Haberin İngilizcesi için tıklayın
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu 2020 Genişleme Paketi çerçevesinde ilerleme raporlarını yayınladı.
Türkiye’nin, AB’nin “kilit ortağı” olmaya devam ettiğinin belirtildiği raporda, ancak demokrasi, hukukun üstünlüğü, temel haklar ve yargı bağımsızlığı alanlarında yaşanan ciddi gerileme nedeniyle Avrupa Birliği'nden uzaklaşmaya devam ettiğine dikkat çekildi.
Türkiye'nin katılım müzakerelerinin fiilen durma noktasına geldiğinin belirtildiği raporda başka fasılların açılması veya kapatılmasının öngörülmediği ifade edildi.
Raporda özetle şu değerlendirmelerde bulunuldu:
“Hukukun üstünlüğü, temel haklar…”
“Haziran 2019’da Konsey Türkiye’nin AB’den uzaklaşmaya devam ettiğini ve Türkiye'nin katılım müzakerelerinin fiilen durma noktasına geldiğini dolayısıyla başka fasılların açılması veya kapatılmasının öngörülmediğini belirtmiştir.
“Hükümetin AB'ye katılım hedefine bağlılığını yinelemesine rağmen, bu değerlendirmeye yol açan temel gerçekler hala geçerliliğini korumaktadır.
“Türkiye, AB’nin, hukukun üstünlüğü, temel haklar ve yargı alanlarında devam eden olumsuz gelişmelere ilişkin ciddi endişelerini ikna edici biçimde gidermemiştir.
“Türkiye’nin, siyasi sistemdeki etkili denge ve denetleme mekanizmalarındaki zafiyeti öncelikli olarak ele almak suretiyle bu olumsuz gidişatı tersine çevirmesi gerekmektedir.
“Cumhurbaşkanlığı sistemi etkili bir güçler ayrılığına imkan vermiyor”
“Türkiye anayasal çerçevesini Avrupa standartlarına ulaştırmalıdır.
“Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamasının Temmuz 2018’de kaldırılmış olmasına karşın, hükümet görevlilerine olağanüstü yetkiler tanıyan ve OHAL rejiminin kısıtlayıcı bazı unsurlarını muhafaza eden bir takım yasal hükümler kanun maddeleri olarak kabul edilmiştir. OHAL dönemindeki kanun hükmünde kararnamelerden olumsuz etkilenen kimselerin adalete erişimi sınırlı kalmıştır.
“Cumhurbaşkanlığı sistemi makul ve etkili bir güçler ayrılığına imkân vermemekte yürütme organının demokratik hesap verebilirliğini zayıflatmaktadır. Bu durum kamu yönetiminin daha fazla siyasileşmesine neden olmuştur.
“Seçim süreçleri adil ve şeffaf olmalı”
“İstanbul büyükşehir belediye seçimlerinin ilk açıklanan sonuçlarına yapılan olağanüstü itirazların ardından seçimlerin yeniden yapılmasına ilişkin yankı uyandıran karar, Türk halkının yüksek oranda katılım sağlayarak bağlılığını gösterdiği seçim sürecine gölge düşürmektedir.
“Seçimler profesyonel biçimde düzenlenirken tüm siyasi partiler ve adaylara her anlamda adil koşulların sağlanmaması seçimlere damga vurmuştur. Türkiye seçim süreçlerinin özgür, adil ve şeffaf olmasını sağlamalıdır.
“Kayyum atamaları demokrasiye zarar veriyor”
“Güneydoğuda demokratik seçimle belirlenen belediye başkanlarının zorla görevden alınmaya devam edilmesi ve yerlerine hükümet tarafından kayyumların atanması, bununla beraber yerel temsilcilerin tutuklanmaları yerel demokrasiye ciddi zarar vermektedir.
“Türkiye, Venedik Komisyonu tavsiyeleri ve Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı kapsamındaki taahhütleri uyarınca, yerel demokrasinin işleyişini sekteye uğratan önlemlerden vazgeçmelidir.
“Yasa, eleştirel seslerin tutuklanması maksadıyla kullanılıyor”
“Terörle mücadele Türkiye’nin meşru hakkı olmakla beraber, Türkiye aynı zamanda bu mücadelenin hukukun üstünlüğüne, insan haklarına ve temel özgürlüklere uygun olarak yürütülmesini sağlamakla yükümlüdür.
“ Türkiye, gazeteciler, yazarlar, siyasetçiler, akademisyenler, insan hakları savunucuları ve eleştirel seslerin tutuklanması ve gözaltına alınması maksadıyla terörle mücadele yasasının kapsamlı biçimde yorumlanmasından vazgeçmelidir.
“Türkiye’deki resmi makamlar, başta adil yargılanma hakkı ve masumiyet karinesi ilkesine harfiyen uyulması olmak üzere bu alanlardaki ciddi sorunları acilen çözmelidir. Sivil toplum ve örgütleri giderek daha da zorlaşan ortamda baskı altında çalışmaya devam etmektedir.
