Manuel Castells Enformasyon Toplumu adlı üçlemesinde günümüz toplumlarını enformasyonel toplumlar olarak tanımlar.
Bu toplumlarda enformasyon üretimi, işlenmesi ve aktarılması, yeni teknolojik koşullardan dolayı iktidarın temel kaynakları haline geldiği özgül bir toplumsal örgütlenme biçimine işaret eder.
Castells teknolojinin kültürel, ekonomik ve siyasal unsurların karmaşık bir etkileşimi aracılığıyla dönüşen çok boyutlu bir matris içinde anlaşılabileceğini iddia eder ve yeni tekno-ekonomik paradigmanın beş temel özelliğini gündeme getirir.
Bu özellikler enformasyonun her türlü işlem için hammadde haline geldiği, enformasyon teknolojilerinin kullanımının yaygınlaştığı, bu teknolojileri kullanan her tür sistemin ağ mantığı ile işlediği, ağ tasarımının gereği olarak esnekliğin arttığı ve son olarak teknolojilerin benzer yönde geliştiğidir.
Öncü Zapatistalar
Ağ mantığının yayılması tüm toplumsal süreçlerin, üretim, iktidar ve kültür süreçlerinin işleyişini ve sonuçlarını değiştiriyor. Nitekim İnternet'in küresel bir şebeke olarak yaygınlaşmasıyla, küreselleşme karşıtı hareketler internet ağlarıyla tüm dünyaya yayılıyor. Bunları yönetici hakim ağlara karşı direnen karşı-ağlar olarak tanımlamak yanlış olmaz.
İnternet yeni toplumsal hareketler için çok önemli bir potansiyel taşıyor. Birbirleriyle çatışan güçler, etkili teknolojik iletişim araçlarından, evrensel etkileşimli telekomünikasyon ağlarından hiç görülmediği ölçüde yararlanıyorlar.
Bu noktada akla ilk olarak Zapatistaların ve uluslararası çevreci hareketlerin interneti bir mücadele aracı ve ortamı olarak kullanmaları geliyor.
Castells'e göre Zapatistaların başarılarının gerisinde büyük ölçüde iletişim stratejileri var; hatta bu deneyim ilk enformasyonel gerilla hareketi olarak tanımlanabilir.
Bu stratejinin esasını, Zapatistalar'ın hem mesajlarını Chiapas'tan dünyaya taşımakta, hem de Meksika hükümetinin baskıcı amaçlarını deşifre eden dünya çapında dayanışma grupları ağı oluşturmak oluşturuyor. Zapatistalar bu amaçla telekominikasyonu, videoları, bilgisayara dayalı iletişimi kullanıyorlar.
İnternet'in bu potansileyini anlamak için Hardt ve Negri'nin yaklaşımlarına başvurulabilir. Hardt ve Negri internetin örgütlenme modelini açıklamak için Deleuze ve Guattari'nin toplumsal bütünlüğü açıklamak üzere metafor olarak kullandıkları "rizom" kavramını ödünç alır.
Merkezi bütünlük fikrine karşı geliştirilen rizomatik formlar, Deleuze ve Guattari'ye göre tek bir merkezden beslenen dallardan ve birimlerden oluşmaz. Hareketin kendisinden, belli konum ve noktalar arasındaki ikili bağlantılardan değil ayrımlaşmayı ve katmanlaşmayı mümkün kılan hatlardan oluşur. Hardt ve Negri internetin örgütlenme modelini rizoma benzetirler:
"Belirsiz ve potansiyel olarak sınırsız sayıda birbiriyle bağlantılı noktanın, merkezi denetim noktası olmadan iletişime girmesi, bulundukları yerlere bakılmaksızın bütün noktaların sonsuz sayıda potansiyel yol ve kanal aracılığıyla bütün diğer noktalara bağlanması bu benzerliği mümkün kılar".
Otonom ve sınırlar-ötesi
İnternet tam bu nedenle, yani bir merkeze sahip olmadığından, ağı oluşturtan parçalar otonom olarak bir araya geldiklerinden ağ yapının bir kısmı engellense bile, sistem işlev görmeye devam eder.
İnternet ağının bu özelliği onun merkezi idari ya da siyasi yapılar tarafından kontrolünü güçleştirir hatta kimi zaman Wikileaks'te de görülebileceği gibi imkansız kılar.
