Ninem çok güzel ve uzun masallar anlatırdı. Sonu olmayan ve en son torun uyuyana kadar süren… Olağanüstü, şaşkına çeviren, yaaa dedirten masallar.
Biz, kuzineli sobanın ısıttığı odada ve titrek ışıklı gaz lambasının en kısık ışığında, yerlere serilen yün yataklarımıza girer girmez başlardı masal…
Cayke beno cayke nêbeno…(*)
Nasıl bir büyüsü vardı o masalların hala çözemedim.
Zaman zaman, ben mi çok çocuktum, yoksa masallar mı çok büyük, diye düşündüğüm olur.
Ninem o efsunlu dille anlatmaya başladığında, şimdi kaç boyutlu olduğunu bilemeyeceğim bir dünyanın da kapılarını açmış olurdu bize.
Uyumayayım derdim, uyumayayım ve sonsuza kadar sürsün bu büyülü yaşam…
O kuş o dağı aşsın… O zalim hükümdar belasını bulsun…
***
Ben o yıllarda, o masalların bir sonu var ama ben uyuyakaldığımdan bir türlü sonunu dinleyemiyorum diye düşünür ve hayıflanırdım.
Oysa yaşım büyüdükçe anladım ki hiçbir masalın sonu yok.
Ninemim anlattığı masallarda tek koşul sessiz olmak ve olur olmaz ayrıntılara takılıp sorular sormamaktı.
Bense aklıma takılan soruları unutmak ya da soramadan uyuyakalmak korkusuyla olacak çoğunda kural falan tanımadan araya dalıverirdim. “Nine o kuş niye öyle demiş?” “Babası en çok küçük oğlunu mu seviymiş?”
Başkası olsa azarlanacakken, ben evin en küçüğü olduğumdan olacak, çoğunlukla kırmazdı beni ninem ve kısaca cevaplar verir, devam ederdi masala.
“He Ninesi kurban, babası en çok küçük oğlunu severmiş…”
***
Her yılbaşında geçmiş yıla ilişkin bir muhasebe yapılır ya ben de öyle yapayım dedim bu yazıda. Ama farkettim ki 2013 ve 2014 yılları benim açımdan ninemin masallarına benzer sonu bağlanmayan, korkunç ve beni dehşete düşüren birçok olayın yaşandığı yıllar olmuş.
Ve ninemin masallarının aksine, ben bu masallar bir an önce bitsin istiyorum.
Ya bitsin ya da mutlu bir sona bağlasın bir nine tüm bu yaşananları.
İşte bu iki yılda tıpkı masallarda olduğu gibi birçok soru birikti bende ve ben bu soruları kimi zaman bu yazılarla da olsa sizinle paylaşmaya, tartışmaya çalıştım.
Fakat tüketemedim ve bu gün hala cevapsız onlarca soru var, kimini unuttum, kimini hatırlamak bile istemiyorum.
Madem yeni bir yılın başındayız, ben son iki yılda aklıma takılan bazı soruları sorayım diyorum.
***
Misal Berkin Elvan. Neden ve kimler tarafından öldürüldü? Neden hala bir iddianamesi yok? 16 yaşında bir çocuk olmasına rağmen neden “çocuk” dışında sıfatlarla anılmaya gayret ediliyor? Annesi daha evvelsi gün Berkin’in doğumgününde mezarı başındaydı, neden?
Ali İsmail Korkmaz. O esmer yakışıklısı, masum delikanlıyı tekmeleyerek öldürecek kadar gaddarlaşabilenler nasıl oluyor da geceleri uyku uyuyabiliyorlar? Benim her fotoğrafına baktığımda ağlamaktan kendini alamadığım o güzel genç yüze tekme atmak hangi kitapla, hangi vicdanla aklanabilir?
Oğlu Mehmet Ayvalıtaş’ın ölümüne dayanamayarak bu dünyadan göç eden Fadime Ayvalıtaş’ın acısını dindiremeyen bir toplum nasıl utanmadan annelere değer verdiğini iddia edebilir?
***
Ethem Sarısülük sokak ortasında öldürülürken MOBESE kamerasının başında görevli olan şahıs hangi refleksle kamerayı gökyüzüne çevirmeye kalktı? Hangi görev gayretkeşliği bir insanı bu derece gaddarlaştırabilir? Ethem’i öldüren polis memuru için yardım kampanyası düzenlemenin ufak da olsa insani bir izahı olabilir mi?
Medeni Yıldırım’ın bir G3 mermisi ile parçalanan bedeni hangi makul şüpheye sığdırılabilir?
Bundan sonra hangimiz Hatay’a gittiğimizde Abdullah Cömert de bu sokaklarda yürümüş müdür, bu kafede oturup çay içmiş midir, diye sorular sormayacağız kendimize?
Ya da hangimiz komiser Mustafa Sarı’nın beş metrelik üstgeçitten düşerken yok olan ve paramparça olan 27. yaşına kahrolmayacağız?
***
Peki ya Soma maden işçilerinin zayi olan ömürleri, evlatlarının korkunç bayram ve yılbaşı yalnızlıkları?
Ermenekli Recep amcanın kara lastik bir bahtı kendine layık görmesi hangi çaresizliğin sonucudur?
Bir cam kadehinin bedeli, bir asgari ücretlinin bir aylık kazancına denk geliyorsa bir sarayın, o saray o ülkenin geleceğe bırakacağı mirası olabilir mi?
Çoğu çocuk 34 kişinin bombalanarak öldürülmesinden birkaç gün sonra o ülke insanları yılbaşı partilerinde eğlenebiliyorsa bu hangi vicdanla açıklanabilir?
Ne denebilir ki, ben 2013 ve 2014 yılları yaşanırken aklıma takılan ve hatırlayabildiğim kimi soruları paylaştım sizinle, belki sizin de sorulacak sorularınız vardır.
Sormak ister misiniz?
Sağlıcakla… (ZAK/YY)
(*) Bir varmış bir yokmuş…