Fotoğraf: notesdelacolline.ca
Okuyacağınız bu yazıdan önceki iki yazıda, sudaki yaşamın krizinin birincil nedeni olarak endüstriyel balıkçılığı, yarattığı ekolojik tahribatı, avlanma tekniklerini ve yöntemlerini, denizel biyoçeşitliliğe etkilerini ele aldık.
Bu bölümde ise, endüstriyel balıkçılığın temel aldığı ve yeniden ürettiği hak ihlallerini ele alacağız: Yan ya da tesadüfi av; ucuz işgücü ve emek sömürüsü.
Balıkçılık endüstrisinde artı değerin iki ana kaynağı
Bunlardan ilki, makineleşmenin örneğin balık ağlarının türlere, onların boylarına göre özelleşmesine yönelik sürdürülebilir teknolojiler yerine, ikincil ve av sonrası süreçleri iyileştirmeye yönelik alanlarda yapılması endüstrinin vahşi gasp mantığını ortaya koyuyor: Yan av (by-catch) adı verilen kategori, maalesef bugün balıkçılığın giderek büyüyen yıllık hasılatının büyük bir kısmını karşılıyor.
Yan av (by-catch) ne anlama geliyor?
Sistemin kalbindeki birincil rolü gizlenerek ‘tesadüfi av’ olarak da tanımlanan yan av, belirli türler için organize edilen av sırasında kasıtsız olarak yakalanan balık ve diğer deniz canlılarını anlatmak için kullanılan acımasız bir hüsnütabir.
Yanlış tür olarak da tanımlanan yan av, genelde hedef türün cılız bireylerini ya da yavrularını, hedeflenmeyen diğer deniz canlılarını anlatır.
Balık çekici teçhizatlar, hedeflenen türün dışında türlerin avlanması sürecinin birincil aygıtlarıdır. Bu teçhizatlar kullanıldığında yan av oranı yaklaşık yüzde 1 ile yüzde 8 oranında artar; kullanılmadığında yüzde 1’in altına düşer.
Okyanusları kat eden devasa balık gemilerinin, suya indirdikleri ağır ve büyük ağlara, trilyonlarca balıkla birlikte demir atılan ekosistemdeki tüm türler, özellikle yavrular ve cılız bireylerle birlikte, başta kabuklu (yengeç ve ıstakoz), kafadanbacaklı (kalamar ve mürekkep balığı), çift kabuklu yumuşakça ve başta yumuşak kabuklu kaplumbağalar yüzlerce farklı tür canlı takılıyor. Yunuslar, deniz kaplumbağaları ve deniz kuşları, tesadüfen öldürülen hayvanlar listesinin ilk sıralarında yer alıyor.
Her yıl okyanuslarda binlerce kilometre ağ ve misina indiriliyor. İndirilen bu güçlü plastikler, hedef türle birlikte güzergâhı üzerindeki tüm canlıları da ağlara hapsediyor.
Bunların bir kısmı güverteye çekilir çekilmez hayatını kaybediyor ve ölenler suya geri atılıyor. Suya geri atılanlar, demir atılan okyanuslardaki endemik türlerin adapte olduğu besin zincirini alt üst ediyor.
Yan avın bir kısmı ise metalaşma sürecine dâhil ediliyor. ABD’de Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi (NOAA) tarafından 2016 yılında yürürlüğe giren Ulusal Yan Av Azaltım Stratejisi yan avlardan ‘artan ölçülerde faydanılmasını’ teşvik ediyor.[1] Kasıt olmaksızın, hedef türün dışında kalan canlı türlerinin teknikten kaynaklanan özellikler nedeniyle avlanmasını, balıkçılık endüstrisi kayıp olarak görmez. Aksine, yakalanan türlerin boyutlarına, nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olup olmamalarına bakmaksızın ayrıştırır ve av sürecine dahil eder.
Endüstriyel balıkçılıkta emek ilişkileri
Deniz canlılarının denetimsiz biçimde avlanmasından yüzlerce duyarlı/hissedebilir türün maruz kaldığı acıya kadar, bugün yapıldığı şekliyle ticari balıkçılığın ileri derecede zalim ve yıkıcı bir endüstri olduğunu biliyoruz. Peki ya av gemilerinde ya da deniz ürünü işleme ve depolama fabrikalarında çalışan işçiler?