Lear ve Aelst, "Siber Protesto ve Sivil Toplum" adlı makalelerinde, son yıllarda internetin etkinliğini artırmasını aktivistlerin ve muhalif gruplarca toplumsal ve siyasal protestolar mecrası olarak kullanılıyor olmasına bağlarlar.
İnternet sadece insanların, sokak gösterileri gibi geleneksel protesto biçimlerine katılımını ve harekete geçmelerini büyük ölçüde kolaylaştırmakla kalmıyor, bu protestolara daha fazla bir ulus-aşırı nitelik kazandırıyor.
Bunu iletişimi ve harekete geçirme çabalarını etkili ve hızlı bir şekilde yayarak yapıyor. Lear ve Aelst'e göre, internet, protestoların ve dayanışma hareketlerinin küresel arenada yaygınlaşmasında belirleyici bir rol oynadı ve oynuyor.
Anarşizmin vücut bulduğu alan
Her ne kadar internetin bu konuda tam olarak ne gibi bir katkıda bulunduğunu tespit etmek güç olsa da, bu örnekler internetin sivil topluma, savundukları davalara destekçi bulma konusunda yeni araçlar sunduğunu söylenebilir.
Bu konudaki literatüre bakıldığında temel olarak iki öneri tespit edilebilir.
Birincisi, internet gerçek dünyada olup biten (geleneksel) kolektif eylemleri, örgütlenme, harekete geçme ve ulus-aşırı hale gelme bakımından kolaylaştırır ve destekler.
İkincisi, yeni kolektif eylem biçimleri yaratır. Bu sanal aktiviteler listesi online dilekçelerden e-mail bombardımanlarına ve sanal oturma eylemlerine ve büyük şirketler ile hükümetlerin web sitelerinin hacklenmesine kadar uzanır.
Tuğrul Tanyol'un, internetin belki de anarşizmin tarihinde, anarşizmin vücut bulabildiği tek alan olduğu yönündeki tespiti anlamlıdır.
İnternet'in çift yönlü özelliğine o da dikkat çekiyor: İnternet küresel kapitalizmin gelişmesine yardımcı olduğu gibi, kürsel kapitalizm karşıtlarının da işine yarıyor.
İnternet bir anlamda bugün en büyük sivil harekettir ve siyasal açıdan yıkıcı olabilecek bir güç olabilir.
Tanyol örnek olarak Dünya Ticaret Zirvesi'ne karşı yürütülen küresel protestoları örnek verir. İnternet üzerinden organize edilen bu protestolar 43 ülkede birden yapıldı ve Tanyol'a göre insanlık tarihinin gördüğü en geniş, örgütlü protesto hareketiydi.
Hacker ve Haktivizm
J.S. Juris hackerı "teknik sorunlara somut çözümler bulmak için bilgisayarıyla düşünmeyi seven birisi olarak tanımlıyor".
Özgür yazılım hareketinin öncü ismi Richard Stellman'ın tanımı ise şöyle: "Programlamayı sevmek, bu konuda becerisini ve yaratıcılığını kullanmak".
Popüler anlamda ise hackerlar bilgisayar suçları ve siber terörizmle birlikte anılıyorlar.
Oysa günümüzde kullandığımız bilgisayar tabanlı pek çok yeniliğin ve keşfin mucidi de onlar.
1960 yılların başında MIT'deki bir grup programcı, kendilerini ve amaçlarını tanımlamak için hacker kavramını ortaya atarlar. Bu kavram "yenilik yapma, tasarlama ve teknik virtüözlük becerisini gösterme anlamında kullanılmıştı.
Pekka Himanen, bu anlamıyla hackerların, yeni teknolojik evrenin merkezinde yer alan internet, web ve kişisel bilgisayar gibi teknolojik yeniliklerin emek gücünü oluşturan çalışanlar olduğunu iddia eder:
"(...) hackerlar, internette ortaklaşa derledikleri Jargon File'da kendilerini, hevesle programlayan, bilgi paylaşımının gerçekten etkili ve işe yarar bir şey olduğuna inanan, özgür yazılım üretip, bilgi ve bilgisayar işlem kaynaklarına mümkün olan her yerde ulaşım sağlayarak uzmanlıklarını paylaşmayı etik görevleri sayan insanlar"
Öte yandan hacker kavramı, 1980'li yıllarda, aslında biraz da çarpıtılarak, virüs yazıcıları ve bilgisayarlara ve onlara bağlı sistemlere kaçak olarak girenleri adlandırmak için kullanıldı. Bu duruma karşılık hackerlar, kendilerini bilgisayar ağlarının zayıflıklarından faydalanmak isteyenlerden ayırmak için, onlara cracker (kırıcı) demeye başladılar.
