TBMM' nin kabul ettiği yasa, henüz Cumhurbaşkanınca onaylanmadı. Dolayısıyla Resmi Gazete'de yayınlanıp yürürlüğe girmedi. Ancak, yasanın Cumhurbaşkanınca, bir kez daha görüşülmek üzere TBMM'ye geri gönderilmesi ya da referanduma sunulması beklentisi yok. Bunun için bir neden de yok. TBMM'de, bir uzlaşmanın sonucu olarak büyük bir oy çoğunluğunca kabul edilen yasanın, birkaç gün içinde onaylanıp yayınlanması beklenir.
Bu nedenle, değişikliklerle ilgili olarak yapılacak bir değerlendirme için erken değildir.
Ölüm Cezasına İlişkin Değişiklikler
Anayasa'nın "Suç ve Cezalara İlişkin Esaslar" başlığını taşıyan 38. maddesi, 4709 sayılı ve 3 Ekim 2001 tarihli yasayla değiştirilmişti. Bu değişiklik sırasında, maddeye eklenen bir fıkrayla, "savaş, çok yakın savaş tehdidi ve terör suçları halleri dışında ölüm cezası verilemez." hükmü Anayasa'ya eklenmişti. Ancak,Anayasa'nın, ölüm cezasına gönderme yapan 15., 17. ve 87. maddelerine dokunulmamıştı.
Bu kez, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ölüm cezasını her durumda yasaklayan ek protokolünü Türkiye'nin imzalamasından sonra, 38. madde bir kez daha değiştirilerek, "ölüm cezası ... verilemez" hükmü anayasallaştırılmıştır.
Bunun anlamı şudur: Artık hiç kimse, hangi nedenle olursa olsun, ölüm cezasıyla cezalandırılmayacaktır. Böylece, devlet eliyle insan öldürülmesi yasaklanmakta, yaşama hakkı mutlak bir koruma altına alınmış olmaktadır.
38. maddede gerçekleştirilen bu değişiklik, elbette çok olumludur ve ölüm cezasının yaşama hakkını sınırlamak değil bu hakkın özüne dokunmak olduğunu dikkate alınca, son derece yerindedir.
38. maddede bu değişiklik yapılınca, 15., 17. ve 87. maddelerin de değiştirilmesi, Anayasa içi uyumun sağlanması bakımından kaçınılmaz olmuştu. Bu maddede yapılan değişiklikler, bu uyumu sağlamaya yöneliktir.
Böylece, Anayasa'nın15/2 . maddesinden "ile ölüm cezalarının infazı" ibaresi; 17/4. maddesinden "mahkemelerce verilen ölüm cezalarının yerine getirilmesi hali ile" ibaresi; 87 maddesinden "mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine" ibaresi Anayasa'dan çıkarılmış olmaktadır.
Anayasa'nın 38. maddesinde bir değişiklik daha yapıldı: Vatandaşın suç sebebiyle yabancı bir ülkeye geri verilemeyeceği hükmüne bir istisna getirildi. Yeni düzenlemeye göre, Uluslararası Ceza Divanına taraf olmanın gerektirdiği yükümlülükler çerçevesinde, vatandaş yabancı bir ülkeye verilebilecek. Bu değişiklik, Türkiye'nin, Uluslararası Ceza Divanının kurulmasına ilişkin antlaşmayı imzalamasının sonucu olarak yapılması gereken bir değişiklikti. Böylece, antlaşma ile Anayasa arasında uyum sağlanmış oldu.
Kadın-Erkek Eşitliği/Pozitif Ayrımcılık
Anayasa değişikliği yasasının ilk maddesi, kadın-erkek eşitliğini vurgulamaya yönelik. Teklif, maddeye, "kadın ve erkekler eşit haklara sahiptir" ibaresinin eklenmesini öngörüyordu. TBMM Anayasa Komisyonu, bu ibareye, "Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür" ibaresini ekledi. Teklif, TBMM Genel Kurulunda, Komisyondan geldiği gibi kabul edildi.
CHP, Komisyonda ve TBMM Genel Kurulunda, "Bu amaçla alınacak geçici önlemler ve yapılacak düzenlemeler ayrım ve imtiyaz sayılamaz" ve "Kadın ve erkek eşit haklara sahiptir. Devlet, cinslerarası eşitliğin fiilen yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu amaçla alınacak geçici önlemler ve yapılacak düzenlemeler ayrım ve imtiyaz sayılamaz" ifadelerini içeren iki değişiklik önerisi verdi, ancak bu değişiklik önerileri reddedildi.
Anayasa'nın 10. maddesi, eşitlik ilkesini düzenlemekle, zaten kadın-erkek eşitliğini de içeriyordu. Ancak, bu ilkenin Anayasa'da yer alması, kadınların erkeklerle aynı haklara sahip olmasını ya da sahip olsa bile aynı ölçüde yararlanması sonucunu doğurmamıştı. Bu bakımdan, bu maddede kadın-erkek eşitliğinin vurgulanması, hele hele kadınlar yararına "pozitif ayrımcılık"ın anayasallaştırılması çok yerinde olurdu.
Her ne kadar kendisi milletvekili seçimlerinde ve yerel seçimlerde kadınlara pozitif ayrımcılık uygulamasa da (bunu yasaklayan bir hukuk kuralı yoktur), CHP'nin değişiklik önerisi ileri ve yerinde bir öneriydi.
