Yine bir çocuk istismarı vakası, bu sefer olay yeri ABD'nin futbol takımıyla en ünlü okullarından biri Penn State. Tek fark, sessiz kalan yöneticilere ve güvenlik görevlilerine ülkenin en ünlü, en efsane, en başarılı spor adamlarından birinin de eklenmiş olması.
Bu, sadece bir futbol koçunun, arkadaşının suçlarını görmezden gelerek nelere sebep olduğunu anlatan bir yazı değil, kampüs polisinden idari personele futbol endüstrisiyle bağlantılı herkesin, okulun (ve tabi ki takımın) "marka değerini" düşürmemek için nelere göz yumduklarının da hikayesi.
Joe Baba
Joseph Vincent Paterno, ya da futbol fanlarının onu andığı ismiyle Saint Joe (Aziz Joe), JoePa (Joe Baba), Pennsylvania State University'nin futbol takımı olan Nittany Lions'daki 46 yıllık koçluk görevinden, üniversite rektörü Graham Spanier'le birlikte, geçtiğimiz ay kovuldu.
Amerika'daki kolej futbolu belki Atlantik'in diğer yakasındakiler için bir anlam ifade etmiyor olabilir; fakat burada söz konusu olan her yıl milyon dolarlarlık yatırımların yapıldığı, gençlerin üniversite spor takımına girdiği andan itibaren müthiş bir sömürü mekanizmasina eklemlendiği ve zaten kokuşmaya meyilli futbol endüstrisinin akademiyi de kendiyle beraber yerin dibine çektiği vahşi bir arena.
Bazı arkadaşlar iyi değildir
Olayı kısaca özetleyelim. Paterno'nun kapısı, 2002 yılında takımın asistan koçlarından biri olan Mike Mcqueary tarafından çalınır. Konu, takımın diğer asistan koçu ve Paterno'nun sağ kolu Jerry Sandusky'nin (67) 10 yaşındaki bir çocuğu taciz etmesidir.
Federal yasalara göre, böyle bir durumda polisi durumdan haberdar etme zorunluluğu olan Mcqueary, gereğini yapmak yerine konuyu Paterno'ya götürmeyi tercih eder.
Mcqueary'nin üniversite kampüsünde tanık olduğu bu sahne ne ilktir ne de son. Mağdur çocukların ailelerinin yıllar icinde kampüs polisine yaptıkları şikayetler ancak 2009'da sonuç verir.
Jüriye tanık olarak ifade veren sekiz mağdur çocuktan, yalnız birinin annesi, 1994-95 yıllarında Sandusky'i üniversite polisine şikayet eder. Bölge savcısı, bu durumda bir ceza verilemeyecegini belirtir, soruşturma kapanır.
2000 yılında okulun temizlik görevlisi Sandusky'nin başka bir tacizine tanık olur ve şefini durumdan haberdar eder. Yine, hiçbir resmi rapor tutulmaz.
Bu süreçte okulun kaybedeceği prestij ve elbette para yapılan hesaplar arasındadır. Sadece üniversiteye yılda 50 milyon dolar kazandıran bir takım, görünmez ellerin korumasındadır.
Olaylardan ilk 2002'de haberdar olduğunu iddia eden Joe Paterno'nun öncesinde neleri bildiği ama söylemediği merak konusu. Zira Penn State'te tanrı muamelesi gören bu kadar güçlü bir adamın (kendisinin George Bush'la olan ahbaplığını da analım), 1998'de bölge savcısı tarafından tutulan 100 sayfalık polis raporundan haberdar olmaması hala kimseye inandırıcı gelmiyor.
Paterno ilk pişmanlığını, olaylar patladıktan birkaç gün sonra dile getirir: "Bu, hayatımdaki en büyük üzüntülerden biri. Sonradan anladım, keşke daha fazla şey yapabilseydim".
Bir Savcı
Şimdiki Pennslvania Valisi Tom Corbett, 2009'da bu olayı başsavcı sıfatıyla soruşturmak icin kolları sıvar. Tanıklar dinlenir, bağlantılar açığa çıkar ve derine inildikçe Sandusky'nin tacizine maruz kalan yaşları 12 ila 15 arasında değişen başka çocuklar da olduğu tespit edilir.
Skandalın bir başka boyutu ise Sandusky'nin kurucularından olduğu ve Penn State'in desteklediği the Second Miles isimli hayır kurumu. Kurumun, Pennsylvania'da yılda 100 bin yoksul çocuğa daha iyi bir gelecek sunmak ve olanaklarını arttırmak gibi ilkeleri var.
Polise gelen şikayetlere bakıldığında, the Second Miles'in Sandusky'nin tacizlerini gerçekleştirdiği başka bir mecra olduğu tespit edildi.
Soruşturma sonunda Jerry Sandusky, içlerinde Penn State kampüsünün de olduğu birçok yerde, 10 erkek çocuğunu defalarca taciz etme suçundan tutuklandı. Aralarında Mcqueary'nin de olduğu 11 tanık neler yaşandığını anlatmak için davanın ikinci celsesini bekliyor.
The New York Times'a verdiği röportajdan NBC'den Bob Costas'la olan canlı bağlantıya, Sandusky medyaya verdiği tüm demeçlerde hakkındaki bütün suçlamaları reddetti. Yaptıklarını, "gençleri ve onlarla zaman geçirmeyi sevmek" olarak tanımladı.
Koşulsuz destek
Paterno'nun üniversite yönetimi tarafından işine son verildiği anda, Penn State kampüsü karıştı. Öğrenciler ve taraftarlar Paterno'yu desteklemek icin 84 yaşindaki koçun evinin önünde toplandı.
"Yaptığın her şey için teşekkürler" yazan pankartlarla Paterno'yu destekleyen gençler, spor yazarı Dave Zirin'in bir yazısında ("İki Protestonun Hikayesi") layıkıyla resmedildiler. Zirin yazısında, ESPN arabasını devirecek kadar çılgına dönen ve olayın vehametini kavrayamayacak kadar gözleri kararan genç taraftarları eleştiriyordu. Aynı gece Berkeley kampüsündeki Occupy Wall Street protestosunda hiçbir şiddet yöntemine başvurmamalarına rağmen 39 öğrenci tutuklandı.
ABD'de kolej futbolu şimdi her zamankinden daha çok endüstriye yenik. Ve herkes, üniversitelerin bu muazzam para kaynaklarından gerektiğinde vazgeçmedikçe, bu mekanizmanin ahlaki bir düzene oturmayacağının ve aynı sömürü düzenin devam edeceğinin farkında.
Skandalın hemen ardından oynanan Nittany Lions maçının sonucunu da söyleyelim. Kazanan taraf Nebraska'ydı ama takımın koçu Bo Pellini'nin sözleri bu durumun pek bir önemi olmadığını hatırlattı: "Bence, birçok nedenden ötürü bu maç oynanmamalıydı... Buradaki durum futboldan da büyük. Bu olay, biraz önce oynadığımız oyundan çok daha büyük". (ÖD/ÇT)