Hacker ve cracker kavramları arasındaki ayrımı korumak sadece bir anlam karmaşasına izin vermemek anlamına gelmiyor.
Bu ayrımın belirsiz hale gelmesinin, birbirlerinin yeri kullanılmasının karşısında durmak, hackerlara yönelik gerek medya gerekse de iktidar odaklarınca yaratılan olumsuz anlamlandırma çabalarıyla hegemonik bir mücadeleyi işaret eder. Ayrıca yine hackerlar tarafından yürütülen açık kaynak ve özgür yazılım hareketleri, kapitalist mülkiyet fikrini ve telif hakları düzenlemelerini ciddi bir şekilde sarsmakta ve etkisizleştirmektedir.
Dolayısıyla hacker kültürü sadece teknolojide yeniliklere ve gelişmelere neden olmadı aynı zamanda çok açık politik ve ekonomik sonuçlar da doğurdu. Bunların hem teknolojik ortamın hem de toplumsal ortamın daha demokratik bir yapıya kavuşmasına önemli katkılarda bulunduğu söylenebilir.
Otoriteden şüphe et
Buradan yola çıkarak Graham Meikle, haktivizmi "toplumsal bir sorunun çözümüne yönelik bir teknolojik çözüm bulmayı, yazılım geliştirmeyi amaçlayan bir politik hareket" olarak tanımlıyor.
Burada haktivizm politik amaçlar için her türlü bilgisayar teknolojisi kullanımına gönderme yapar. Çevirimiçi pratiklerini de kapsar: Sınır ötesi enformasyon paylaşımı, kişisel emailler, chat odaları ve elektronik dağıtım listeleriyle aksiyon planlama ve koordinasyonu.
P.A. Taylor ise 1990'ların ortalarında gelişmeye başlayan haktivizmi, hacker tekniklerinin siyasal aktivizmle birleşmesi olarak tanımlıyor. Taylor'a göre Hachtivism, hackerlığı açık bir politik duruşla birleştirmiştir ve siyasal hedefler bu grupların asıl varlık nedenidir.
Aynı zamanda, daha geniş anlamda bir "hacker etiği"nden de bahsedilebilir. Bu kavram bilgi paylaşımının, açıklığın, ademimerkeziyetçiliğin ve eğlenceli keşfin genel bir felsefesine işaret eder. Hacker etiğinin şiarı şudur: "Tüm enformasyon özgür olmalıdır" ve "Otoriteden şüphe et - Ademimerkeziyetçiliği savun".
Juris'in dediği gibi, haktivizm politik taahhütten ve yükümlülükten daha fazlasını ima ediyor. Bilgisayar ağyapısının mantığının etkisiyle, küresel adalet haktivistleri yalnızca sibermekana taktiksel müdahaleler uygulamazlar, ayrıca alternatif örgütlenme modeli, politik normlar ve kültürel gramer geliştirirler.
Bu çok önemli bir tespit. Meselenin sadece taktiksel ve biçimsel boyutundan çok daha geniş ve toplumun tüm boyutlarına nüfus edebilecek ve onları dönüştürebilecek potansiyeli olduğunu vurgulamak gerekir.
Hackerın sahip oldukları etik ve hayata geçirdikleri pratikler "politika yapmanın yeni bir yolunun" ortaya çıkışına önayak oldu. Küresel hacktivism eformasyon ve kaynak paylaşımını sağlamak, aksiyonları örgütlemek ve kampanyaları koordine etmek için sayısal ağları kullanıyor. Planlama ve koordinasyon için temelde elektronik posta kullansalar da, etkileşimli web sayfalarından da faydalanırlar.
Bu bakımdan hacking daha geniş anlamda bir keşif, teknik ustalık ve kültürel bir yaklaşımın yanı sıra merkezden uzaklaşmış bir koordineli harekete ve enformasyonun bedava olarak değiştokuşuna angaje olmasına işaret ediyor.
