Haberin İngilizcesi / Kürtçesi için tıklayın
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG), açıkladığı rapora göre 2022’nin ilk üç ayında en az 347 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Ocak’ta 120, Şubat’ta 109, Mart’ta da 118 işçi öldü.
İşçilerin 312’si ücretli (işçi ve memur), 35’i de kendi nam ve hesabına çalışan (çiftçi ve esnaf) kişilerdi. İş cinayetlerinde ölenlerin sadece 13'ü (yüzde 3,74) sendikalıydı. 334 işçi (yüzde 96,26) ise sendikasızdı.
Bu dönemde 14 yaş ve altında 1 çocuk işçi, 15-17 yaş arasında da 5 çocuk/genç işçi hayatını kaybetti.
Ölen işçilerin 25 kadın, 322’si erkek olarak raporlandı. Yine ölenlerin 18’si mülteci/göçmen işçiydi. İşçilerden 8’i Suriye’den, 2’şeri Afganistan, İran ve Özbekistan’dan; 1’eri de Endonezya, Pakistan, Rusya ve Sırbistan’dan Türkiye’ye gelmişti.
Ölümlerin 63’ü trafik, servis kazası nedeniyle, 63’ü ezilme, göçük nedeniyle, 48’i yüksekten düşme nedeniyle, 48’i kalp krizi veya beyin kanaması nedeniyle, 39’u Covid-19 nedeniyle, 21’i intihar nedeniyle, 13’ü patlama, yanma nedeniyle, 13’ü zehirlenme, boğulma nedeniyle, 11’i şiddet nedeniyle, 10’u elektrik çarpması nedeniyle, 7’si nesne çarpması, düşmesi nedeniyle, 1’i kesilme, kopma nedeniyle yaşandı.
Diğer nedenlerden dolayı da 10 işçi hayatını kaybetti.
İlk üç aylık dilimde iş cinayetlerinin işkollarına göre dağılımı ise şöyle:
- İnşaat, yol işkolunda 54 işçi;
- Taşımacılık işkolunda 45 işçi;
- Tarım, orman işkolunda 33 emekçi (18 işçi ve 15 çiftçi);
- Ticaret, büro, eğitim, sinema işkolunda 30 emekçi;
- Metal işkolunda 27 işçi;
- Sağlık, sosyal hizmetler işkolunda 27 işçi;
- Belediye, genel işler işkolunda 26 işçi;
- Konaklama, eğlence işkolunda 15 işçi;
- Savunma, güvenlik işkolunda 13 işçi;
- Madencilik işkolunda 12 işçi;
- Tekstil, deri işkolunda 10 işçi;
- Gemi, tersane, deniz, liman işkolunda 9 işçi;
- Enerji işkolunda 8 işçi;
- Petro-kimya, lastik işkolunda 8 işçi;
- Ağaç, kâğıt işkolunda 5 işçi;
- Gıda, şeker işkolunda 4 işçi;
- Basın, gazetecilik işkolunda 3 işçi;
- Çimento, toprak, cam işkolunda 2 işçi;
- Banka, finans, sigorta işkolunda 1 işçi
- İşkolu belirlenemeyen 15 işçi
En çok iş cinayeti İstanbul'da
İş cinayetleri Türkiye’nin 66 şehrinde ve yurtdışında yedi ülkede yaşandı:
60 ölüm İstanbul’da; 23 ölüm Kocaeli’nde; 17 ölüm İzmir’de; 13 ölüm Bursa’da; 11’er ölüm Ankara, Kayseri ve Şanlıurfa’da; 10’ar ölüm Aydın, Denizli ve Mersin’de; 8’er ölüm Antalya, Balıkesir ve Muğla’da; 7’şer ölüm Adana, Gaziantep, Sakarya ve Samsun’da; 6’şar ölüm Çanakkale, Konya ve Zonguldak’ta; 5’er ölüm Manisa ve Trabzon’da; 4’er ölüm Adıyaman, Batman, Çorum, Kahramanmaraş, Kırşehir ve Malatya’da; 3’er ölüm Artvin, Bolu, Kırıkkale, Mardin, Niğde ve Yalova’da; 2’şer ölüm Bartın, Erzurum, Eskişehir, Hakkari, Hatay, Karabük, Kütahya, Tekirdağ ve Uşak’ta; 1’er ölüm Afyon, Aksaray, Ardahan, Burdur, Çankırı, Diyarbakır, Düzce, Elazığ, Giresun, Iğdır, Isparta, Karaman, Kars, Kastamonu, Kırklareli, Kilis, Nevşehir, Ordu, Rize, Siirt, Sinop, Sivas ve Tokat’ta: 8 ölüm yurtdışında (2’si Kuzey Kıbrıs, 1’er Azerbaycan, Çin, Dominik, Irak, İsrail, Rusya) meydana geldi.