Ancak, kabul edilen haliyle de değişiklik, hele 90. maddede yapılan değişiklik de dikkate alınırsa, kadın haklarının güvenceye alınması açısından olumlu bir gelişmedir. Bundan sonrası, kadınların, haklarını kabul ettirme ve kullanma yolunda gerçekleştirecekleri mücadeleye bağlı olacaktır.
Basın Araçlarının Korunması
Anayasa'nın 30. maddesine göre, "Kanuna uygun şekilde basın işletmesi olarak kurulan basımevi ve eklentileri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü, Cumhuriyetin temel ilkeleri ve milli güvenlik aleyhinde işlenmiş bir suçtan mahkum olma halinde" suç aleti olduğu gerekçesiyle zapt ve müsadere edilmesine olanak sağlıyordu. Gerçekleştirilen değişiklikle, artık bu işletmeler, hiçbir nedenle zapt ve müsadere edilemeyecek.
Bu değişiklikle, basın işletmelerine son derece önemli bir güvence sağlanmış olmaktadır ve bu güvenceyle, basın kendisini daha özgür hissedecektir.
Uluslararası Sözleşmelerin Yeri
Anayasa'nın 90. maddesi daha önce de değiştirilmek istenmiş, uluslararası antlaşmalara iç hukuk hükümlerinin üzerinde bir yer verilmek istenmiş, ancak başarılamamıştı.
Bu kez, uluslararası antlaşmaların kanunlarla çatışması halinde, antlaşma hükümlerinin esas alınması doğrultusunda bir değişiklik teklifi gündeme geldi. Sonra, bir daraltmaya gidilerek, tüm uluslararası antlaşmaların değil, temel hak ve özgürlüklere ilişkin antlaşmaların, çatışma halinde, esas alınması teklifi TBMM Genel Kuruluna geldi.
CHP, kanunlarla çatışma halinde esas alınacak uluslararası antlaşmaların daha da daraltılarak, beş çerçevede yapılan uluslararası antlaşmalarla (Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı ve Uluslararası Çalışma Örgütü çerçevesinde yapılan-yapılacak sözleşmeler) sınırlanması yönünde bir değişiklik önergesi verdiyse de, bu öneri kabul görmedi.
Sonuç olarak, gerçekleştirilen değişiklikle, "usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalar ile kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır" hükmü anayasallaştırıldı.
Böylece, ulusalüstü insan hakları hukuku, iç hukukumuzun, yasanın da üzerinde parçası haline getirildi. Bu değişiklik, insan haklarının, ülkemizde, hukuk düzeninde daha büyük bir etkinliğe kavuşturulması bakımından son derece önemlidir.
Bu değişiklik kadın hakları bakımından da önemlidir ve 10 maddede yapılan değişikliğin eksikliğini bir ölçüde giderebilecektir. Çünkü, usulüne göre yürürlüğe konulmuş olan Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi, artık, çelişki halinde esas alınması gereken metin olacak.
YÖK'te Genel Kurmay Temsilcisi
Anayasa'nın 131. maddesinin 2. fıkrasında yapılan değişiklikle, Genel Kurmay Başkanlığı artık YÖK'te temsil edilmeyecek. YÖK'ün milli güvenlikle ilgili görevleri bulunmadığından, Genel Kurmayın orada temsili anlamlı bulunmuyordu. Bu temsilciliğin kaldırılması,aynı zamanda, rejimin sivilleştirilmesi yönünde bir adım oluşturuyor.
Devlet Güvenlik Mahkemeleri
Yapılan bir değişiklikle, Anayasa'nın 143. maddesi yürürlükten kaldırılıyor. Artık DGM'ler olmayacak. Kurulduğu günden beri eleştirilen bu yargı kurumunun kaldırılmasını sağlayan bu Anayasa değişikliği de elbette olumlu bir gelişmedir. Böylece, adil yargılanma hakkı, herkes için kullanılabilir hale gelmiş olmaktadır.
Silahlı Kuvvetlere Sayıştay Denetimi
Sayıştay, genel ve katma bütçeli dairelerin bütün gelir ve giderleri ile mallarını TBMM adına denetleyen bir kurumdur. Ancak, devletin bir parçası olan silahlı Kuvvetlerin elinde bulunan Devlet mallarının Sayıştay tarafından denetimi, Anayasa'nın 160. maddesinin son fıkrası gereğince mümkün olamıyordu.
Bu fıkranın yürürlükten kaldırılmasıyla, TBMM'nin ordusu olan Silahlı Kuvvetler, öbür genel ve katma bütçeli idareler gibi Sayıştay denetimine tabi olacak. Böylece, Silahlı Kuvvetlerin gelir ve giderleri, harcamaları şeffaflaşmış olacak.
Sonuç olarak, Anayasa'nın 10 maddesinde gerçekleştirilen değişiklikler, uzun yıllardan beri ihtiyaç duyulan ve talep edilen değişikliklerdir. Değişiklikler, Avrupa Birliği süreci içinde gerçekleştirilmiş de olsa, yerindedir. İnsan hakları, demokratikleşme, devletin şeffaflaşması açısından olumlu bir adım daha atılmıştır.
Başlangıçta, parlamenterlerin dokunulmazlığının kaldırılması gündeme alınmadığı için teklife karşı bir tavır içindeymiş görüntüsü veren CHP'nin, sonuçta değişiklikleri desteklemesi doğru olmuştur.
1982 Anayasası biraz daha düzeltilmiştir. Geride kalan ve düzeltilmeyi bekleyen maddeler için bir dahaki düzeltmeye kadar... (ZÜ/YS/BB)
* Prof. Dr. Zafer ÜSKÜL; Boğaziçi Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Uluslar arası İlişkiler Bölümü