Haberin İngilizcesi / Kürtçesi için tıklayın
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu 2021 Türkiye Raporu'nu açıkladı.
AB Komisyonu, "Raporun yazıldığı dönemde, AB'ye katılım hedefine ilişkin kararlılığına karşın Türkiye hükümeti, bu kötüye gidişi geriye çevirmedi. AB'nin demokrasi, hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı, demokrasi ve temel haklarda devam eden kötüleşmeye ilişkin ciddi kaygılarına yanıt verilmedi. Birçok alanda geriye gidiş yaşandı" dedi.
Komisyon, Türkiye'nin demokratik kurumlarının işleyişinde ciddi eksiklikler olduğu, raporlama döneminde demokratik gerileme ve derin siyasi kutuplaşmanın devam ettiği, sivil toplumun sürekli bir baskıyla karşı karşıya kaldığını vurguladı.
AB Genel İşler Konseyi'nin 2019 Haziranında aldığı kararla Türkiye'nin AB'ye katılım sürecinin durma noktasına geldiğini ve hiçbir müzakere başlığının açılmayacağını hatırlatan Komisyon, AB'nin Türkiye ile "aşamalı, orantılı ve geri döndürülebilir" bir şekilde çalışmaya devam etmek niyetinde olduğunu ifade etti.
AB Komisyonunun aday ülkeler Türkiye, Sırbistan, Karadağ, Kuzey Makedonya ve adaylık başvurusunda bulunan Bosna Hersek ve Kosova'ya ilişkin son değerlendirmelerin yer aldığı ülke raporları 2016 yılına kadar "İlerleme Raporu" başlığıyla yayınlanıyordu.
Ülke raporları Haziran 2020-Haziran 2021 döneminde siyasi, sosyal, ekonomik gelişmeler ile 35 müzakere başlığında gösterdikleri performansları ayrıntılı şekilde yer alıyor.
Komisyonun 128 sayfalık Türkiye raporunda öne çıkan başlıklar özetle şöyle:
İnsan hakları
- Temel insan haklarındaki kötüleşme devam etti.
- Olağanüstü hal zamanında getirilen önlemlerin büyük çoğunluğu hala uygulamada.
- İşkence ve kötü muameleye ilişkin inandırıcı ve ciddi iddialar bildirilmeye devam edildi. Raporlara göre, işkence ve kötü muamele gözaltı merkezlerinde, cezaevlerinde ve gayri resmi gözaltı yerlerinin yanı sıra sokaklarda, çoğunlukla gösteriler ve toplantılar sırasında meydana geldi. Özellikle Boğaziçi Üniversitesi protestoları ve LGBTİ+ Onur Yürüyüşü'nde kötü muamele ve aşırı güç kullanımı yaşandı.
- Kısıtlayıcı önlemler, sivil toplumun özgürlüklerini kullanmasında geriye gidişe neden oldu.
- İfade ve toplanma özgürlüğü de bu dönemde geriledi.
Kadın ve LGBTİ+ hakları
- Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden ayrılması kaygıları pekiştirdi.
- Cinsel şiddet, ayrımcılık, azınlıklara ve özellikle LGBTİ+ kişilere karşı nefret söylemi hala ciddi bir endişe konusu.
Basın özgürlüğü
- Genel olarak, tahminen 60'a yakın gazeteci cezaevinde.
- 2020'de en az 48 gazeteci gözaltına alındı ve 23 gazeteci toplam 103 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
- 2021 Ocak ayı itibariyle, son 2,5 yılda en az 353 gazeteci kovuşturuldu.
- 2020'de en az 53 gazeteciye dava açıldı. Yaptıkları işten dolayı gazetecilere tehdit ve fiziki saldırı devam etti.
- Sivil toplum kuruluşlarına göre, 2021'in ilk haftalarında 5 muhalif gazeteci fiziki saldırıya uğradı.
- Gazeteciler, yazarlar, avukatlar, akademisyenler, insan hakları aktivistleri ve eleştirel seslere dönük geniş kısıtlamalar özgürlüklerini kullanmalarında olumsuz etki yaptı ve onları otosansüre yönlendirdi.
Yargı: Demirtaş ve Kavala hatırlatması
- Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala davalarında olduğu gibi Türkiye'nin AİHM kararlarını uygulamayı reddetmesi yargının uluslararası ve Avrupa standartlarına olan bağlılığına ilişkin endişeleri artırdı.
- Yargı sisteminde 2016'dan beri gözlenen ciddi gerileme devam ediyor.