Teknolojik yatırımların ağırlıklı olarak yan avı azaltacak ekipmanlar yerine, balık çekici teçhizatlarda yoğunlaşmasının bir nedeni de, okyanusları kat eden dev balıkçı gemilerinin sulardaki ucuz işgücünün, iş kazalarının ve iş güvenliği olmadan emniyetsiz ve güvencesiz çalıştırmanın adresi olması.
Binlerce işçiyi denetimsiz, haklardan mahrum, gözlerden uzak, en riskli koşullarda çalıştırmak ve yan av sürecini taammüden düzensizleştirmek, endüstriyel balıkçılığın kâr maksimizasyonunun temelinde yer alıyor.
2017 itibariyle balıkçı tekneleri ve gemilerde çalışan işçi sayısı 40.1 milyondan fazla. Bu rakam elbette yasal olarak izinlere tabi av gemilerinde çalışan kayıtlı işçileri yansıtıyor. Kaçak avlanan ve kayıtsız işçi çalıştıran gemilerde çalışanların sayısı ise bilinmiyor. Tıpkı mezbahalarda çalışanlar gibi balık gemilerinde çalışanların büyük kısmını iktisadi nedenlerle ülkesini terk etmek zorunda kalmış göçmenler oluşturuyor.[2] Yüksek maaşlı ve kısa süreli iş vaadiyle evini ve ülkesini terk ederek gemilerde çalışan, güvencesiz, teknik eğitimden ve siyasi haklarından mahrum biçimde zorlu çalışma koşullarına uyum sağlamaya çalışan göçmenler gemilerde köle emeği ile kıyaslanabilecek koşullarda çalışmaya zorlanıyor. [3]
Ucuz işgücü, borç esareti, zorla, güvencesiz, iş güvenliksiz çalıştırma
Uluslararası Emek Örgütü (ILO), 2013 yılında yayımladığı çalışmada, göçmen işçilerin balıkçı gemilerinin vaat ettiği ama asla gerçekleştirmediği düzenli gelir, iyi maaş, limanda yaşanabilir bir gelecek hayallerine kapılabildikleri, bu sahte vaatlerin iş ve işçi bulma kurumları aracılığıyla yaygınlaştırıldığı belirtiliyor.
Uzun çalışma saatleri ise aralıksız şiddet tehdidi, borç esareti ve gelecek belirsizliği altında şekilleniyor. Raporda ‘’mağdurların, aylarca hatta yıllarca açık denizlerin bilinmez bir noktasındaki gemilerde, hastalık, fiziksel sakatlık, fizyolojik ve cinsel taciz, ölüm ve yaralanma korkusuyla, endişesiyle yaşadıkları’’[4] belirtiliyor.
Giderek artan sayıda araştırma ve rapor, balıkçılık endüstrisinde çalışan işçilerin son derece düşük maaşlarla, kötü yaşam koşullarında, yetersiz gıda ve su temin edilerek, iş güvenliğinden yoksun bir şekilde çalıştığını, çalışma saatlerinin ise çoğu kez 20 saatin üzerine çıktığını gösteriyor.[5] İşçilerin büyük kısmı, işverene borçlu olduğu için gemiye alınıyor ve borcu karşılığında çalışıyor. Bir kısmının ücreti ise, avladıkları balıklarla ödeniyor! [6]
Ancak balıkçılık gemilerinde emek sömürüsü bununla sınırlı değil. Ücretli emek, endüstriyel balıkçılıkta çalışanların yalnızca bir kısmını oluşturuyor. Çalışmaya zorunlu bırakılan emek, sektörde yaygın zulmün en büyük halkalarından biri.
Burada söz konusu olan, hem çalışmaya, hem de gemide yaşamaya mecbur bırakılan köle emeği.[7] İnsan kaçaklığı gemilerinden kaçan ya da kaçırılan, bir gemiden diğerine geçirilen, bütün bu yasadışı hareketler sırasında karın tokluğuna balıkçılıkta çalışmak zorunda bırakılan işçilerin koşulları, kölelik düzeniyle yarışacak nitelikte sömürü içeriyor.
Çevre Adaleti Vakfı (EJF) 2019 yılında yayımladığı raporda, üç okyanusu kat eden 13 ülkenin bayraklarını taşıyan gemilerde kölelik, borç esareti, yetersiz beslenme ve suya erişememe, pislik içinde yaşamaya zorunlu bırakılma, fiziksel ve cinsel taciz, dayak ve hatta cinayet gibi vakalar olduğunu doğruladı.
