* Fotoğraf: Arşiv - AA
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Kazma Bırak Kampanyası bileşeni olan Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs’tan 68 ekoloji örgütü, çevrimiçi bir basın toplantısı düzenledi.
Eylül’den bu yana çeşitli çevrimiçi etkinlikler, site ve sosyal medya üzerinden yapılan bilgilendirme faaliyetleri ve genişleme çalışmalarını sürdüren, her bir ülkede oluşturulmuş ulusal koordinasyonlar, 26 Ocak 1996’daki Kardak/Imia krizinin yıl dönümünde tüm bölge halklarını barış ve iklim adaleti için birlikte mücadele etmeye çağıran geniş katılımlı ortak bir açıklama yaptı.
25 Ocak’ta yaklaşık 5 yıl aranın ardından Yunanistan ve Türkiye arasında başlayan istikşafi görüşmelerin hemen ardından gerçekleşen bu toplantıyla Kazma Bırak kampanyası bileşenleri, halklar arasında kışkırtılan milliyetçilik, yıkıcı kapitalist madencilik, iklim krizi, savaş ve bölgesel siyaset konularında ortak tutumlarını ortaya koydular.
Yılmaz: Küresel ekolojik çöküş içindeyiz
Ege ve Akdeniz'de yaşananların değerlendirildiği toplantının moderatörlüğünü yapan Ecehan Balta, “Türkiye ile Yunanistan, görüşmelerde 5 yıl aradan sonra 61’inci kez masaya oturdular. Ancak bir diğer yandan karşılıklı askeri gözdağları da verilmeye devam ediyor. Orada görüşülenleri de sadece oradakileri biliyor. Bizim kenarda durup verilecek kararları beklememizi istiyorlar” dedi.
Video kayıtları ile ülke bileşenleri adına okunan açıklamalarda tüm konuşmacılar bölge halklarını kirli enerji projelerini yürüten devlet ve şirketlere karşı birlikte mücadele etmeye ve kampanyayı büyütmeye çağırdı.
Toplantıda ilk sözü alan Türkiye’den Onur Yılmaz, her açıdan sıra dışı tarihsel bir dönemden geçildiğini belirterek, “Ekonomik, politik, ideolojik, toplumsal, sebepleri ve sonuçları iç içe geçmiş tüm bu derin krizlerin belki de en keskin ve belirleyici olanını ise, şu an için günlük yaşam pratiklerimizi kökten değiştiren koronavirüs salgınının da bir sonucu olduğu küresel ekolojik çöküş oluşturuyor” dedi.
“Enternasyonal mücadele şart”
Sınır tanımayan eko-kırım projelerine karşı enternasyonal mücadelenin şart olduğunu kaydeden Yılmaz şöyle devam etti:
“AB bir yandan sahte azaltım planlarıyla dolu bir yeşil yıkama programı olan Yeşil Mutabakatı kabul etmiş diğer yandan ise fosil yakıt boru hattı EastMed projesine kaynak ayırmaya devam etmektedir. Kazma Bırak kampanyası sermayenin kurallarına göre işleyen bu uluslararası emperyalist patronajı ve siyaseti reddederek doğanın ve onun bir parçası olan toplumun hakkını savunuyor.”
TIKLAYIN - Planlanan Fosil Yakıt Üretimi Olması Gerekenden %120 Fazla
Terzopoulou: “Ulusal çıkar” yalanı
Yunanistan’dan açıklamayı okuyan Emmanuela Terzopoulou ise sözlerine Akdeniz ve Ege Denizi’nin halkları bölen değil, birleştiren bir deniz olduğunu belirterek başladı.
“Ulusal çıkar” yalanıyla kâr için girişilen EastMed’in ve Akdeniz’de hidrokarbonların çıkartılmasının yaratacağı çevresel tahribata dikkat çeken Emmanuela, “Sadece denizler değil, kıyılar için de hesap edilemez olacak, deniz ve kıyılardaki biyoçeşitlilik etkilenecektir. Akdeniz halklarının turizm ve balıkçılık gibi geleneksel istihdam alanlarına zarar verecektir” diye konuştu.
“Çevre ve barış için kaygı duyuyoruz”
Son 6 yılın kaydedilen en sıcak yıllar olduğunu söyleyen ve pek çok açıdan yaşanacak ekolojik sorunları sıralayan Emmanuela, şöyle devam etti:
“Neoliberal kapitalist model kazanacak olanların, çokuluslu petrol şirketleri, savaş endüstrisi ve büyük güçler ile daha küçük bölgesel güçlere hizmet eden çıkar odakları olacağına dair şüphe bırakmıyor. Bir soğuk savaş ikliminin yaratılması ya da sıcak savaş yoluyla olsa da insanları ve doğayı kâr kaynağı olarak görenler bunlardır.
