1 Mayıs 2012’de “olaysız” geçen Taksim 1 Mayıs kutlamalarındaki uzun konuşmalar, bitmeyen protokollerin ardından kendi kendime “Eh artık bir daha sadece eğlence kısmına geliriz” demiştim. Ne var ki yüce devletim bu tatil planlarımı iptal ettirdi.
Yoksa ben de istemez miydim “bağzı Twittercıların” dediği gibi gerçekten işçi olup güzel havanın keyfini piknikte çıkarmayı… Bunun yerine bu 1 Mayıs’tan kısmetime düşen biber gazı, TOMA suyu ve plastik mermi oldu.
Oysa ki paralel bir evrendeki Türkiye’nin 1 Mayıs 2014’ü bol halaylı, bol bol sıkıcı konuşmalı, horonlu, zılgıtlı ve Kardeş Türkülü geçiyordu. Bu evrendekinin aksine saat 10’da kalkmış, kahvaltı etmiş, gazeteci olarak görevimi yerine getirmek üzere evime iki dakika mesafedeki Taksim Meydanı’ndaki kutlamaları iki saat boyunca haberleştirmiş ve bir işçi olarak 1 Mayıs bayramımı Mis Sokak’ta kutlamaya başlamıştım.
Bu evrendekinden farklı olarak biber gazı, TOMA suyu ve plastik mermi yerine sıcaktan hoşafa dönmüş su içmiş, güneşin altındaki açlıkla pek bir tatlı gelen 1 Mayıs simidi yemiş, kaslarım da halay çekmekten yorgun düşmüş olurdu.
Çevredeki birkaç ATM dışında 1 Mayıs’tan esnaf da mutlu ayrılırdı, protestocu da.
Ama bunların hepsi o paralel evrende kaldı.
Bu evrendeyse sabah yedide kalkıp kafese alınmış Taksim Meydanı’ndan bir sürü kontrol noktasını geçtikten sonra Halaskargazi üzerinden DİSK’e doğru yürümeye başladım. Öyle ki sanki İstanbul’da değil çatışma bölgesindeyim.
Halaskargazi boyunca tüm (ama tüm) ara sokaklar polislerce tutulmuştu. Öyle ki Fındıklı’dan Unkapanı’na, Dolapdere ve Mecidiyeköy’e kadar abluka altına alınmış olan alanda uzun süre polisten başka iki ayaklı görmedim.
Gördüğüm manzara, uyuyan polisler, copunu insanlara sallayan polis ve selfie çeken polislerden ibaretti.
DİSK’e geldiğimdeyse o kadar az kişi gelmişti ki moralim bozuldu. Keza sayı daha sonra artsa da çoğu işçi, emekçi ve protestocu barikatların arkasında kalmış, Okmeydanı, Mecidiyeköy ve Beşiktaş’ta polisin şiddetiyle yüz yüze gelmişti.
DİSK’in yürüyüşü başladığında DİSK Genel Başkanı Kani Beko ile polisin müzakeresi hala daha devam ederken polis saldırdı.
Evet saldırdı.
“İstanbul Polisi” istediği kadar anonslarında “Halaskargazi’deki kitle”ye seslenerek yürüyüşün “yasadışı” olduğunu iddia etse de, “bağzı şeyler” sırf birileri yasadışı ilan etti diye yasadışı olmuyor. Her ne kadar aksi uygulanmaya çalışsa da bizim yasalarımızı sadece parlamento ya da daha gündelik hayata uygun olan bir polisin ya da otokratın iki dudağı da belirlemiyor.
2007’de de Taksim yasak dediler. Taksim’e girildi. 2008’de de yasak dediler. Girilmeye çalışıldı. 2009’da da yasak dediler sonra “makul sayı girebilir”de anlaştılar. 2010’daysa bilimum AKP afişlerinde de dendiği gibi “Taksim yasağı kalktı”.
Bu durumda yasalar bellidir, talepler bellidir, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları bellidir, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası bellidir, İnsan Hakları Beyannamesi bellidir.
O sebepten bu evrende de o Taksim, tıpkı kardeş paralellerdeki gibi 1 Mayıs alanıdır.
Bir sonraki 1 Mayıs Bayramı’mı bayram gibi geçirmek dileğiyle. (EA)