Tarımsal alanlarla yerleşim alanlarının yani kentlerin birbirinden ayrışması sanayileşme ile başladı. Kentsel bölgeler, daha fazla gelir sağlayan sanayi ve yerleşim alanlarına tahsis edildi. Tarım ve hayvancılık, yöre insanının gereksinimlerini karşılamak için yapılan bir üretim faaliyeti olmaktan çıktı, işlenebilir, stoklanabilir ve taşınabilir bir faaliyete dönüştü. Bu ayrım bir yandan büyük ölçekli üretime ve gıda ürünlerinin taşınmasına bağlı olarak aşırı enerji kullanımı, iklim değişikliği gibi sorunları önemli ölçüde artırırken, diğer yandan da ulaşılabilir, güvenilir ve adil bir şekilde fiyatlandırılmış gıda ürünlerine erişimi başat sorunlar arasına taşıdı.
Süreklileşen ekonomik krizlerin artırdığı kent yoksullarının geçimlerine destek olacak yeni çözümler araması, sağlıklı gıdaya erişmek isteyen tüketicilerin giderek artması ve doğa ile uyum içerisinde kentleşmeyi bir kent hakkı olarak gören bölge insanlarının talepleri ile kentsel tarımı kavramı tartışılmaya ve kentsel tarımının birbirinden ilginç uygulamaları dünyanın dört bir köşesinde görülmeye başlandı.
1990’lı yıllarda Küba’da, 2000’li yıllarda Latin Amerika ülkelerinde, Avrupa’da, ABD’de ve Kanada’da birbirinden farklı özellikler gösteren kent tarımı uygulamaları görüldü. Berlin’de konteynerlerde yapılanlar, Montreal’de ve Paris’te binaların çatılarına kurulanlar, Singapur’da ve Japonya’da binalardaki dikey çiftlikler en ilginç örnekler arasında yer alıyor.
Kentsel tarım nedir?
Kentsel tarım, kent içinde ve çevresinde yapılan tüm gıda üretim faaliyetleridir. Kimi zaman sadece geçimlik olarak yapılabildiği gibi, kimi zaman ticari olarak da yapılabilir. Ama her iki durumda da yerelde üretilen yerelde tüketilir, gıda üretimi büyük ölçekli işletmeler yerine küçük ölçekli yerel üreticiler tarafından gerçekleştirilir. Kendisi/yakınları ya da hemşerileri için üretim yaptığını bilen üreticilerin daha güvenilir, zehirsiz ürünlere yönelme olasılığı artar. Ticari kar amacı, beslenme gereksinimini karşılama ya da geçimlik gelir elde etme şekline dönüşür.
Kentsel tarımda amaçlar nelerdir?
Kentsel tarımda ekonomik, ekolojik, sosyal faydalar sağlar. Bu faydaların başlıcaları aşağıdaki gibi somutlaştırılabilir:
Kentsel tarım aslında döngüsel bir faaliyet. Öncelikle tarımsal üretim yapılacak toprağın tahsisi gerekli. Bu topraklar kamuya, belediyelere veya kişilere ait olabilir. Bu toprakta üretimi yapacak olanlar (bireyler: özellikle dezavantajlı gruplarda yer alanlar/gruplar: kent sakinleri, emekliler, öğrenciler gibi /üretim kooperatifleri), onlara tohum/fidan/gübre sağlayan tedarikçiler, kimi zaman sipariş vererek üretimi yönlendiren, kimi zaman da üretileni satın alan tüketiciler bu döngüde yer alıyor. Bu tüketiciler kimi zaman bireyler veya yerel işletmeler kimi zaman da gıda toplulukları, kimi zaman da tüketim kooperatifleri olabiliyor.
Kentsel tarımda Mezitli deneyimi
Benim de yaşadığım yer olan Mersin'e bağlı Mezitli kolektif çalışmalar için birçok açıdan avantajlı bir belde. Her şeyden önce buna yürekten inanmış, kooperatifçilik bilgisi ve deneyimi olan, kadınların ekonomik, sosyal alanda güçlenmesini önemseyen ve destekleyen bir belediye başkanımız var. Birlikte çalışmaya istekli, toplumsal cinsiyet duyarlılığı yüksek çok sayıda kadın var ve hem kazanç elde etmek hem de toplumsal fayda üretmek istiyorlar. Bu kadınlar yaklaşık bir yıldır, çeşitli alanlarda faaliyet göstermekle birlikte tarımsal üretimi önceleyen kir kadın kooperatifinde faaliyetlerini sürdürüyorlar. Belde sakinleri paylaşımcı ve kadınlarca/ kooperatif tarafından üretilen ürünlere ilgi düzeyleri çok yüksek.