Bu noktada haktivismi örnekleriyle ele almak gerekli.
Haktivist hareketler
Küresel hacktivistler de, özgür ve açık bilgi paylaşımını, doğrudan demokratik karar alma mekanizmalarını içeren yatay ağlara angaje olurken, hacker etiğine sahip çıkarlar. Bu anlamda hacktivism, ağ yapılar, doğrudan aksiyon ya da beceri, zeka ve ironi içeren gerilla iletişimi gibi hacker etiğinden ilham alan her türlü politik praksisi ima eder.
Bilgisayar hackerları nasıl, sürekli olarak, kodları zekice ve beceriyle kullanarak programları güncelliyor ya da yenilerini üretiyorlarsa, hakerlar da en genel anlamda yeni ilişki biçimleri, yeni fikirler ve bilgiler üretmeye adamışlardır kendilerini
Juris küresel hacktivist hareketleri beş ayrı başlık altında inceliyor: Elektronik Sivil İtaatsizlik, Bağımsız Medya, Alternatif medya merkezleri, kültürel muharebe ve işbirlikçi ağyapılar.
Elektronik sivil itaatsizlik
Elektronik sivil itaatsizlik aktivistleri ve bilgisayar programcılarını sibermekanda doğrudan eylemin yeni biçimlerini geliştirmek üzere biraraya getirir. Ayrıca bu gruplar bilginin özgür akışını engellemeye çabalayan kuşatma ve ihlal tekniklerinin meşruluğunu da tartışır. Zapatistaları desteklemek üzere kurulan "Electronic Disturbance Theater (EDT)" buna örnek olarak verilebilir.
Geniş ve demokratik bir katılım sağlamak üzere, Floodnet yazılımı geliştirildi. Bu yazılım teknik bilgi sahibi olmayan aktivist yığınların kendi browserlarındaki bir linke bir kez tıklayarak Meksika hükümetine karşı sanal oturma eylemine katılımlarını mümkün kıldı (1998).
Bu o zamana kadar yapılmış en kapsamlı sanal oturma eylemiydi. Sanal oturma eylemine ek olarak, hedef serverları ve web sitelerini e-mailler bombardımanına tutmayı da içerir (ironik mesaj ya da sayısal grafiti bırakma, "gasp", yeniden yönlendirme, sitenin taklidini üretme, vb).
Bağımsız medya
Bağımsız Medya, küresel barış hareketleri içindeki haktivist pratiklere önemli bir zemin sağlar; özellikle de, bilginin özgür ve açık değişimini ve ademi-merkezi koordinasyonu savunan klasik hacker değerleri gözeten hareketler için.
İlk bağımsız medya merkezi (BMM) Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)'ne karşı gelişen hareketlenmeler sırasında kuruldu. (1999) Bağımsız gazeteciler doğrudan sokaklardan haber yaparken, Seattle ve diğer yerlerdeki aktivistler kendi metinlerini ve görsellerini Indymedia sitelerine yükler. Indymedia çok kısa sürede içinde 170 siteyi barındıran, günlük olarak 2 milyon sayfa ziyaret alan küresel bir ağa dönüşür.
Juris'e göre Indymedia elektronik baskı, video, ses ve fotoğrafı seferber eden multimedya platformlarını içeren dünya çapında bir alternatif ağa dönüşmüştü.
Burada önemle hatırlatmak gerekir ki bu alternatif medya ortamında işleyiş de farklı özelliklere sahipti: yerel Indymedia girişimleri örgütlenmeleri merkezi ve hiyerarşik olmayan, kararların görüşbirliğiyle alındığı otonom çalışma gruplarından ve yatay koordinasyonlardan oluşmaktaydı.
Indymedia'nın örgütlenme ve felsefesinin temelinde açık kaynak yazılım ve herkesin kendi haber hikâyelerini yaratıp dağıtabilmelerine izin veren yenilikçi teknik sistem bulunuyordu.
Alternatif medya merkezleri
Juris, BMM'lerinin ötesinde, küresel barış hareketlerinin haktivistlerin yeni sayısal teknolojileri kullandıkları ve deneyimledikleri mevziler haline geldiğini söyler. Örnegin, 2002 yılında Schengen Bilgi Sistemine karşı koymak üzere Strazburg Sınıra Hayır Kampı kuruldu.
