Türkiye gerilimli günlerden geçiyor.
Ve bütün bu karmaşanın, hızla değişen gündemin içinde bazı önemli meseleler arada kaynayıp gidiyor.
31 Mart 2015 günü görülen Balyoz Davası’nda bütün sanıklar beraat etti.
Peki ya yüzlerce, hatta binlerce dava dosyalarında hapis cezasına çarptırılanlar?
Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkeme’lerin verdiği kararlarla bütün gençliklerini hapishanelerde geçirenler ve geçirecek olanlar?
Genç yaşta tutsak düşen ve yaşlanarak dışarı çıkmayı bekleyenler!
Onların durumları ne olacak?
Bütün bu karmaşanın içerisinde onları hatırlayan kimsenin olmaması, bu sessizlik hali insanı isyan ettirecek cinsten...
Daha iki hafta önce Gebze Hapishanesi’nden Gülizar Erman’ın son durumunu paylaşmış, Anayasa Mahkemesi’nin adaletsiz kararına isyanımı dile getirmiştim.
Elimde Aysel Doğan’a uydurma gerekçelerle verilen 15 yıllık hapis cezasının kararı var!
Çok uzağa gitmeme gerek yoktur...
Balyoz Davası’nda karar veren İstanbul 10. ACM benim yargılandığım dava dosyasında da, 4 Kasım 2013 gecesi kalemi kırmıştı!
Balyoz davası Yargıtay’ca onaylanınca, heyet başkanı Ömer Diken “kararlarının ne kadar isabetli olduğunu” açıklarken, Yargıtay 9. Daire’nin bir onama merci gibi çalıştığını çok iyi biliyordu.
Burada Balyoz ve Ergenekon davalarında hakikaten yargılanması ve cezalandırılması gerekenlerin sayısının hiç de az olmadığını, hatta hakkında dava açılmayan ama sanık sandalyesine oturtulması gerekenlere dokunulmadığı gibi yapılması gereken tartışma ve değerlendirmeleri şimdilik bir tarafa bırakıyorum.
Çok değil kısa bir süre önce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Harpokulu’nda yaptığı konuşmada:
“Ergenekon davasında kandırıldık” dedi.
Ardından Balyoz sanıklarına beraat geldi.
Davalar siyasi olunca, mahkeme kararları da kaçınılmaz olarak siyasi oluyor.
Varsın Erdoğan ve hükümet üyeleri her sıkıştıklarında “Yargıya müdahale edemeyiz” desinler!
Kamuoyu onların istediklerinde mahkemelere nasıl müdahale ettiklerini çok iyi biliyor.
Koşullara göre yüzlerce, binlerce yıla varan hapis cezaları da çıkıyor.
Balyoz’da olduğu gibi, önce ceza, sonra beraat de çıkabiliyor.
Ancak özel olarak vurgulamalıyım ki; devrimcilerin, sosyalistlerin yargılandıkları dava dosyalarında her dönem büyük cezalar verilmiştir, veriliyor...
Yani, bizim dosyalarımız söz konusu olduğunda kimin dönemi olduğunun hiç bir önemi olmuyor; her halükarda ceza verme fiili işletiliyor.
Yani kimin borusu öterse ötsün, ilericiler, demokratlar, devrimciler, sosyalistler her zaman dava dosyalarında hiç bir kanıt bulunmasa da, “kanaat”le onlarca, yüzlerce yıla varan hapis cezalarıyla cezalandırılıyor.
Ve ne yazık ki; aileler, bazı demokratik kurum ve partiler, duyarlı kamuoyu dışında kimsenin sesi çıkmıyor.
Çoğu zaman onlar da, içeride hak mücadelesi yürütenleri unutuyorlar.
Genel olarak dışarıdakilerin bu duyarsızlıkları bir yere kadar “hoş görülebilir” olsa da...
Gerçek hukuk insanlarının bu tür durumlardaki edilgenlikleri de, duyarsızlıkları da hoş görülemez!
Şimdi merak ediyorum...
Balyoz Davası’nda ortaya çıkan bu tablo karşısında hukuk insanları, devrimci-demokrat avukatlar, barolar harekete geçecekler mi?
Türkiye’de mahkemelerin çivisinin çıktığı artık hiç bir şekilde gizlenemezken, nasıl oluyor da bu mahkemelerin kararlarıyla hayatları ellerinden alınan yüzlerce, binlerce siyasi tutsağın uğratıldığı adaletsizlik görmezden geliniyor?
Bu adaletsizlik, çifte standart karşısında susacak mıyız?
Geçmişte çıkan tüm mahkeme kararlarının yeniden görülmesi için şimdi değilse ne zaman harekete geçeceğiz? (FE/HK)
Füsun Erdoğan, Brüksel