“Resmi makamların ekonomiye baskısı endişe verici”
“Türk ekonomisi piyasa ekonomisinin işleyişine dair ciddi endişeler devam etmesine rağmen oldukça ileri düzeydedir. Ekonomi, durgunluktan toparlanmış ancak bu toparlanma COVID-19 pandemisinin de etkisiyle kırılgan düzeyde kalmıştır.
“Türkiye, yatırımcı duyarlılığında pandemi ve jeopolitik gelişmelerin de körüklediği hızlı değişikliklere maruz kalmaya devam etmektedir. Ekonomi yönetimine olan güvensizlik düzenleyici kurumların bağımsızlıklarını yitirmeleriyle daha da derinleşmektedir.
“Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası başkanının görevden alınması ve para politikası konusundaki karar alıcılara resmi makamların sürmekte olan baskıları endişe vermeye devam etmektedir.
“Gümrük Birliği yükümlülüklerinden sapmalar üzücü”
“AB ile Türkiye arasında yoğun ticaret ilişkilerinin geliştirilmesi AB-Türkiye Gümrük Birliğinin en önemli kazanımlarından bir tanesi olmuştur.
“Bu nedenle Türkiye’nin bir takım ticaret engelleriyle birlikte Gümrük Birliği kapsamındaki yükümlülüklerinden sapmalarda görülen artış üzüntü vericidir.
“Türkiye, son derece sınırlı bir hız ve parçalı bir yapıda olsa da AB müktesebatına uyum sağlamaya devam etmiştir.
“Göç baskısının siyasi amaçla kullanılması”
“Türkiye, yaklaşık 4 milyon mülteciye ev sahipliği yaparak ihtiyaçlarının karşılanması ve AB’ye yasadışı geçişlerin önlenmesi konusunda önemli çabalar sarf etmeye devam etmiştir.
“2019 yılı boyunca Türkiye AB-Türkiye Bildirisinin uygulanması konusundaki kararlılığını sürdürmüş, Doğu Akdeniz güzergahından göç dalgalarının etkin yönetilmesinde kilit rol oynamıştır.
“Ancak Şubat 2020 sonu itibariyle AB’ye geçişleri teşvik etmiş ve Mart 2016 Bildirisinin yerine geçecek yeni bir anlaşma yapılması çağrısında bulunmuştur.
“AB, Türkiye’nin topraklarındaki artan göç yükünü ve buna bağlı riskleri, ve mültecilere ev sahipliği yapmak üzere sarf etmekte olduğu muazzam çabaları kabul etmekle birlikte Türkiye’nin göç baskısını siyasi amaçlar için kullanmasına şiddetle karşı çıkmıştır.
“Türkiye’nin Akdeniz’deki adımları AB menfaatlerine ters”
“Doğu Akdeniz bölgesinde istikrar ve güvenliğe zarar veren gerginlikler, Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kendi Münhasır Ekonomik Bölgesi’nde hidrokarbon kaynaklarından yararlanma hakkını tehdit eden eylemleri ve açıklamaları, Türkiye’nin Yunan yerleşim bölgeleri üzerindeki uçuşları dâhil olmak üzere Yunanistan'a yönelik kışkırtıcı eylemleri ve Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile güvenlik işbirliği ile deniz yetki alanlarının sınırlandırılması alanında, Yunanistan’ın ilgili bölgelerdeki egemenlik haklarını göz ardı eden, iki Mutabakat Muhtırasının imzalanması nedeniyle artmıştır.
“Bu adımlar AB menfaatlerine ters düşmekte, uluslararası hukuku ihlal etmekte ve diyalog ve müzakereleri yeniden başlatıp tansiyonu düşürme çabalarını sekteye uğratmaktadır.
“Doğu Akdeniz’deki yasadışı sondaj faaliyetleri”
“Komisyon, Kıbrıs ve Yunanistan ile tam dayanışma içindedir ve diyaloğa elverişli ortamı yaratacak somut adımlara ihtiyaç duyulduğunu vurgular.
“Konsey Türkiye’nin kesin surette, gerekirse Uluslararası Adalet Divanı'na başvurmak yoluyla, Birleşmiş Milletler Şartı’yla uyumlu olarak, uluslararası anlaşmalara bağlı kalması ve iyi komşuluk ilişkileri ve sorunların barışçıl yollardan çözümü konusunda kararlılık göstermesi gerektiğini birçok kez ifade etmiştir.
“Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki yasadışı sondaj faaliyetleri ışığında, Konsey Temmuz 2019’da bir takım tedbirler kabul etmiştir. Türkiye’nin izinsiz sondaj faaliyetlerine tepki olarak, AB ayrıca Kasım 2019’da Türkiye'ye karşı belirli hedeflere yönelik bir tedbirler çerçevesi kabul etmiş ve Şubat 2020'de bu yaptırımlar çerçevesi kapsamındaki isim listesine iki kişiyi eklemeye karar almıştır.
