa, Finlandiya, Almanya, Hindistan, İtalya, Norveç, Polonya, Slovakya, İspanya, İsveç, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri) aracılığıyla nefrete yanıt veren yaklaşık 150.000 üyesi bulunmaktadır.
Grup üyeleri Facebook'ta yayınlanan haberlerin yorum başlıklarında nefret söylemi içeren ifadeleri arıyor ve ardından saygılı ve küçümsemeyen bir üslup gerektiren, önyargı ya da söylenti yaymayı yasaklayan katı bir dizi kurala uyarak birlikte yanıt veriyor. Üyeler aynı zamanda birbirlerinin yorumlarını "beğenerek" yorum başlıklarının en üstüne taşıyorlar.
(Cathy Buerger, Why They Do It: Counterspeech Theories of Change, Dangerous Speech Project, September 26, 2022)
Genellikle küçük bir çevrimiçi forumdan alınan içerik daha fazla insanın görebileceği daha büyük bir forumda yayınlanmakta. İlk bakışta bu durum ters etki yaratıyor gibi görünebilir: karşı konulan içeriğe daha fazla insanı maruz bırakmanın argümanı, çoğunluğun üyelerini, toplumlarının kendilerinden farklı insanlara nasıl saldırdığını fark ettirme girişimi. Karşı söylemde bulunanlar, içeriği zararlı olarak adlandırarak buna karşı normları korumaya ve hatta değiştirmeye çalışırlar.
#MoreThanMean
Bir başka karşı söylem kampanyası da #MoreThanMean.. 2016 yılında "Just Not Sports" podcast'inin sunucuları, kadın spor gazetecilerinin sıklıkla maruz kaldığı taciz ve aşağılamaya dikkat çekmek için yenilikçi bir yöntem denediler, ESPN'den Sarah Spain ve Julie DiCaro bu sorunu dile getirmek için bir video hazırlanmasına yardımcı olmayı kabul ettiler.
Video ile #MoreThanMean'in ortak yaratıcılarından Brad Burke, “sessiz erkek sporseverinlerin” davranışlarını değiştirmeleri için (kadınları taciz etmeyi bırakarak ya da diğer erkeklerin bunu yaptığını gördüklerinde susmayıp tepki vererek) onları şoke etmeyi umuyordu. “Bir grup sporseverle bir araya geldim ve onlara tek söylediğim, iki Chicago spor muhabirine tweet okuyacaklarıydı, sanırım ilk duyduklarında bunun komik olacağını düşündüler. Onlara bir iPad verdim, böylece her seferinde sadece bir tweet görebileceklerdi. İlk başta birkaçı çok neşeliydi ama sonra işler değişti. Videoda, her biri Spain ya da DiCaro'ya dönük olarak oturan ve Burke'ün talimatıyla gözlerinin içine bakan erkekler, kadınların okuyuculardan aldıkları "Kafana hokey diskiyle vurulup öldürülmelisin" ve "Umarım tekrar tecavüze uğrarsın" gibi gerçek mesajları okumakta zorlanmaya başladılar. Üç dakikalık video şu sözlerle sona eriyordu: "Bunu yüzlerine (kadınları kastederek) söylemeyiz. O yüzden onlara da yazmayalım."
Yes, You're Racist
Twitter hesabı Yes, You're Racist'in kurucusu Logan Smith tarafından 2012 yılında kuruldu ve şu anda 320.000'den fazla takipçisi var. Smith, "Sıradan ırkçılığa dikkat çekmek için "Irkçı değilim ama..." ifadesini içeren tweetleri tespit etmeye başladığında, insanların genellikle gerçek isimleriyle, ırkçı olmadığını düşündükleri bariz gündelik ırkçılık paylaşımlarını retweet ederek, ırkçılık hakkında farkındalığı arttırmayı amaçlıyor. Smith'inkine benzer bir strateji uygulayan başka Twitter hesapları da var: Yes, You're Sexist (20.000 takipçi) cinsiyetçi Tweetlerle aynı şekilde çalışıyor ve Racism Watchdog (640.000 takipçi) hesabın kurucuları ırkçı olduğuna inandıkları içerikleri "hav!" kelimesi ile birlikte retweet ediyor. 2015 yılından beri aktif olan WNR (White Nonsense Roundup), Facebook ve Twitter'da aktif olan ve özellikle ırkçı olmadıklarını iddia eden insanlara yanıt olarak, genellikle beyaz olmayan insanların omuzlarına yüklenen karşı konuşma yükünün bir kısmını üstlenerek ırkçılığın hedeflerini destekleyen gönüllü bir grup. WNR'deki gönüllüler bazen ırkçı söylemde bulunan kişinin davranışını karşı söylemle değiştirmeye çalışıyorlar. WNR kurucularından birinin de belirttiği gibi, "Kimse bir şey söylemiyorsa ve bu ırkçı yorum orada öylece duruyorsa, ne düşünmemiz gerekiyor? Tüm beyazların buna katıldığını mı? Dolayısıyla buna karşı koymak önemli”.