Bu alternatif medya sahası, ironik bir biçimde "Silicon Vadisi" olarak adlandırıldı. Bir tür yenilikçi ve eğlenceli bir medya kampı olan bu alanlar, bir yandan bağımsız medya merkezlerini barındırıyordu, bir yandan da internet cafeler, radyo çadırı, medya ortamı barındıran video gösterim, internet erişimi sunan, barı ve dinlenme mekanları bulunan çift katlı bir otobüs bulunuyordu.
Küresel barış haktivistleri Avrupa ve dünyanın pek çok yerinde gerçekleştirilen sosyal forumlarda benzer medya laboratuarları kurdular.
Bu merkezler resmi forumların hiyerarşik pratiklerine bir alternatif olarak algılandı. Hacker etiğini yansıtan bu merkezler (hubs) kendiliğinden politik bir unsur olan ve kurulan ağyapılar ve toplumsal hareketler arasındaki ilişkilerin ve ortak alanların çoğalmasında katalizör görevi üstleniyor ve açık ortamların oluşumunu ön plana çıkartıyorlardı..
Enformasyon mücadelesi
Taban örgütlenmelerindeki enformasyon savaşı bilgisayar aktivizminin yoğunlaşmış bir versiyonudur. Enformasyon savaşı burada söz savaşı, propaganda savaşı anlamına geliyor. Bu savaş tipi, salt bir iletişim alanı olarak internetten bir adım uzaklaşması ve sözün harekete dökülmeye başlamasıdır. Burada bir tür aciliyet ve küresel düzeyde sürekli bir bağlı olma hali söz konusudur. Salt enformasyon paylaşma ve diyalog halinde olmanın ötesinde gerçek anlamda harekete geçmek için insanları dürtme arzusu vardır burada.
1990'ların başında, ABD'nin Irak'a "akıllı" bombalar yağdırmasının ve Sovyetler Birliği'nin çözülmesinin ve yabancı ülkeleri işgal etmeyi rasyonalize etmekte kullanılan Soğuk Savaş retoriğinin işe yaramaz hale gelişinin ardından ABD askeri-istihbarat alemi, finans ve şirketler dünyasından müttefiklerini de yanlarına alarak yeni bir askeri doktirin geliştirmek durumunda kaldı. Dertlerinin devası Enformasyon Savaşı ve info-terörizmin yarattığı tehditteydi.
1993 senesinde Ronfeldt ve Arquilla RAND bayrağını açarak "Siber-savaş Geliyor!" adlı metni kaleme aldılar.
Bu metin net-savaşı ile siber-savaş arasındaki ayrımları çiziyordu ve Enformasyon Savaşı teorisi lafının geçtiği hemen her yerde referans veriliyordu. Net-savaş daha çok, hali hazırda internette hüküm süren kelime savaşına veya propaganda savaşına işaret ederken, siber-savaş sibernetik savaş yöntemlerine, yani bilgisayarlara ve iletişim sistemlerine bağlı savaşa, C41 (Komuta, Kontrol, İletişim, Bilgisayarlar ve Enformasyon) savaşına işaret ediyor.
Elektronik kargaşa
Elektronik sivil itaatsizlik, kitlesel bir merkez dışı doğrudan elektronik eylem biçimi ve sanal engellemeler ve sanal oturma eylemleri gibi yöntemler kullanıyor. Geleneksel bir sivil itaatsizlik eylemine katılan bir kişinin aksine elektronik sivil itaatsizliğe katılan bir eylemci, evinden, iş yerinden, üniversiteden veya İnternet'e erişimi olan herhangi bir noktadan da bu sanal engellemelere ve oturma eylemlerine katılabiliyor.
"Elektronik sivil itaatsizlik" ifadesi, Eleştirel Sanat Topluluğu adı verilen bir grup sanatçı ve teorisyen tarafından ortaya atıldı. 1994 senesinde bu konuyu ele aldıkları ilk kitaplarını yayımladılar: Elektronik Kargaşa.
Bundan iki yıl sonra "Elektronik Sivil İtaatsizlik" ve "Diğer Popüler Olmayan Fikirler" adlı kitapları geldi. İki kitap da, sokaklardaki protestoları nasıl internete aktarmalı sorusuna teorik açıdan yanıtlar arıyordu.
