Haftalardır “Müjde” başlıklı yazımı yazmak için sabırsızlıkla bekliyordum.
Verilen bilginin çok sağlam olduğu söylendiğinden, hiç bir tereddüt taşımadan, sadece ailenin tamam açıklayabilirsiniz demesini bekledim.
Merakla, sabırla, sevinçle ve heyecanla...
Geçtiğimiz Salı akşamı sosyal medyaya düşen bir haberle sarsıldım, neye uğradığımı şaşırdım.
Üzüldüm, kızdım, öfkelendim...
Bir insanın iki defa öldürülmesinin acısını yaşadım!
Cizre’deki birinci bodrumda Gebze Hapishanesi’nden genç arkadaşım Gülistan Üstün’ü yitirdiğimiz haberini 3 Şubat tarihli yazımda paylaşmıştım...
9 Şubat’ta da, “Sana Güle Güle Diyemiyorum Gülistan” diye yazmıştım ardından...
Şubatın son haftasında Gülistan’ın bir kaç kişiyle birlikte o cehennem bodrumundan kurtulduğu haberini aldığımda dünyalar benim olmuştu.
Israrla haberin doğru olup olmadığını sorduğum arkadaşım, bilginin kesin olduğunu ve kaynağın da ailesi olduğunu söylemiş ve şimdilik yazmamamı söylemişti.
Gülistan ve yanındakilerin güvenliği için bekledim...
Zaman uzayıp, Gülistan’dan bir haber çıkmayınca, ara ara arkadaşımı arayıp haber sordum.
O da her defasında ailesinin de henüz kendisine ulaşamadığını söyleyip, beklememi salık verdi.
Hepimiz için yaşasın ve sağlıklı olsun da, nerede olursa olsun duygusu hakimdi.
Çarşamba sabahı hastanede sıra beklerken internete girdim...
Gülistan’ın fotoğrafı ve üzerinde “Gülistan gitti...” notunu görünce çarpılıp kaldım.
O an ilk aklıma gelen tedaviye yanıt vermemiş olacağıydı.
Hemen arkadaşımı aradım...
Meğer Gülecan en başından itibaren hayatını kaybetmiş.
Ailesine verilen “yaşıyor” bilgisi doğru değilmiş.
Antep morgunda bekletiliyormuş.
Haber hafta başında ulaşmış aileye.
DNA testi yapıldıktan sonra Gülecan’ı, Gebze Hapishanesi’nin Eylem’ini memleketine getirdiler.
Çarşamba günü de, Yafes Mezarlığı’nda sonsuzluğa uğurlandı.
Ailenin yaşadığı travmayı tahmin etmenin mümkünü yok!
Düşünsenize önce hayatını kaybetti haberiyle ölüm acısını yaşayacaksınız; sonra yaşadığı haberiyle yeniden doğmuş gibi rahatlayıp, sevineceksiniz...
Haftalarca haber almaya çalışacaksınız ve yaşadığı bilgisinin doğru olmadığıyla ikinci defa ölüm acısını yaşayacaksınız...
Tek kelimeyle korkunç bir durum...
Ve bir kez daha Mem û Zîn Kültür Sanat Merkezi çalışanı Gülistan Üstün, Gebze Hapishanesi’nin genç Eylem’ini sonsuzluğa uğurlamanın üzüntüsüyle ailesine, yoldaşlarına, halkına metanet diliyorum...
Hepimizin başı sağolsun.
Güle güle Gebze Hapishanesi’nin Eylem’i, güle güle genç arkadaşım.
Ölümün o soğuk yüzünün gül yüzüne hiç yakışmadığını bilmenin üzüntüsüyle sım sıkı kucaklıyorum seni.
Halklarımızın mücadelesinde yaşayacaksın, gülen gül yüzünle ışık saçacaksın...
***
Dün Hollanda Gezi Dayanışma’dan bir arkadaşa Rotterdam Başkonsolosluğu’ndan içeriği çok tartışma yaratacak bir e-mail gitmiş.
O da dokunmadan ortak e-mail’de paylaşmış.
Noktasına vürügülüne dokunmadan e-mail’i aynen buraya alıyorum:
“Sayın Yetkili,
E-posta, posta veya sosyal medya hesapları yoluyla;
Sayın Cumhurbaşkanımıza, Türkiye’ye veya genel olarak Türk toplumuna yönelik aşağılayıcı, küçük düşürücü, nefret ve hakaret içeren ifadeler kullanan kişilerden, Sivil Toplum Kuruluşunuzun çalışanlarının, üyelerinin ve yakınlarının ya da çevrenizde bulunan vatandaşlarımızın sosyal medya adreslerine (facebook, twitter gibi ) veya Sivil Toplum Kuruluşunuzun kurumsal posta ya da e-mail adresinlerine bu yönde mesajlar ulaşmış ise,
Sözkonusu mesajların kimlerden geldiği, gönderenlerin isimleri ve yazdıkları ifadeler tespit edilip e-posta yoluyla Rotterdam Başkonsolosluğumuza, yarın (21.04.2016 Perşembe mesai bitimine kadar) gönderilmesini önemle rica ederiz.
E-posta adresi: [email protected]
Saygılarımızla,
T.C. Rotterdam Başkonsolosluğu”
Gördüğünüz gibi konsoloslukların görevleri arasında artık sosyal medyada Erdoğan’a yönelik "hakaret" içerikli paylaşımların takibi ve göçmenleri ihbarcılığa teşvik de var...
Ve bunun yasadışı bir iş olduğu aşikar; bakalım Konsolosluk bu durumu nasıl izah edecek? (FE/HK)