Bakanlar Kurulu Sözcüsü Cemil Çiçek'in açıklamasına göre, geniş bir anayasa değişikliğine ihtiyaç var, ama şu an zaman buna elvermiyor. Bakan Çiçek, "Bu değişiklikle, büyük ölçüde Avrupa Birliği (AB) süreciyle ilgili olarak, geniş bir mutabakat olacağını umduğumuz 10 maddelik değişikliği görüştük" demiş. Görüldüğü üzere, AB'ye uyum süreci sıkıştırınca, bir anayasa değişikliği paketi daha gündeme geliyor.
Yeni Anayasa ihtiyacı
Öte yandan, aynı gün, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Bülent Arınç, Türkiye'nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu belirtiyor. Ancak, yeni bir anayasa hazırlanması konusunda bir girişim gündemde değil.
Türkiye'nin gerçekten de yeni bir anayasaya ihtiyacı var. Bu ihtiyaç, 1982 Anayasası'nın yürürlüğe girdiği gün doğdu aslında. 1990'lı yıların başından itibaren de siyaset dünyası tarafından da telaffuz edilmeye başlandı. 1991 seçimlerine girerken, bazı siyasal partiler anayasa taslaklarını bile yazmışlardı. Ancak, bu doğrultuda ciddi bir adım atılamadı. Anayasa değiştirilme yoluna gidildi ve değişiklik ihtiyacı bitmiyor. Hatta, yapılan değişiklikler yeni değişiklikleri gerektirebiliyor. Dolayısıyla, A'dan Z'ye yeni bir anayasa yapılmadıkça, değişiklik ihtiyacı bitmeyecek gibi görünüyor.
Bu nedenle, 1982 Anayasası'nın değiştirilmesi acilleşen hükümleri yenilenirken, yeni bir anayasa yapımı sürecine girilmesi gerekli görünüyor. Bu o kadar da zor değil aslında. Yeni anayasayı hazırlamak üzere, barajsız bir seçimle bir kurucu meclis oluşturulması ve bu meclise, toplumsal uzlaşmayı sağlayarak, bir anayasa hazırlama görevi verilmesi mümkün. Yeter ki istensin!
Değişiklik paketinde neler var
Bakan Cemil Çiçek'in açıklamasına göre, Anayasa'nın 10., 15., 17., 38., 87., 30., 90., 131., 143. ve 160. maddelerinde değişiklik düşünülüyor. Bir kez daha belirtelim ki, bu maddelerin değişikliğine ilişkin önerilen metinler henüz açıklanmadı. Ancak, bazı ipuçları verildi. Bunlardan hareketle, yapılması düşünülen değişiklikleri görmeye çalışalım.
Anayasa'nın 10. maddesi, eşitlikle ilgili. Herkesin, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğunu ifade ediyor.
Maddenin bu 1. fıkrası, elbette kadın-erkek eşitliğini de kapsıyor. Ancak, değişiklikle, kadın-erkek eşitliğinin daha da vurgulanacağı söyleniyor. Elbette bunun bir sakıncası olamaz. Ülkemizde, kadın-erkek eşitliğinin hem hukuk düzeninde hem de uygulamada sağlanmasındaki sıkıntılar dikkate alındığında, kadın-erkek eşitliğini vurgulayacak bir anayasa değişikliği olumlu bir değişiklik olarak kabul edilmelidir.
Anayasa'nın 15., 17., 38. ve 87. maddeleri, ölüm cezasıyla ilgili ifadeler içeriyor. Bilindiği gibi, 3 Kasım 2001 tarihli ve 4709 sayılı yasayla, Anayasa'nın 38. maddesine bir fıkra eklenmiş ve üç hal dışında - savaş, çok yakın savaş tehdidi ve terör suçları halleri- ölüm cezası verilmesi yasaklanmıştı.
Ancak, Anayasa'nın, ölüm cezasının infazından söz eden 15. maddesinde, mahkemelerce verilen ölüm cezalarının yerine getirilmesinden söz eden 17. maddesinde ve ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar vermekten söz eden 87. maddesinde, 38. maddede yapılan değişikliğe paralel değişiklikler yapılmamıştı. Anlaşılan, şimdi o değişiklikler yapılmak isteniyor. Ayrıca 38. madde yeniden değiştirilmek istendiğine göre, umalım ki ölüm cezası tümden ortadan kaldırılsın.
