"Ne bir haram yedin ne cana kıydın
Ekmek kadar temiz su gibi aydın
Hiç kimse duymadan hükümler giydin
Yiğidim aslanım burda yatıyor"
Gençtik, daha yirmili yaşların başında... Çok güç şartlarda, özveriyle çıkarılan bir gazetenin, Demokrat'ın gönüllüleriydik ve isyankardık her genç gibi. Kavgamız kendimizle değildi, gençliğin "fıtratında" sayılan bencillik hiç değildi.
Sömürü düzenine, talana, zulme tüm haksızlığaydı.
80'lilerdik.
İlk gençlik ve gençlikleri ateşle sınanan. Aşklarını, sevinçlerini, kendi duygusal hesaplaşmalarını içine hapsetmiş; gelecek yeni bir dünyaya ertelemiş 80'liler.
Recai de bizdendi. Yalnızca bir bakışla bütün sırlarımızı, gençliğe dair, insanlığa dair bütün duyguları paylaştığımız arkadaşımızdı.1980 yılının faşizan ortamında gazetenin polis muhabirliğini yapan bir "cesur yürek"ti.
Yalnızca zulüm edilenleri yazmak, insanlığa haber çıkarmaktı görevi. "Haber iletmekti dört yana, güneş toplamaktı "
21 yaşında, işkenceyle öldürdü 12 Eylül faşizmi onu.
Gençliğini, orta yaşlılığını, geleceğini umutlarını, aile sevgisini, daha aydınlık, daha demokrat bir dünyada yaşama isteğini öldürdü.
İnsanlığı öldürdü.
Bize de Recai'nin katillerinin