Canlı kalkan eyleminden dönüşte, 26 Ağustos tarihli Agos'a konuşan bir 'Barış Annesi'nin, Rahime İnce'nin, yaygın medyayı kastederek, söylediği şu söz söz, "Beş gün vicdanlı yayın yapsalar bu savaş biter. Ama vicdanları yok," hiç aklımdan çıkmıyor.
Bu iki cümledeki bilgelik insana hayata tahammül etme gücü veriyor.
Çünkü hayatınızı törpüleyen haddinden fazla şey varsa etrafta, o zaman Rahime İnce'nin bilgeliğinin kıymeti misliyle artar, size güç verir.
Sınırı aşıp canını barışa siper etmiş bir insanın bu aklı karşısında başka ne yaparsınız?
2 Eylül Cuma idi, TGRT'de Siyaset Raporu programına denk geldim. Tanıtım cümlesinden anlaşıldığı üzere program "Karmaşık Konulara Anlaşılır Analizler'' getiriyor.
İki yapımcı / sunucu var: Selma Aydın'ı ben tanımıyorum. Melih Altınok yanlışım yoksa Taraf'ta yazıyor. Karşılarındaki program konuğu: Mümtazer Türköne.
Konuklarına "Hocam" diye hitap ediyor sunucular ve sorular soruyorlar. Nadiren bir iki cümlelik yorumlar yapıyorlar ama esasen bütün program konuk "hoca"nın sorulara verdiği uzun uzun cevaplarla sürüyor. Herkes "hoca"yı dinliyor.
Konu: Türkiye Meselesi.
Ne söyleyebilirim ki?
Dünyada her şey güneşin altında olur. Güneş nihayet gerçeği aydınlatır. Ama güneşin altında olan her şey ancak böyle çarpıtılır. Onca izleyene ''gerçek'' yeniden böyle üretilir.
Doğruyu söylememek/söyleyememek özel ve mühim bir şey olmalı. Hele de bunu "hoca" edasıyla böylesine rahat yapmak akıl ve vicdan ile bağdaşamıyor.
Rahime İnce'nin bilgeliği bunun için çok önemli.
"Bakın" diyor Türköne, "BDP (Barış ve Demokrasi Partisi), batıdaki davalara gidiyor, izliyor".
Atılıyor sunuculardan erkek olan:
"Evet, hocam, Devrimci Karargah davasına gidiyorlar."
Devam ediyor "hoca":
"Ama Doğu'daki davalara gidip izlemiyorlar. Mesela bir Albay var; Temizöz, faili meçhullerden yargılanıyor. Onu gidip izlemiyorlar."
Gerçek bir merak ile soruyor kadın sunucu:
"Neden izlemiyorlar hocam?"
"E çünkü" diyor 'hoca' "Faili meçhul cinayetlerle ortaklıkları var. Onun için gitmiyorlar. Bu durum bunu gösteriyor."
Başını bir zikir hali edasıyla öne arkaya hafifçe sallayarak uzun bir "Eveeet" çekiyor kadın sunucu. Hocasını pür dikkat dinleyen odaklanmasına gözlerini biraz daha kocaman açma jestini de katarak. İşte yine, tam da tanıtım cümlelerine yaraşır bir 'karmaşık bir konuya anlaşılır bir analiz' getirme durumu ile karşı karşıyayız.
Demek ki neymiş? Binlerce faili meçhul cinayetin cürümleri Cemal Temizöz ve benzerleriyle Kürt Siyasi Hareketi ortakmışlar.. Baksanıza gidip bu davaları izlemiyorlar da. "Bu durum bunu gösteriyor."
"Hoca"nın analizini noktaladığı cümle aynen bu: "Bu durum bunu gösteriyor."
Eveeet, şimdi Kürtlerin peşine düşebiliriz. Mesela mevsimlik işçi ailelerine dünyanın kaç bucak olduğunu gösterebiliriz. Hocamız gerçeğin üzerindeki şalı nasıl kaldırdı, nasıl patlattı 'analiz'i ama.
***
Hani başbakanlarının dediği "meşhur" laf var ya "sözün bittiği yerdeyiz" diye. Orası aslında burası. Sözün bittiği yer bu yalandır. Bundan sonra ancak dağa çıkar insan.
Sayın "hocam", size soruyorum: Şu haber ne diyor?
Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak, Ayla Akat Ata ve BDP'liler duruşmalara gidip bu davayı izliyorlar.
Gazeteler Aralık 2010'daki duruşmada daha önce savcılığa verdikleri dilekçedeki ifadelerini reddeden, 13-14 yıl önce evlerine atılan bombayla oğullarını kaybeden anne babanın titreyerek tanıklık ettiklerini yazdı.
''Hocam'' sizce neden titriyorlardı? Nasıl bu kadar rahatlıkla hakiki ''gerçek'' yerine hakikat olmayan kendi ''gerçek''lerinizi üretebiliyorsunuz?
Rahime İnce, işte bu yüzden de, hiç aklımdan çıkmıyor: "5 gün vicdanlı yayın yapsalar bu savaş biter. Ama vicdanları yok." (HA/BA)