Diyarbakırlı Cemil Yükler, üç kuşaktır karpuz yetiştiriciliği yapıyor. Ancak Diyarbakır’da boş tarla bulma şansı az, ekonomik şartlar daha ağır olduğu için meşhur Diyarbakır karpuzunu Muş’ta yetiştiriyor.
Karpuz göçü
Dört çocuk babası, 55 yaşındaki Yükler, bunun nedenini şöyle açıklıyor:
"Diyarbakır’da hemen herkes bu işi yapıyor. Sürekli bir rekabet ortamı var. Boş tarla bulmak zor, tarla fiyatları da yüksek. Diyarbakır’ın ekonomik koşulları bizi zorluyordu. Üzerine bir de kuraklık sorunu eklenince bu işi orada yapmak baya güçleşti. Bildiğiniz gibi karpuz sürekli su isteyen bir meyve, Güneydoğu Anadolu bölgesinde kuraklık yaşanmaya başlanması, bu iş için uygun ortamı sunmuyordu.
"Biz de çözüm olarak Doğu Anadolu bölgesinde farklı illerde bu işi yapmanın daha iyi olacağını düşündük ve yarım asırdan uzun süredir işi bu şekilde yapıyoruz. Ancak Muş ve çevresinde insanlar çoğunlukla hayvancılıkla uğraşıyor. Tarlaların çoğunluğu otlar biçildikten sonra boş bırakılıyor. Biz de Diyarbakır karpuzunu, Muş karpuzuna çevirerek avantaj sağlamaya çalıştık."
"Organik tarımdan melez tohuma geçildi"
Yükler, karpuzları satın alan firmaların isteklerinin organik tarımı öldürdüğünü belirtiyor. Toplumun dayattığı estetik algının da karpuz üretimini olumsuz etkilediğini vurgulayan Yükler, "Karpuzlarımızı satın alan firmalar organik tarımı öldürüyor" diyor ve ekliyor:
"Bizden karpuzların yemyeşil olmasını istiyorlar ama sonuçta karpuzların toprağa değen kısmı beyazımsı oluyor. Tüketiciler de böyle olanları satın almak istemiyor, biz de talebe göre karpuz yetiştirmek zorunda bırakılıyoruz. 3-4 yıl önce tohumumuzu kendimiz temin ediyorduk, şimdi firmalardan aldığımız kabak-karpuz birleşimi olan melez fideleri ekmek zorunda kalıyoruz. Bu melez tohum karpuzun çok tatlı olmasını engelliyor, bunu yapmamızı firmalar istiyor. Organik tarım döneminden ithal tohum dönemine geçmek zorunda kaldık.
"Birkaç yıl önce karpuz fideleri için kullandığımız böcek ilaçları tek dozda etki ederdi. Şimdilerde ilaç firmaları etki maddelerini azaltarak ilacı dönem içerisinde üç kez almaya zorlayan bir sistem oluşturdu."
"Devlet bize hiçbir şekilde destek sağlamıyor"
Yaptıkları işin, gittikleri bölgedeki köy halkına yeni iş istihdamı oluşturduğunu anlatan Yükler, özellikle öğrencilere iş imkânı yarattıklarını söylüyor:
"Benim de çocuklarım öğrenci ve giderleri çok oluyor. Üniversite öğrencisi olan oğlum akşam online derse giriyor, gündüz bizimle çalışıyor. Çocuklara eğitim masraflarını karşılayabilmeleri için iş sağlıyoruz. Biz gittiğimiz yerdeki öğrencileri böyle düşünüp endişe ediyorken, bizi düşünen kimsenin olmadığını görüyoruz. Devlet hiçbir şekilde bize destek sağlamıyor.
"Adana’daki karpuzcular için bu durum söz konusu değil ama sıra bize, Doğu Anadolu bölgesindeki çalışanlara gelince umursanmadığımızı bir kez daha görüyoruz. Bakın yalan söylemiyorum, yemin ederim ki geçen sene yağan doluda ürünlerimizin hepsi telef oldu. İl ve ilçe tarım müdürlüğüne gittik ama bize dedikleri tek şey, ‘Tarlaları sigortalatmadığınız için yardımcı olamıyoruz.’ ‘Ya kardeşim tarla bizim değil, kiracıyız, bize bir paket sağlamanız mümkün değil mi?’ diyoruz. Yine hayır cevabını alıyoruz. Bizim sigorta yaptıracak durumumuz olsa kendi arsamız olurdu. Çifte standart uygulanması bizi üzüyor."
(MG/SO)