Turhan Selçuk' un ölümünü bu sabah öğrendim.
Çok üzüldüm. Biraz sonra bir şeyler karalarken buldum kendimi.
Turhan karikatürde bir dönemin kuşkusuz son temsilcisiydi. Aklıma ilk gelen "Acaba karikatürde bir dönem mi kapandı?" sorusu oldu. Hemen sonra da bunun Turhan' a karşı yapılmış büyük bir haksızlık olduğunu Turhan'nın çizgisi sadece yaşadığı dönemle sınırlandırmanın, Turhan'ı pek anlamamak olduğunu düşündüm.
Bagaj memurları gibi insanları doğum ve ölüm tarihleriyle etiketlemek Turhan' ın çizgi ve düşünce dünyasını anlamaktan çok uzaktı. Kuşkusuz o bir modernistti. Çizgisi de Modern' in tartışmasız en başarılı örneğiydi. Karikatürü bir "sanat dalı" haline getiren öncülerin başındaydı.
Uluslar ötesi bir anlayışla çiziyordu. Dünyanın her yerinde değer olabilecek "son derece kişisel bir çizgi" yaratmıştı. Yaşadığı dönemin, modern bakışını yansıtan politik bir bakışa sahipti. Eğrilmeden, kıvrılmadan bükülmeden, doğru bildiği yolda devam ediyordu. Politik iktidarlar dimdik duran bu çizerden rahatsızdılar. Baskı dönemlerinden, darbe dönemlerinden nasibini aldı ama bakış açısını değiştirmedi.
Cesaret ve yetenek onun çizgisinde birleşmişti. Sanat dünyasında cesurların çok yetenekli olmadığı, yeteneklilerin de pek cesur olmadığı düşünülürse, bu iki özelliğin bir araya gelmesinin önemi anlaşılabilir.
Bu özelliklerin Turhan ın sadece bir yönünü anlattığı kanısındayım. Buzdağının yukarıda kalan kısmını. Turhan' ın çizgisi bence çok katmanlı bir çizgiydi. İlk bakıldığında modern özellikleriyle kendini göstermekle birlikte, "yeni olmanın" arkasına sığınmayan, sadece kendisini "yeni" olmakla sınırlandırmayan bir çizgiydi. Öyle ki, bu "yeni" çizgiye baktığınızda, acaba geleceğin "yeni" si mi?
Yoksa bugünün mü? Yoksa geçmişin mi? pek karar veremezdiniz. Bu Turhan' ın kararsızlığından değil tercihinden kaynaklanırdı kuşkusuz. "Uluslararası" çizgisinin aynı zamanda son derece "yerli" olması gibi.
Acaba ondokuzuncu yüzyılın sonlarından gelme mi? Yoksa ikibin yirmibeş yılından mı? Yoksa bügünden mi? diye bizi düşündüren şey, çizgisinin son derece özgün ve kişisel diliydi.
O sert, katı gibi görünen yalın çizgiyle öyle ince ifadeler, öyle yumuşaklıklar, öyle karmaşıklıklar oluşturuyordu ki, bir araya gelmesi imkansız gibi görünen anlatımlar, dönemler, bakış açıları Turhan 'ın dünyasında bir çizgi şöleni oluşturuyordu.
Turhan' daki bütün bu farklı öğeleri biraraya getiren şey in onun "yeteneği" olduğunu düşünüyorum.
Bugün bazı edebiyatçıların sadece "karar vererek" "zor kullanarak", bir araya getirmeye çalıştığı farklı öğeler, Turhan 'ın yeteneğinde kolayca bir araya gelmekle kalmayıp, bir sanat eserine dönüşüyordu.
Sadece fikirleriyle değil, bu üstün yeteneğiyle de, meydan okumanın zevkini yaşadığını zannediyorum.
Az çizgiyle çok şey anlatan bu usta çizer, bıkmadan usanmadan herkesten çok çizgi çizdi. Yazısız karikatürün öncülerindendi. Buna rağmen, Mitterand' ın "Fransa da çizgi roman da bir edebiyat eseridir" sözü sanki Turhan için söylenmiş gibidir. Abdülcanbaz, sadece bir çizgi roman değil aynı zamanda bir edebiyat eseridir de.
Güle güle, usta emekçi!(BA/EÜ)