- Yargı bağımsızlığının sistemik eksikliği ve hakim ile savcılara dönük baskılardan kaynaklanan endişeler devam ediyor.
- Yeni insan hakları eylem planı bazı olumlu adımları öngörse de yargının bağımsızlığından kaynaklanan temel eksiklikleri ortadan kaldıracak adımları içermiyor.
Kürt sorunu
- Barışçı ve sürdürülebilir bir çözüme ulaşma yolunda inandırıcı siyasi bir sürece yeniden başlanması yönünde gelişmeler bulunmamaktadır.
- Aralarında milletvekillerinde olduğu 4 bine yakın HDP üyesi ve yetkilisi cezaevinde kalmaya devam etti ve ayrıca Anayasa Mahkemesi, HDP'nin kapatılmasını isteyen iddianameyi kabul etti.
Muhalefete baskı
- Muhalefet partilerinin belediye başkalarına dönük baskıların sürmesi yerel demokrasiye daha da zayıflattı. Muhalafet belediye başkanları idari ve yargısal soruşturmalarla karşı karşıya kaldı.
Cumhurbaşkanlığı sistemi
- Cumhurbaşkanlığı sistemi, tek bir makamda aşırı yetki toplanmasına karşı koruma sağlamak ve yargının bağımsızlığını sağlamak için gerekli olan denge ve denetleme mekanizmalarını eksikliği ile tanımlanmaya devam etti.
- Cumhurbaşkanlığı sistemi, hükümet organlarının ve devlet idaresinin işletilmesini olumsuz etkiledi ve kamu yönetiminin siyasileşmesine yol açtı.
- Etkin bir denge ve denetleme mekanizmasının olmaması yürütme organının demokratik hesap verebilirliğini seçimlerle sınırlı bıraktı. Rapor dönemi boyunca, Cumhurbaşkanı Merkez Bankası Başkanı'nı 2 kere değiştirdi.
"Meclis zayıfladı"
- Cumhurbaşkanlığı sistemi, Cumhurbaşkanlığı karar ve kararnamelerinin çok aşırı kullanımı nedeniyle Meclisin yasal fonksiyonlarını zayıflattı.
- Rapor döneminde, Meclis 821 yasa teklifinden 61 tanesini onayladı. Aynı dönemde sosyo-ekonomik politikalar gibi Cumhurbaşkanı kararnamesi alanlarına girmeyen konular da dahil olmak üzere 77 kararname yayımlandı. İstanbul Sözleşmesi'nden ayrılma sürecinde de Meclis'in dahli olmadı.
Yolsuzlukla mücadele
- Raporlama döneminde yolsuzlukla mücadele konusunda ilerleme sağlanmadı. Türkiye, uluslararası yükümlülükleri çerçevesinde oluşturmak durumunda olduğu kurumlar konusunda adım atmadı.
- Yasal boşluklar ve kurumsal mimari, yolsuzluk dosyalarının soruşturulması ve kovuşturulması süreçlerinin siyasi etki altında kalmasına yol açtı.
Dış politika
- Türkiye'nin iddialı dış politikası, Kafkasya, Suriye ve Irak gibi bölgelerde AB'nin politik öncelikleriyle karşı karşıya gelmeye devam etti.
- Türkiye'nin AB'nin Ortak Dış ve Güvenlik Politikasına (CFSP) uyum oranı yüzde 14'te kaldı.
- Türkiye'nin askeri destek vermesi, sahada asker bulundurması ve AB'nin İrini operasyonuna karşı çıkması Libya'da karşıt yaklaşımların çıkmasına neden oldu.
Göç ve mülteci politikası
Raporda Türkiye'nin göç ve sığınma politikası konusunda bir miktar ilerleme kaydettiği aktarılarak, 18 Mart 2016 tarihli AB-Türkiye mutabakatının sonuç vermeye devam ettiği, Türkiye'nin Doğu Akdeniz güzergahı boyunca göç akışını etkin biçimde yönetmekte kilit rol oynamayı sürdürdüğü tespiti yapıldı.
İklim krizi
Komisyon, raporda Türkiye'nin Paris İklim Anlaşmasını yürürlüğe sokmasından duyulan memnuniyeti dile getirdi.
Türkiye'nin çevre ve iklim değişikliği alanında bir miktar hazırlıklı olduğu belirtilen raporda, Paris İklim Anlaşması'nın onaylanması, atık yönetim kapasitesi, atık su arıtımı ve mevzuat uyumu gibi alanlarda ilerleme gösterdiği ifade edildi. (KÖ)
*Kaynak: BBC Türkçe, DW Türkçe ve AA