7 Ekim Salı günü Gaziantep’teki Suriye mültecilerinin kampını ziyaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kobani düştü, düşüyor” derken hiç de sıkıntılı, endişeli görünmüyordu. Bir yandan Başbakan Davutoğlu ile birlikte Kobanê’nin düşmesini istemediklerinden, “Kürt kardeşlerimiz”den dem vururken, öte yandan Kobanê’nin düşmek üzere olduğunu adeta “müjde” verir gibi dile getirmek AKP iktidarının asıl niyetini ve beklentisini de ortaya koyuyordu.
Türk hükümetinin (IŞ)İD adını taşıyan, kendisine “İslam Devleti” diyen bu İslamcı çeteyi şimdiye kadar nasıl kollayıp koruduğu tartışmaları bir yana, sadece (IŞ)İD ile PKK’yi eşitlemesi, “ikisi de bizim için aynıdır, ikisine de karşıyız” diye konuşulması bile gerçek niyeti ortaya koymaya yetiyor ama daha fazlası da var.
Kobanê düşerse…
Erdoğan ve Davutoğlu tabii ki Kobanê’nin düşmesini, (IŞ)İD’in eline geçmesini istiyorlar; çünkü artık bölgesinde “oyun kurucu” olduğu iddia edilen Türkiye’nin kurduğu oyunun ilk aşaması bunu gerektiriyor. Çünkü Kobanê düşerse her şeyden önce sadece Türkiye için değil bölgeyi yeniden şekillendirmekte olan bütün emperyal güçler için bir “çıbanbaşı” olan Kürt kantonları da tasfiye olacak, sona erecek diye umuluyor. Ortadoğu’nun merkezine, Suriye’nin kuzeyine İsviçre kantonlarından daha demokratik bir sistem getiren Kürtler yenilmiş olacak. Böylece hem Kürdistan’ın diğer parçaları için hem de Türklere, Araplara, Farslara ve tüm diğer bölge halklarına “kötü örnek” olmaktan çıkmış olacaklar. İlk ve en önemli beklenti bu.
İkincisi, Kobanê düşerse burada savaşan Kürt hareketi güç ve itibar kaybetmiş olacak. Daha şimdiden “(IŞ)İD karşısında yenilgiye uğrayan PKK” başlığı altında iğrenç yazılar, sözüm ona analizler döşenmeye başladılar bile. Kürt hareketi ne kadar güçten düşerse AKP’nin bir esnaf pazarlığı gibi gördüğü “çözüm süreci” müzakerelerinde o kadar az şey vererek son Kürt isyanını bitiririz, diye düşünüyor Erdoğan ve Davutoğlu ve tabii ki Kobanê’nin düşmesini dört gözle bekliyor.
Üçüncüsü, Kobanê düşerse Rojava’ya (IŞ)İD yerleşir ve Türkiye için ciddi bir güvenlik tehdidi haline gelir, böylece uygun bir zamanda buraya askeri müdahalede bulunur ve istediğimiz “güvenli bölge”yi, “tampon bölge”yi Suriye içinde oluştururuz, diye düşünüyor Erdoğan ve Davutoğlu. Hatta orada da kalmayıp Şam’a doğru yola devam ederek Esad’ı da iktidardan indireceklerini bile hayal ediyor olabilirler.