Kent tarımının tüm bileşenlerini barındıran beldemizde her şey, paylaşımcı bir arazi sahibinin kent merkezinde boş duran 30-35 dönümlük arazisini ekim/dikim yapılması için kadın kooperatifine tahsis edebileceğini Belediye Başkanımız Neşet Tarhan’a söylemesi ile başladı. Belediyemizin olanakları ile topraklar sürüldü, taşlardan temizlendi ve tarımsal faaliyete uygun hale getirildi.
Belediye Başkanımız burada yapılacak tarımsal faaliyetin tüm insiyatifini kadın kooperatifine bıraktı. Mezitli Üretici Kadın Kooperatifi (SOLİNOVA) tarıma ilgi duyan, üretici olmak isteyen kadınlara duyurular, sosyal medya, insandan insana iletişim yollarıyla ulaşmaya çalıştı.
14 kadın üretici
İlk toplantımızı 30 civarında kadın arkadaşımızla yaptık, neo-liberalizmin, yaşanan iklim ve gıda krizinin bireyleri nasıl yoksullaştırdığı ve güçsüzleştirdiğini konuştuk, bunlara karşı kooperatiflerin, kent tarımının alternatif olma olanaklarını tartıştık. Ortak çalışma potansiyelimizi değerlendirdik. Karşılıklı olarak ne beklediğimizi açıklıkla ortaya koyduk. Kooperatifin bu üretimde tek kısıtlayıcı koşulu, zehirli ilaç, gübre kullanılmamasıydı. İki toplantı daha yaptıktan sonra 14 kadın üretici ile birlikte üretim biçimimizi netleştirdik. Tüm üreticiler istedikleri ürünleri kendileri üreteceklerdi. Kooperatif temel tarım ve zehirsiz tarım eğitimi, uygun koşullarda fide/tohum temini, ürünlerin duyurulması ve satışı konusunda desteğini sunacaktı. Elde edilen gelir-gider farkının yüzde 80’i üreticinin olacak, yüzde 20’si ise faaliyetlerini yürütebilmesi için kooperatife aktarılacaktı. Bunları birlikte kararlaştırdık ve bir sözleşme ile iki tarafı da bağlayıcı hale getirdik.
Büyük bir heyecanla üretime başladık, paylaşımcı bir fide üretim tesisinden binlerce fide geldi destek olarak, ektik, otlarını ayıkladık, suladık, birbirimizden doğal gübreler öğrendik, bir minik bebeğe bakar gibi baktık bitkilerimize, birimiz tarlaya gittiğinde diğerinin ürünlerini de suladık, birimizin tarlasında yapılan çalışmaya diğerlerimiz de katıldık.
Artık satıyoruz
Şimdi haşatımızı yaptık, ürünlerimizi hemşerilerimizle buluşturmaya çalışıyoruz. Malum, pandemi koşulları nedeniyle üretici pazarları, kafeler, restoranlar kapalı. Bu nedenle satış sorunu ile karşılaşma olasılığımız yüksek, bunu aşmak için iletişim kanallarımızı kullanıyoruz, diğer kooperatiflerin ve yerel yönetimlerin desteğini istedik. Bakalım bunca emek karşılığı üretilen ürünleri değerlendirmeyi başarabilecek miyiz?
Kat etmemiz gereken çok yolumuz var. Tarımı, iletişimi, organizasyonu, pazarlamayı ve daha nice şeyleri düşünmeli, öğrenmeli ve uygulamalıyız. Ama umut doluyuz, hiçbir şey yeşermez sanılan kupkuru bir toprakla işe başladık, ekilecek hale geldi, minicik tohumlar attık toprağa, tutar mı tutmaz mı diye endişelendik, emek verdik, baktık, minicik uçlar verdi önce, sonra büyüyüp serpilmeye başladı, sabırla bekledik, olgunlaştı, ürüne dönüştü. Biz de bu mevsimdeki üretim sürecinden öğrendiklerimizi bir sonraki mevsime aktararak devam edeceğiz. Daha çok kadınla, daha verimliye, daha güzele varmak için… Ne kadar yaşam gibi, değil mi?
(NÖ)