Wray'a göre elektronik sivil itaatsizlik 1998'e kadar genel anlamda teorik düşünümler olarak kaldı. Ancak 1997'de Chiapas'taki Acteal Katliamı'ndan sonra internet altyapısını hem bir iletişim aracı hem de doğrudan bir eylem alanı olarak gören daha melez bir duruşa doğru kayma oldu.
Elektronik sivil itaatsizlik ilk sınır ihlaliydi; "siyasallaşmış hacking" ikincisi, "gelecekteki savaşa direniş" de üçüncüsü oldu.
1998'in başlarında kendilerine Elektronik Kargaşa Tiyatrosu diyen küçük bir grup, sanal oturma eylemlerinin erken dönem biçimleriyle çeşitli deneyler yapan insanları izlemeye almıştı. Daha sonra bu grup FloodNet adını verdikleri bir yazılım yarattı ve çeşitli ortamlarda Meksika hükümetine karşı insanları kitlesel sanal oturma eylemlerine davet etmeye başladı.
FloodNet web tabanlı bir java yazılımı, tekrar tekrar tarayıcı yükleme komutları gönderiyordu. Teorik olarak yeterli sayıda katılımcı aynı anda FloodNet URL'sini hedef siteye gönderdiğinde ve kritik bir sayıya ulaşıldığında o noktadan itibaren siteye başka bir giriş yapılamıyor. 9 ve 10 Eylül 1998 günleri tüm dünyadan 20 bin kişi FloodNet tarayıcısına bağlandı. Bu eylem Avrupa medyasında büyük yankı uyandırdı.
JF adında bir hacker
Yine Meksika örneğine dönersek, Elektronik Sivil İtaatsizlik tarzı eyleme ek olarak, 1998'de Meksika hükümetinin web sitesine doğrudan hacker saldırıları oldu.
Bu kişiler siteye girip kendi siyasi mesajlarını bıraktılar. Bu, siteye girip kendi istediği gibi değiştirme taktiği, o sene en popüler taktikti. Bu taktiğin belki en bilinen örneklerinden biri, "JF" diye bilinen genç İngiliz hacker'ının hikayesidir.
JF tüm dünyadan yaklaşık 300 web sitesini hack'ledi ve o sitelere nükleer karşıtı imajlar ve metinler yükledi. Bu yöntem pek çok grup tarafından denenmiştir.
Pek çok siyasallaşmış hacking türü ile elektronik sivil itaatsizlik arasındaki temel bir ayrım, elektronik sivil itaatsizlik eylemcileri isimlerini saklamazken, siyasi hackerların çoğu isimlerinin gizli kalmasını tercih eder. Siyasi hacking eylemlerinin çoğu genelde gruplar tarafından değil bireyler tarafından yapılır.
Gelecekteki savaşa direniş
1990-1991 Körfez Savaşı kimi uzmanlar tarafından ilk enformasyon savaşı diye adlandırıldı. Zira o savaş askeri bakımdan enformasyon ve iletişim teknolojilerine aşırı derecede bağımlıydı. Silah sistemlerinin yanı sıra iletişimin tamamı, uydular, radar, telsiz ve telefondan oluşan büyük bir haberleşme altyapısına dayanıyordu.
Körfez Savaşı sırasında iletişimde e-mail kullanıyordu; ayrıca diğer şehirlerdeki direniş hareketler hakkında bilgileri Bülten Sistemleri ve haber grupları kanalıyla alıyorlardı. Bilgisayara erişimi olmayanlarsa faks ve telefon kullanıyordu. Ancak pek çok kişinin bilgisayar erişimi yoktu, faksarı da yoktu.
Sokağa çıkınca gördükleri posterlerden, televizyondaki veya radyodaki duyurulardan ya da kulaktan kulağa iletilenlerden haber alıyorlardı. O günlerde İnternet'in haberleri yaymada ve insanları harekete geçirmede marjinal bir rol oynadığını söylemek yanlış olmaz. Savaşa muhalefet edenler, herkes gibi CNN izleyerek haber alıyorlardı. Akla şöyle ilginç bir soru geliyor: Bugün veya hatta yarın ya da yakın gelecekte karşımıza benzer bir durum çıksa ne olur?