Ekonomik kriz ve işçi sağlığı |
İSİG Meclisi bu ayki raporunda "Vurgulanası gereken hususlar" diyerek bir dizi sorunu ve alınması gereken önlemleri de gündemine taşıdı. İSİG Meclisi'nin dikkat çektiği konular şunlar oldu: 1- Yılın ilk üç ayında işçi sağlığı ve güvenliğine dair olan sorunları ekonomik kriz, işten çıkarmalar, iklim durumu (yoğun kar yağışı) gibi koşullar belirledi. İşçiler hayat pahalılığı ve işten çıkarma tehdidi nedeniyle güvencesiz çalışma koşullarına mahkûm edildi. Asgari ücret düzeyinin tüm ücretliler içindeki oranı yüzde 70’e ulaşırken birçok işyerinde sigortalar asgari ücret üzerinden yatırılsa da belli miktarlar elden geri alındı. İşten atılma baskısıyla işçiler daha çok çalıştırıldı, üç işçinin yapacağı iş iki işçiye yaptırıldı. Başta temel gıda, kira, ısınma, ulaşım olmak üzere her şeye yapılan zam furyasında düşük ücret-işsizlik-güvencesiz çalışma cenderesindeki işçilerin fiziki ve ruhsal sağlığı çok etkilendi. Yine bu dönemin Türkiye çapında yoğun kar yağışı ile geçmesi işçilerin işyerlerine gitmelerinden tutun enerji, yol, belediye gibi işkolları başta olmak üzere işçi sınıfı üzerindeki iş yükünü daha da ağırlaştırdı. Diğer yandan yüzlerce işçi direnişi de gerçekleşti. Önümüzdeki dönemde de bir yandan ekonomik krizin baskısı yoğunlaşacak ama diğer yandan zikzaklar çizse de Türkiye işçi sınıfının direnişleri de güne damgasını vuracak gibi gözüküyor. 2- Nisan ayı ile birlikte (havanın ısınması, sezonun başlaması) güvencesiz çalışmanın en yoğun olduğu inşaatlarda ve tarımdaki iş cinayetlerinde hızlı bir artış gözükebilir. Bu noktada inşaatlarda yüksekten düşmeler, tarımda işçilerinin taşınması ve çiftçilerin traktörlerindeki eksikliklerin giderilmesi başta olmak üzere acil önlemler alınmalıdır. 3- “Covid-19 bir işçi sınıfı hastalığıdır” demiştik. Şu an için gözlemleyebildiğimiz kadarıyla çalışan işçiler içinde hastalık yaygınlığını devam ettirse de ölümler giderek azalmaktadır. Ancak işçi sınıfının kırılgan kesimleri (yaşlı-emekli işçiler ve kronik hastalığı olanlar) arasında ölümler devam etmektedir. Kamusal sağlık önlemleri bu kesimleri önceleyecek biçimde alınmalıdır. 4- Ekonomik kriz, mobbing ve fazla çalışmaya bağlı işçi intiharları devam etmektedir. Özellikle geçinemeyen işçilerin banka ve tefecilerden aldıkları borçları geri ödeyememeleri ve yapılan baskılar nedeniyle meydana gelen intiharlarda artış olabilir. 5- Yine aşırı-yoğun-fazla-sağlıksız çalışmaya bağlı kalp krizi ve beyin kanaması gibi ani ölümler de sürüyor. Buna ekonomik krizin ve salgının etkilerini de ekleyebiliriz. İntiharlar gibi kalp krizleri de işçi ölümlerinde belirgin bir hal almaktadır. 6- Salgınla birlikte işçi sınıfının yeni bölükleri de oluşmaya başladı. Bu noktada örneğin bir meslek grubu olarak moto kuryeler öne çıkıyor. (Raporlarımızda konaklama işkolunda yer verdiğimiz) moto kurye ölümleri (ve yaralanmaları) geçen yıl olduğu gibi bu yılda artarak devam ediyor. Bu dönemde en az 10 moto kurye arkadaşımızı kaybettik. (Diğer yandan moto kuryelerin örgütlenmeleri ve direnişleri de sürüyor) 7- ILO, Çocuk İşçilikle Mücadele Yılı ilan etse de siyasi iktidar önlem aldığını belirtse de çocuk işçi ölümleri devam ediyor. Her yıl ortalama 60-70 çocuk işçiyi iş cinayetlerinde kaybediyoruz. Çocuk işçilik güvencesiz çalıştırmanın en önemli kaynaklarından olduğu için görmezden geliniyor ve önlem alınmıyor. Çocuk işçilik ile mücadelede biz emek örgütlerinin bir “seferberlik” ilan etmesi için zaman geldi de geçiyor. 8- Yılın ilk üç ayında 18 göçmen/mülteci işçi hayatını kaybetti. Tarım ve inşaatlarda meydana gelen ölümlere paralel olarak yaz aylarında göçmen işçi ölümleri de artışa geçmektedir. Diğer yandan Türkiye’de milyonlarca göçmen işçinin var olduğunu ve bu işçilerin büyük bir çoğunluğunun kayıtdışı olarak çalıştıklarını ve yine bu yüzden iş cinayetlerinin gizlendiğini de unutmamalıyız. 9- Raporlarımızda iş cinayetlerinde ölenlerin ortalama yüzde 2 ila 4’ünü sendikalı işçiler oluşturuyor. Ancak kâğıt üzerinde olan sendikal üyeliklerinin gerçek bir örgütlülük olmaması ve birçok sendikanın ölen üyelerini sahiplenmemesi sonucu net bir bilgi verme şansımız olmadığını da belirtelim. Bu durum özellikle kamu çalışanı/memur sendikaları açısından daha da tespit edemediğimiz bir husus. Ancak tersinden baktığımızda da sendikalı-örgütlü olmak bir işyerinde işçi sağlığı ve iş güvenliğini sağlamanın en önemli yolunu oluşturuyor. Bu yüzden yukarıda saydığımız hususları önlemenin ve olumlu adımları hayata geçirmenin zorunlu koşulu sendikalı-örgütlü olmak… |
(HA)