Büyükada'ya bahar geldi. Ada ve bahar deyince, mimozalardan bahsetmemek olur mu? Olmaz tabii, mimozalar çiçeklerini açtı. Hatta erguvanlar, papatyalar, akasyalar da... Herkes baharın kokusuyla sarhoş olmuş gibi...
Ya biz! Biz de çok mutluyuz, esnaf mutlu, faytoncu mutlu, balıkçılar mutlu... Esnaf, yıllardır ödeyemediği vergi borçlarını "af" sayesinde, -hadi seçim yatırımı demeyelim- yeni yapılandırmayla ödemeye başladı. Hatta vergi dairesinden çıkan herkes, hayatında yeni bir sayfa açıldığını düşünerek büyük bir mutluluk yaşamaya başladı.
Bahar da geldi, her şey güzel olmaz mı? Olur tabii...
Mutluluk, iki tane ağacın çiçek açmasına bağlı, ne güzel... Hayatlarının başlangıcına şahane bir kazık yiyerek başlangıç yapan lise öğrencileri de mutlu.
Ama bizim yaş grubuna inat, haklarını çatır çatır arıyorlar. Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) eylemlerinden arta kalan zamanlarda üzerlerine karabasan gibi çöken Ali Demir'in stresini bisiklet sürerek atmaya çalışıyorlar.
Haziran ayında yapılacak seçimler de adaya ayrı bir hava getirdi. Herkes, sevinçli bir telaş içinde. Bütün partiler seçime hazırlanıyor. Parti temsilcileri her seçim öncesi olduğu gibi tril tril.
Erkekler takım elbiseli, kadın partililer de en yeni elbiselerini giymiş seçmenleri yani bizi dolaşmaya çıktılar bile. Seçim büroları açılırken, büroların etrafı partilerin bayraklarıyla süs püs.
En hoşuma gidense, seçmenlerin şımarıklığı, yani bizim veya benim şımarıklığım...
Böyle bir keyif dört yılda bir yaşanıyor. Beş yıl mıydı acaba... Olsun, keşke daha az aralıklı seçim olsa. Geçen Adalet ve Kalkınma Partili (AKP) İsmail aradı. İsmail bahçıvan, süper yoksul, ama umutlu, en çok da AKP'den.
Neyse "abi, bu seçimde bizim partinin gösterdiği engelli bir milletvekili adayı var, onu seçim bürosunda ağırlayacağız, O da, adada yaşayan engellilerin sorunlarını dinlemek istiyor, sen engellilerin sorunlarını anlatır mısın" dedi.
Düşünebiliyor musunuz benim sevincimi? Yıllardır engelli derneklerinde çalışırım, sürekli Ankara'ya gideriz, sürekli mecliste milletvekili kovalarız, bakan kovalarız. İki satır dert anlatabilmek için ne taklalar atarız ama bir türlü bu önemli şahsiyetlere ulaşamayız. İşte fırsat ayağıma geldi.
Hemen mahalle muhtarım Rafet Garip'i, balıkçılar kooperatifinden Fatih'i yanıma alarak irtibat bürosuna gittim. Sağolsunlar, ayakta karşıladılar, milletvekili adayını yakalamışken hemen anlatmaya başladım.
Bu vapurların hali ne olacak? Bostancı- Adalar arasına motor koydunuz, bırakın engelli insanı, sağlam insan bile binmekte zorluk çekiyor...
Ve genel sorunlar, Niye engelli dernekleriyle değil de, sadece maliye bakanlığının görüşünü alıyorsunuz? Hani açıklık, nerede katılımcılık, demokratik ortamın yaratılmasını en çok siz istemiyor muydunuz?
Sayın aday, bütün ciddiyetiyle beni dinledi, notlarını aldı. Ben de görüşlerimin dinlenilmesinden memnun oradan ayrıldım. Dışarıya çıktığımda kendime olan güvenim muhteşemdi, derin bir nefes aldım.
Üzerime düşen görevi yapmanın mutluluğuyla Büyükada iskelesinin oraya doğru yollandım. (HE/ŞA)