Anayasa'nın 30. maddesi, basın araçlarının korunmasıyla ilgili. Madde, bazı suçların işlenmesi halinde, basımevi ve eklentilerinin suç aleti olduğu gerekçesiyle zapt ve müsadere edilmesi ve işletilmekten alıkonulmasını öngörüyor. Anlaşıldığı kadarıyla, madde değiştirilerek, basımevi ve eklentilerinin suç aleti sayılmasına son verilecek. Murat buysa, değişiklik niyeti olumlu karşılanmalıdır.
Anayasanın 90. maddesi, milletlerarası antlaşmaların uygun bulunmasıyla ilgilidir. Bu maddenin son fıkrası, usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmaların kanun hükmünde olduğunu, ancak Anayasa Mahkemesi'nde anayasaya aykırılık nedeniyle dava konusu edilemeyeceklerini öngörmektedir.
Kanun hükmünde olsa da, bu antlaşmalar, bir iç hukuk hükmüyle çatışıyorsa uygulanmamaktadır. Mahkemeler, iç hukuk hükmünü uygulamayı yeğlemektedir ve bu durum önemli bir eleştiri konusudur. Bu maddede yapılacak değişiklik, bu antlaşmaların uygulanmasını sağlamaya yönelik bir değişiklikse desteklenmesi gerekir.
Bu madde, daha önce de bu doğrultuda değiştirilmek istendi, ancak değişiklik gerçekleştirilemedi. Böylesi bir değişikliğin, egemenlik hakkının kullanılmasından bir ölçüde vazgeçilmesi sonucunu doğuracağı haksız yere ileri sürüldü. Unutulmamalı ki, bu antlaşmaların ülkede uygulanabilmesi için, yasama organının, yani ulusa ait olan egemenliğin bir bölümünü kullanan Meclis'in bir kanunla antlaşmanın onaylanmasını uygun bulması gerekmektedir. Bu gereklilik yerli yerinde dururken, değişiklikle egemenliğin bir bölümünün kullanılmasından vazgeçilmek istendiğini ileri sürülmesi anlaşılamaz bir tutumdur.
Anayasa'nın 131. maddesi, Yükseköğretim Kurulunda, Genel Kurmay Başkanlığının da temsilci bulundurmasını öngörmektedir. Yükseköğretim Kurulu, ulusal güvenlikle ilgili bir kurum değildir. Bu nedenle de, bu Kurulda, Genel Kurmay temsilcisinin bulunması anlamsızdır. Değişiklik, bu anlamsızlığı gidermeyi amaçlıyor görünmektedir ve yerindedir.
Anayasa'nın 143. maddesi, devlet güvenlik mahkemelerini (DGM) düzenlemektedir. DGM'ler, kuruldukları günden beri eleştirilmektedir. Bu mahkemelerde yapılan yargılamalar, adil yargılanma ilkesine uygun düşmemektedir. DGM'lerin kaldırılması ve yerlerine, basın mahkemeleri, çocuk mahkemeleri gibi ihtisas mahkemelerinin kurulması uzun zamandan beri önerilmektedir. Bu maddede yapılacak değişikliğin, bu amaca hizmet etmesi beklenmektedir.
Anayasa'nın 160. maddesi, Sayıştay'ın görevlerini düzenlemektedir. Bu maddenin son fıkrası, Silahlı kuvvetlerin TBMM adına denetlenmesi konusunda bir istisna getirmektedir.
Silahlı kuvvetler de idarenin bir parçasıdır ve idareyi TBMM adına denetleme yetkisi verilirken silahlı kuvvetlerin istisna kılınması idarenin bütünlüğü anlayışıyla bağdaşmaz. TBMM'nin silahlı kuvvetlerinin, TBMM adına, tüm idari birimleri denetleme yetkisine sahip olan Sayıştay tarafından denetlenmesinden daha doğal bir düzenleme olamaz. Bu maddede gerçekleştirilmesi düşünülen değişikliğin bu amaca hizmet edeceği anlaşılmaktadır ve çoktan yapılması gereken bir değişikliktir.
Görüldüğü gibi, Anayasa'da yapılması düşünülen değişiklikler, yukarıda belirtilen doğrultuda gerçekleştirilirlerse, yapılması gereken değişikliklerdir. Elbette bu değişiklikler gerçekleştirilince 1982 Anayasası düzelmiş olmayacaktır. Ama ne yapalım, yerine düzgün bir yeni anayasa yapılamıyorsa, bari 1982 Anayasası, olabildiğince düzeltilmeye çalışılsın.
Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek, önerilen anayasa değişiklikleri üzerinde geniş bir mutabakat olacağını umduğunu belirtmiş. Ben, yukarıda açıkladığım çerçevede, mutabakatımı bildiriyorum. (ZÜ/BB)
* Prof. Dr. Zafer ÜSKÜL, Boğaziçi Üniversitesi