Ve Wikileaks
Günümüzde siber-protestoların etkili olma potansiyeli üzerinde durulması gereken bir mesele. Her ne kadar haktivizm daha çok, mevcut örgütlü çabaları güçlendirmenin veya desteklemenin bir yolu, biraz ses çıkarmanın ve dikkatleri bir yere odaklamanın bir yolu gibi görünse de yasal sınırları zorlayan kimi haktivist hareketlerin çok etkili bir siyasal muhalefet etme potansiyelinin varlığını açıkça göstermiştir.
Wikileaks deneyimi bunun en iyi örneğidir. Geleneksel aktivist mücadele yöntemlerini destekleyen, oları güçlendiren ve kolaylaştıran bir destek güç/yöntem/araç olmanın ötesinde, bilgisayar tabanlı teknolojilerin ve İnternet'in sunduğu teknik olanaklarla haktivizmin bizaati kendisi, sınırları küresel katılıma olanak veren, hem merkezi ya da bölgesel iktidarlar hem de küresel siyasi egemenler tarafında kontrol edilmesi nerdeyse imkansız olan bir siyaset yapma biçimine dönüştü.
Hacktivizm veya siyasi hackinge teknolojik, örgütsel ve kültürel-ideolojik alanlarda yeşeren siyasi projeler bağlamındaki hacker değerlerinin bir ifadesi olarak bakmak gerek.
Kimi haktivite formlarının bazılarının, yasanın sınırlarında gibi görmek oldukça kolay ancak yasal olanla olmayanın sınırında gidip gelen daha müphem formların da var olduğu unutulmamalı.
Daha önce de belirttiğimiz gibi, siber-uzayın doğası sınırlarötesi olmasında yatar. İnsanlar coğrafi siyasi sınırların ötesinde kolayca eyleme geçebilirler, zira bu sınırlar gezindikleri alanda kendilerini göstermezler.
Toplumsal laboratuar
Yasaların uygulama alanları ise hala belirli coğrafi sınırlar içinde kalır. Dolayısıyla siyasal aktörlerin yeni becerileriyle, hala yasalara bağlı olan eski sistem arasında bir çatışma söz konusudur.
Bu durum daha şimdiden değişmektedir. Uluslararası arenada yasal çerçevelerin siber-uzaya uyarlanmasına çalışıldığını görüyoruz.
Şu anda bulunduğumuz noktada pek çok şey net olarak görülebiliyor. Birincisi, görece zararsız olan bilgisayar aktivizminden gelecekteki savaşa yönelik tehlikeli bir direnişe kadar uzanan bir yelpazede tanımlanan haktivizm yükselişte olan bir fenomendir. İkincisi, sözle eylemin belirli bir kombinasyonunda var olan bir olasılıklar yelpazesini temsil ediyor.
Şurası açıktır ki, bir taktik medya formu olarak da görebileceğimiz haktivizm, hakim kamusal alanlara müdahale etmeye yönelik somut mekanizmalar sağladı.
Bir başka düzeyde de, Indymedia ve daha geniş toplumsal hareket network'leri gibi projelerin yaydığı alternatif haberlerin ve enformasyonun ülkeaşırı dolaşımı, yoğun bir aktivist karşı-kamu aktivistleri ağı üretti.
Alberto Melucci'ye göre, toplumsal hareketler sadece siyasi baskı grupları olmakla kalmıyor, aynı zamanda yaratıcı toplumsal ve kültürel laboratuarlarına da dönüşmüş durumda. Bu bakımdan küresel adalet haktivistleri yeni bilgisayar teknolojileriyle deneyler yaparken bir yandan alternatif kültürel kodlar ve toplumsal pratikler de üretiyorlar, bunlar da yeni taktik müdahale, siyasal örgütlenme ve kültürel ifade biçimleri üretiyorlar.
Sonsözü Tuğrul Tanyol'a vermek en doğrusu:
"İnternet kapitalizmin ruhunu ve yapısını hiç bir şeyin yapamayacağı kadar değiştirecek. Ve bir kez daha Marx'ın analizi doğruluk kazanacak. Yeni teknolojiler yeni üretim biçimleri ve ona uygun üst yapılar yaratacak. Yasaların ve ahlakın bir kez daha değiştiğini göreceğiz, devlet ve yönetim biçimlerinin de. Ve bunun için bir ihtilal bile gerekmeyecek." (AP/HK)
* Bu yazı Ali Pekşen'in İzinsiz Gösteri sitesinde yayınlanan "İnternet ve Hacktivizm: Yeni Toplumsal Muhalefet Biçimleri" adlı makalesinden kısaltıldı.
