Cemal Süreyya bir şiirinde "Sizin Hiç Babanız Öldü mü?" diye sormuş ya...
İnsan hapishanede olunca ve yanı başına bir arkadaşının babasının ölüm haberi buz gibi koğuşun ortasına düşünce, bu soruyu yasama, yargı ve yürütme kademelerinde yer alan bütün zevata yönelmek istedim.
Çünkü: 2012'yi uğurlamaya hazırlanırken, keyfimiz pek yerinde olmasa da, 31'i akşamı neler yapabiliriz diye düşünürken o sabah Adalet Bakanlığı'nın yılbaşı açık görüşüyle ilgili açıklamasını uzattılar mazgaldan.
Bu gecikmeli açıklamayı ailelerimize bildirmek için, haftalık telefon hakkımızı o gün kullanmamızı idare kabul etti.
Yan koğuştan Özlem Taşdemir babasının o gün hayatını kaybettiğini bu telefon görüşmesinde öğreniyor.
Bunun nasıl bir şey olduğunu cümlelere dökmenin çok zor bir iş olduğunu tahmin edersiniz!
Bir ay kadar önce Ankara'dan kızının görüşüne gelmek için yola çıkan babayı bindiği minibüste kalp krizi yakalamış.
Yoğun bakıma kaldırılmış!
Özlem'in yoğun bakımdaki babasını ziyaret etmek hakkını kullanması bir yana ailesinin haftada bir kez 10 dakika arama hakkı dışında; ciddi sağlık sorunlarının yaşandığı koşulda, yasanın tutsaklara tanıdığı telefon hakkının kullanabilmesi bile hayli sorun olmuş.
Zira hapishane idaresi önce babasının yoğun bakımda olduğuna dair bir rapor istemiş.
Rapor gelmiş, fakat bu defa da savcılık gelen raporu yeterli görmemiş, heyet raporunun şart koşmuş.
Ve bütün bu bürokratik işlemler iki haftaya mal olmuş Özlem'e.
Babasının yoğun bakımdan çıkmasını umut edip beklerken; yılbaşı günü ailesiyle yaptığı telefon görüşmesinde babasının ölüm haberini aldı.
Hani yasalar çıkarmışlardı biz tutsaklar için!
Hiç değilse, yitirdiğimiz sevdiklerimizi, yakınlarımızı son yolculuklarında yalnız bırakmayalım, acımızı sevdiklerimizle/ailemizle paylaşalım diye!
En azından kamuoyuna bu türden açıklamalar yapmıştı Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Hükümeti'nin sözcüleri ve Adalet Bakanı.
Ama değişik örneklerde, uygulamada gördük ki işin aslı hiç de böyle değilmiş!
Aslında yasayı birileri için çıkardıkları, kamuoyuna da tüm tutsaklar için çıkarılmış bir yasa olduğu söylenerek gerçekler gizlenmiş.
Zaten iyileştirme adına çıkardıkları yasaların ardından sıraladıkları yasadan yararlanma koşullarıyla, o yasadan siyasi tutsakların yararlanmayacağının altını bir şekilde çiziyorlar.
Özlem babasının cenaze törenine katılmak için idareye başvurdu.
Ölüm raporu istemişler!
Hastaneyle ilgili bilgileri verip, raporu hastaneden isteyebilecekleri söylenmiş idareye.
Ama idare Özlem'in annesini arayarak, ölüm raporunu istiyor.
Yaşadığı acıya rağmen annesi Sultan Taşdemir aynı gün, 31 Aralık günü ölüm raporunu hapishaneye fakslıyor.
Ve o gün mesai saati bitmeden Gebze Cumhuriyet Savcılığı'nın kararı Özlem'e tebliğ ediliyor.
Kararın neresinden tutmalı, karara dair hangi cümleleri kurmalı; artık bu işi sizlere havale ediyorum.
Ancak bu karar hukukçuların üzerinde durması, duyarlı milletvekillerinin bu sorunu Meclise taşıması, Özlem şahsında biz tutsakların haklarını aralamaları için önemli bir belge!
Bu nedenle bir yılbaşı gününde sevgili Özlem ve ailesine yaşatılan gayri insani uygulama ve kararı olduğu gibi paylaşmak istiyorum:
"Hükümlü Özlem Taşdemir'in Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının ilgaya cebren teşebbüs suçundan ağrılaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırıldığı,* verilen cezanın infazı için 05/12/1998 tarihinde cezaevine alındığı, 5275 sayılı Yasa'nın 17. maddesi 5218 sayılı yasa'nın 1/1 maddesi gereği (Mülga 4471 sayılı kanun'un 1/B Maddesi) uyarınca koşullu salıverilme tarihinin ölünceye kadar olduğu,
"5275 Sayılı Yasa'nın 94. maddesinde düzenlenen mazeret izni hükümlülük süresinin beşte birini iyi halle geçirmiş olanlara hükümlünün isteği ve Cumhuriyet Başsavcılığının onayı ile Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza Güvenlik tedbirinin infazı hakkında tüzüğün 138/3 maddesi tehlikeli hükümlüler hariç olmak üzere, kurumda geçirilen süreye bakılmaksızın hükümlünün, kurumun bulunduğu il sınırları içinde olmak ve dış güvenlik görevlisinin refakatinde bulunmak şartıyla, talebi ve Cumhuriyet Başsavcılığının onayı ile ana-baba-eş-kardeş ve çocuğunun cenazesine katılmasına ölümün ve ölen kişiyle yakınlığının belgelenmesi kaydıyla izin verilebilir."
Bu gerçeklerle Özlem, babasını uğurlamaya gidemedi.
Ne demişti şiirinde Cemal Süreyya:
Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum. (FE/HK)
* Yukarıdaki belgede Özlem ağırlaştırılmış müebbet cezası almış gibi işlem yapılmış olsa da, müebbet hapis cezasından hükümlü. Ve elbette bu notu sadece maddi bir hatayı düzeltmek için düştüm. Yoksa yasadan yararlanmanın koşulunun alınan hapis cezalarına indirgenerek uygulanmasının her bakımdan yanlış olduğunu düşünüyorum.
* Füsun Erdoğan, 5 Ocak 2013, Gebze Kadın Kapalı Hapishanesi