“Bizlerin... paylaşım kavgasına girecek rezervleri yok. Tersine çevrenin korunması ve barış için kaygı duyuyor ve mücadele ediyoruz.”
Myrto: Doğalgaz çevreci bir gaz değil
Kampanyanın Kıbrıs ayağından ses iki dilli olarak yükseldi. Önce sözü Myrto Skouroupathi aldı ve doğal gazın daha “çevreci” bir fosil yakıt olarak sunulmasına karşı bilimsel gerçekleri ortaya koydu. Sonrasında ise EastMed projesinin ve Kıbrıs’ın gaz arama faaliyetlerinin hukuki açıdan sorunlu yanlarına dikkat çekti:
“Ana çıkarma parselleri, Eratosthenis deniz dağı ile aynı bölgede yer alıyor. Burası, Balıkçılığa Sınırlandırılmış Alan’dır ve Akdeniz Özel Öneme Sahip Korunan Alanlar (SPAMI) listesi için öncelikli bir yerdir...
“Yapılan Çevresel Etki Değerlendirmelerinin hiçbiri ulusal güvenlik bahanesiyle kamuya açıklanmamaktadır. Çevresel etkilerin bu şekilde gizlenmesi, Aarhus Sözleşmesi’ne göre uluslararası olarak korunan ‘bilgiye erişim hakkı’na aykırıdır.”
TIKLAYIN - Parsel Parsel Doğu Akdeniz Gerilimi
“Irkçı çevresel kararlar”
Myrto, ayrıca çıkarılan gazın Kıbrıs adasında şu an Kıbrıslı Rumların yaşadığı, ancak tarihsel olarak Kıbrıslı Türklerin bir köyü olan Mari’nin yanına inşa edilecek bir enerji merkezine taşınacağını belirterek, “Bu karar ırkçı çevresel uygulamalara çok benziyor” dedi.
Akdeniz’deki fosil arama faaliyetlerinin “adanın turizm ve balıkçılığa bağımlı olan binlerce sakininin geçim kaynağı”nı potansiyel bir kaza tehdidi altında bıraktığını ve bunun “aynı zamanda Akdeniz’in tüm deniz ekosistemine onarılamaz şekilde zarar verebileceğini” kaydetti.
Kanatlı: Doğalgaz aramalarına son verilmeli
Myrto’nun ardından Kıbrıs’tan Murat Kanatlı açıklamasına Kıbrıs’ta yaşayan toplum arasında kışkırtılan düşmanlığın tarihine değinerek başladı. Güncel durumda ise “Doğal gaz aramalarındaki süreç askeri gerginliği artırmakta, artan gerginlik de milliyetçiliği büyütmekte, toplumlararası güveni ortadan kaldırmaktadır,” diye belirterek Kazma Bırak kampanyası ile “Diğer birçok gerekçe yanında bu nedenle de doğal gaz aramalarına son verilmelidir,” talebini yükselttiklerini belirtti.
Kanatlı, son dönemde yaşananların ardından “Adadaki gerginlik o kadar ciddi bir boyuta geldi ki 2020 yazında seferberliğe çağrılan rütbeli Kıbrıslı Rumlara her an silah altına çağrılabileceklerine dair belgeler de tebliğ edildi. Adada savaş hali de üst seviyeye çıktı” diye konuştu.
“İstikrarsız yapı daha da bozulacak”
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin farklı ülkelerle yaptığı askeri anlaşmalara dikkat çeken Kanatlı, sözlerini fosil gazın Doğu Akdeniz’de barıştan uzaklaştırıcı etkisine dikkat çekerek tamamladı:
“Bir süre önce EastMed Doğu Akdeniz Boru hattı da gerekçe gösterilerek İsrail, Mısır, Kıbrıs ve Yunanistan AB içindeki diğer ülkelerin de desteği ile askeri bir blok oluşturmuşlardır. Daha sonra bu ortaklık Doğu Akdeniz Gaz Formuna dönmüştür. Böylesi yapılanmaların askeri faaliyetlerinin bölgenin istikrasız yapısını daha da bozacağı rahatlıkla söylenebilir.”
(TP)