Bye Felipe
Bye Felipe adlı Instagram hesabını kuran ve yöneten Alexandra Tweten, çok farklı yöntemler kullansa da düşmanca söylemin hedefi olanlara destek sağlarken izleyicileri eğitmeyi amaçlıyor.
Hesap, "reddedildiklerinde ya da görmezden gelindiklerinde düşmanca davranan erkeklere seslenmeye" adanmış, bunu, erkeklerin görmezden gelindikten ya da reddedildikten sonra aşağılayıcı ya da şiddet içeren yorumlarının yer aldığı (genellikle flört uygulamalarında) konuşmaların ekran görüntülerini paylaşarak yapıyor.
Tweten, Bye Felipe'yi bir iç şaka olarak başlattığını söylüyor, kadınlara "erkeklerle dalga geçebilecekleri" bir alan sağlamak amacıyla genellikle her gönderide ekran görüntülerindeki erkeklerle alay eden yüzlerce yorum var. Tweten'in paylaştığı gibi bir etkileşim yaşamamış olanlar için ekran görüntüleri, bu tür davranışların gerçekleştiğini göstermekte ve erkeklerin kadınlara bu şekilde davranmaması gerektiğini açıkça iletiyor.
Bu tür mesajlar alan kadınların dayanışma duygusu hissetmeleri ve ilgili erkeklerle alay etmeleri için bir alan sağlayarak kadın düşmanı söylemin gücünü azaltıyor.
Bye Felipe örneğinde, kadınlar kendi benzer deneyimleri hakkında içlerini dökmek ve yorumlarda paylaşımda bulunan diğer kişilerle dayanışma içinde oluyorlar.
Yıllardır nefret söylemi ile mücadele konusunda yaptığı çalışmalarla öncülük eden Hrant Dink Vakfının, Yeni Bir Söylem:Çevrimiçi Eğitim Kitapçığı ile Yüzyüze Eğitim Kitapçığı karşıt söylem çalışmalarına önemli birer katkı sunuyor.
Aslında karşıt söylemcilerin yaptığı dijital vigilantizmin ta kendisi. Cambridge Sözlüğü'nde yer alan tanıma göre, vigilantizm, "Sıradan insanların bir yerde suçu önlemek veya suçlu olduğuna inanılan kişileri yakalayıp cezalandırmak için resmî olmayan eylemlerde bulunma uygulaması’dır. Buna ilaveten sanal ağlar üzerinde birleşen ve adaleti bulmak için ortak bir çaba olan dijital vigilantizm, genellikle bir hashtag ile düzenlenir- konuşmacıyı rahatsız etmeye, utandırmaya veya cezalandırmaya çalışır. Dijital vigilantizm "ahlaki öfke duygusu" ve "genel bir suç işleme duygusu" ile karakterize edilir.
(Trottier, D. 2016, Görünürlüğün Silahlandırılması Olarak Dijital Vigilantizm)
Etkili bir karşı-söylem oluşturmak, önemli ölçüde uzmanlık ve zaman gerektirir. Ancak karşı-söylem oluşturacak grupların çalışmalarını ölçeklendirecek kaynak olmadığı gibi, karşı söylem ile ilgili veri eksikliğinin ve bu alanda çok az sayıda akademik çalışmanın olması da karşı-söylem oluşturmada önemli bir kısıt oluşturuyor.
Bu kısıtı aşmanın bir yolu da bu alanda daha proaktif ve hızlı geri dönüşler sağlayan, bir başka deyişle dinamik ve yaratıcı çalışmaların artmasıdır.
(YGİ/EMK)