Raporda, Taylandlı bir balıkçılık şirketinde çalışan işçilerin yüzde 59’unun bir başka işçinin gemide öldürülmesine tanık olduklarına da yer veriliyor.
İnsan kaçaklığı ağlarının kurbanlarından biri olan Taylandlı bir işçi, gemilerdeki cinayetleri şöyle anlatıyor: ‘Balıkçılara işkence edip denize atıyorlar… Mürettebatı dövüyor, itip kakıyor, öldürüp okyanusa atıyorlar. Birini bu şekilde öldürdüklerini gözlerimle gördüm,’ diyor.[8]
Köle emeği, insan kaçakçılığı, güvencesiz çalışma, taciz, tehdit ve öldürmenin yanı sıra, balıkçı gemileri yasak olan çocuk emeği sömürüsünün de başlıca adreslerinden. Vietnamlı bir gemide 11 yaşında çocukların zorla çalıştırılması yakın zamanda dünyanın gündemindeydi.[9] Uluslararası Emek Örgütü’nün 2013 yılında yürüttüğü soruşturmada da, Kamboçya’daki balık ağı üretim tesislerinde 4 yaşındaki çocukların çalıştırıldığı ortaya çıkmıştı.
İlk üç yazıda, denizlerdeki balık varlığının yüzde 94’ü yok olmasına rağmen endüstriyel balıkçılığın geri kalan balıkları ve deniz canlılarını avlarken örgütlediği emek sürecini, hayvan ve insan hakları ihlallerini, ağlarına dolaştırdığı ve insan kaçakçılarından elinden güçbela kurtulmuş güvencesiz işçileri, milyonlarca balığın, yan av olarak ‘yanlışlıkla’ yakalanan kabuklu deniz canlılarının, balinaların, ton balıklarının kanına bulanmış güvertelerde yaşanan şiddet, taciz ve öldürme vakalarına değindik.
İlerleyen günlerdeki yazımızda, balık avcılığının ötesinde ve sonrasındaki süreçleri, büyük memeli avcılığını, balina ve köpekbalığı avını, bu devasa sektörün etrafında örülen siyasi söylemi ve dünya üzerinde eşitsiz gelişimini, emek koşullarını, çiftlik balıkçılığını, balıkçılık ve deniz canlılarının su ürünlerine dönüşmesine içkin üretim, dağıtım ve tüketim süreçlerinin karbon ayak izini, hayalet avcılığı, denizlerdeki kirliliği ele alacağız.
SUDAKİ YAŞAMIN KRİZİ-1
TIKLAYIN - Endüstriyel balıkçılık: Avlanma, emek ve hayvan hakları ihlalleri
TIKLAYIN - Olta balıkçılığı sürdürülebilir mi?
(MN/EMK)
[1] https://www.fisheries.noaa.gov/insight/understanding-bycatch
[2] Saving workers from the hell of the fishing industry in Asia, https://www.equaltimes.org/saving-workers-from-the-hell-of?lang=en#.X9vSnV57m1s
[3] Seafood Slavery: Human Trafficking in the International Fishing Industry, https://www.americanprogress.org/issues/green/reports/2016/12/15/295088/seafood-slavery/
[4] Caught at Sea: Forced Labour and Trafficking in Fisheries, https://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/—ed_norm/—declaration/documents/publication/wcms_214472.pdf
[5] “Forced labour and human trafficking in fisheries,” International Labour Organization, https://www.ilo.org/global/topics/forced-labour/policy-areas/fisheries/lang–en/index.htm
[6] Blood and Water: Slavery in the Fishing Industry Revealed, https://www.maritime-executive.com/article/blood-and-water-slavery-in-the-fishing-industry-revealed
[7] Global Slavery Index, https://www.globalslaveryindex.org/2018/findings/importing-risk/fishing/
Blood and Water: Slavery in the Fishing Industry Revealed, https://www.maritime-executive.com/article/blood-and-water-slavery-in-the-fishing-industry-revealed
[8] Thailand’s Seafood Slaves, https://ejfoundation.org/reports/thailands-seafood-slaves
[9] Vietnam boats using child labor for illegal fishing, https://www.theguardian.com/environment/2019/nov/19/vietnam-boats-using-child-labour-for-illegal-fishing