Kaynaklar:
* Lear, J.V. ve P.V. Aeslst (2009) Cyber-Protest and Civil Society: the Internet and Action Repertoires in Social Movements, edit by Yvonne Jewkes and Majid Yar, Handbook on Internet Crime, Willan Publishing.
* Creenber, G. ve R. Martin (2009) Digital Culture. New York: The McGraw-Hill.
* Castells, M. ve M. İnce (2006) Manuel Castell'le Söyleşiler. Çev., Ebru Kılıç. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
* Castells, M. (2006) Enformasyon Çağı: Ekonomi, Toplum ve Kültür. İkincii Cilt: Kimlik Gücü. Çev., Ebru Kılıç. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
* Castells, M. (2005a) Enformasyon Çağı: Ekonomi, Toplum ve Kültür. Birinci Cilt: Ağ Toplumunun Yükselişi. Çev., Ebru Kılıç. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
* Castells, M. (2005b) "Enformasyonculuk ve Network Toplumu." Hacker Etiği: İş Hayatına Yıkıcı bir Yaklaşım. Pekka Himanen (der.) içinde. Çev., Şebnem Kaptan. İstanbul: Ayrıntı. 145-160
* Hardt, M. ve A. Negri (2002) İmparatorluk. Çev., Abdullah Yılmaz. İstanbul: Ayrıntı.
* Levy, S. (1984) Hackers: Heroes of the Computer Revolution. New York: Penguin
* Leineri B., Cerf, V., Clark, D., Kahn, R., Kleinrock, L., Lynch, D., Postel, J., Roberts, L., Wolff, S. (2008) 'A brief history of the internet' ACM SIGCOMM Computer Communication Review, sayı 39(5), ss 22-31.
* Laer, J.V. and P. V. Aelst (2009) "Cyber-Protest and Civil Society: the Internet and Action Repertoires in Social Movements." Handbook on Internet Crime. Yvonne Jewkes and Majid Yar (.der) içinde, UK: Willan Publishing, 230-254.
* Levy, S. (1984) Hackers: Heroes of the Computer Revolution. New York: Penguin.
* Keller, D. (2004) 'Tabandan Küreselleşme: Radikal demokratik Bir Teknopolitikaya Doğru"
* Kamusal Alan. Meral Özbek (der.) içinde, İstanbul: Hil Yayınları, 715-735.
* Meikle, Graham (2002) Future Active: Media Activism and the Internet. New York and London: Routledge.
* Sinanoğlu, O. (2000) Bye-Bye Türkçe. İstanbul: Otopsi Yayınevi.
* Stratton, J. (2002) "Siberalan ve Kültürün Küreselleştirilmesi." Cogito, sayı 30, ss 80-97.
* Tanyol, T. (2002) "Anarşizm ve İnternet" Cogito, sayı 30, ss 204-210. Taş, O. (2007). "Şebeke Toplumunda Direniş: Hacker Kültürü ve Teknoloji Etiği." Yeni Medya Çalışmaları. Mutlu Binark (der.) içinde. Ankara: Dipnot Yayınları. 309-345.
* Taylor, P. A. (2005) "From Hackers to Hacktivism: Speed Bumps on the Global Superhighway?" New Media and Society, 7(5): 625-646.
* Timisi, N. (2003) Yeni İletişim Teknolojileri ve Demokrasi. Ankara: Dost.
* Tribe, M. ve Jana, R. (2006) New Media Art. New York:Taschen.
* Winson, B (1998) Media Technology and Society. Londra ve New York: Routledge.
* Winston, B. ve Walton, P (1996). 'Netscape: virtually free', Index on Censorship, vol. 25, sayı 168, Ocak/Şubat.
* Wray, S (2010). "Electronic Civil Disobedience and the World Wide Web of Hacktivism: A Mapping of Extraparliamentarian Direct Action Net Politics", SWITCH, Online Journal of New Media. http://switch.sjsu.edu/web/v4n2/stefan. Erişim tarihi: 01.12.2010