“Türkiye-Libya anlaşması üçüncü ülkeler için hukuki sonuç doğurmaz”
“Aralık 2019’da AB Konseyi, Türkiye ve Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti arasında deniz yetki alanlarının sınırlandırılması konusundaki ikili Mutabakat Muhtırasının üçüncü Devletlerin egemenlik haklarını ihlal ettiğini, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi ile uyumlu olmadığını ve üçüncü Devletler bakımından herhangi bir hukuki sonuç doğuramayacağını vurgulamıştır.
“Kıbrıs konusunda ilerleme kaydedilmedi”
“Türkiye’den, ilgili BM Güvenlik Konseyi kararlarına uygun olarak ve AB’nin üzerine inşa edildiği ilkeler doğrultusunda, Kıbrıs meselesine BM çerçevesinde adil, kapsamlı ve uygulanabilir bir çözüm bulmayı amaçlayan müzakerelere aktif olarak destek vermesi beklenmektedir.
“Bugüne kadar kaydedilen ilerlemenin muhafaza edilmesi ve meselenin dış boyutları da dâhil olmak üzere, adil, kapsamlı ve uygulanabilir bir çözüme yönelik hazırlıklara devam edilmesi önemlidir. Türkiye’nin bu kapsamlı çözüme yönelik kararlılığı ve somut anlamdaki katkısı hâlâ büyük önem arz etmektedir.
“Türkiye acilen AB-Türkiye Ortaklık Anlaşmasının Ek Protokolünün tam ve ayrım gözetmeksizin uygulanmasına ilişkin yükümlülüğünü yerine getirmeli ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ne doğrudan ulaştırma hatlarına getirdiği kısıtlamalar da dahil, malların serbest dolaşımı konusundaki tüm engelleri kaldırmalıdır. Kıbrıs Cumhuriyeti ile ikili ilişkilerin normalleştirilmesi konusunda herhangi bir ilerleme kaydedilmemiştir.
“Tek taraflı eylemlerden kaçınılması mutlak gereklilik”
“Ekim 2020'de, AB Konseyi, Doğu Akdeniz'de istikrarlı ve güvenli bir ortamın ve Türkiye ile işbirliğine dayalı ve karşılıklı yarar sağlayan bir ilişki geliştirmenin AB’nin stratejik açıdan çıkarına olduğunu tekrar teyit etmiştir.
“Bu bağlamda, iyi niyetle diyalog sürdürülmesi ve AB çıkarlarına ters düşen ve uluslararası hukuk ile AB Üye Devletlerinin egemenlik haklarını ihlal eden tek taraflı eylemlerden kaçınılması, mutlak bir gerekliliktir. Tüm anlaşmazlıklar barışçıl diyalog yoluyla ve uluslararası hukuka uygun olarak çözülmelidir. Bu bağlamda, AB Konseyi, egemenliğine ve egemenlik haklarına saygı gösterilmesi gereken Yunanistan ve Kıbrıs ile tam dayanışma içinde olduğunu bir kez daha ifade etmiştir.
“AB Konseyi, Yunanistan ve Kıbrıs'a karşı yasadışı faaliyetlerin durdurulmasına yönelik yapıcı çabaların sürdürülmesi koşuluyla, özellikle Gümrük Birliği’nin modernleştirilmesi ve ticaretin kolaylaştırılması, insanlar arası doğrudan temaslar, yüksek düzeyli diyaloglar ve 2016 AB-Türkiye Bildirisi doğrultusunda göç konularında devam eden işbirliği üzerine odaklanan pozitif bir AB-Türkiye siyasi gündeminin hayata geçirilmesini kabul etmiştir.
“AB Konseyi, Başkanını, Komisyon Başkanı ile işbirliği içerisinde ve Yüksek Temsilci’nin desteğiyle, AB-Türkiye gündeminin bu alanda yeniden canlandırılmasına yönelik bir teklif hazırlamaya davet etmiştir.
“AB elindeki tüm araç ve seçenekleri kullanacak”
“Türkiye konusunda diğerlerinin yanı sıra Ekim 2019 tarihli önceki kararlarını hatırlatan ve bir kez daha teyit eden AB Konseyi, uluslararası hukuku ihlal eden tek taraflı eylemlerin ve provokasyonların tekrarlanması durumunda, AB'nin kendi çıkarları ile Üye Devletlerinin çıkarlarını savunmak için, AB Antlaşması’nın (TEU) 29. Maddesi ve AB’nin İşleyişine Dair Antlaşma’nın (TFEU) 215. Maddesi uyarınca dahil olmak üzere, elindeki tüm araçları ve seçenekleri kullanacağını teyit etmiştir.
“AB Konseyi, gelişmeleri yakından izlemeye devam etmeyi ve en geç Aralık toplantısında konuyu tekrar ele alıp uygun kararları almayı kabul etmiştir.” (EKN)