İşte tüm bunlardan dolayı Kobanê’nin düşmesini dört gözle bekler ve mümkün olduğunca (IŞ)İD’in işini kolaylaştırmaya çalışırken, bir yandan da “Kürt kardeşlerimiz” diye, “orada vatandaşlarımızın akrabaları var” diye konuşmaya devam ediyorlar. Bu ikiyüzlülük kan donduruyor; orada kardeşleriniz, akrabalarınız varsa sınır boyuna dizdiğiniz tanklarınızın, toplarınızın, füze bataryalarınızın gölgelerinin düştüğü şehirde onların katledilmesini neden seyrediyorsunuz? Bu ne biçim kardeşlik, bu ne biçim akrabalık? 1974 yazında Kıbrıs’taki Türklerin saldırıya uğradığı gerekçesiyle ABD’ye rağmen adaya askeri müdahalede bulunan Türkiye “soydaşlarımızın yardımına gittik” demişti. “Kobani düştü, düşüyor” diye ilan eden Erdoğan aynı konuşmasında Süleyman Şah türbesinde nöbet bekleyen Türk askerlerine bir tehdit olursa anında karşılık verileceğini vurgulamayı ihmal etmiyor. Demek ki Kobanê’deki Kürt halkıyla Kıbrıs’taki soydaşlar veya Süleyman Şah türbesindeki askerler aynı değil, Kürtlerin hayatı diğerleri kadar değerli değilmiş.
Vicdansızlıkta yalnızlık…
Kobanê’ye yardım için PYD lideri Salih Müslim’e nasıl “ahlaksız teklifler” yapıldığı biliniyor; Özgür Suriye Ordusu’na katılmaları ve kantonların lağvedilmesi gibi talepler içeren bu tekliflerin elbette Kürt tarafı tarafından kabul edilmeyeceği biliniyor ve zaten de bunun için yapılıyor. ‘Yeni Türkiye’nin liderleri ne kadar ilkeli, adil, merhametli, vicdanlı olduklarını anlata anlata bitiremiyor, hatta bu yüzden dünyada yalnız kaldıklarını savunarak Türkiye’nin bu tecrit edilmiş durumunu “değerli yalnızlık” diye niteliyorlardı. Kobanê karşısında izlenen iğrenç ve ikiyüzlü politikalara bakıldığında bu yalnızlığın vicdansızlıkta, ahlaksızlıkta en önde olmanın “yalnızlığı” olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz.
Haftalardır (IŞ)İD saldırılarına direnen Kobanê gerçekten düşerse asıl kaybeden kim olacak? Bütün dünyanın seyrettiği bu asimetrik savaşta direnen Kürt savaşçılar gerçekten de kaybetmiş, yenilmiş mi olacak? (IŞ)İD’e değil haftalar boyunca birkaç gün, hatta birkaç saat bile direnemeyen Irak ordusu ve Barzani yönetiminin peşmergeleri hatırlandığında YPG savaşçılarının bunca zaman direnmesinin ardından şehir belki bir süre İslamcı katillerin eline geçse bile Kürtlerin kaybettiğini söylemek için bir insanın sadece aklını değil vicdanını da kaybetmiş olması gerekir.
Ama hepsinden de ötede bu savaşta, Kobanê’de asıl kaybeden Türkiye olacaktır. Erdoğan ve Davutoğlu Kobanê’de Kürt halkının katledilme tehlikesini Esad’ı devirmek için Kürtlere ve ABD’ye bir şantaj olarak kullanmaya yeltendiği için kaybedecek… Rojava devrimini boğmak için tam bir fırsatçılık sergilediği için kaybedecek… Kürt halkına yönetmekte oldukları devletin kendi devletleri olmadığını bir defa daha kanıtladıkları için kaybedecek… Kürtlerin güvenini tümüyle yok ederek, “kardeşimiz” dediği insanlara en çok ihtiyaç duydukları anda el uzatmayarak kaybedecek… Kobanê’deki saldırıları ve AKP hükümetinin politikalarını protesto etmek için sokaklara taşan öfkeyi anlayamadığı, sadece bir günde 14 kişinin ölmesine yol açtığı için kaybedecek… Bu gidişle “çözüm süreci” çökeceği için kaybedecek…
Ya Kobanê düşmezse…
“(IŞ)İD kadar PKK’ye de karşıyız, ikisi de terör örgütüdür” diyen Erdoğan ve bakanlarına HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş haklı olarak sordu; “Karşıyız dediğiniz PKK’nin üyesi, destekçisi binlerce insan var Türkiye hapishanelerinde, peki karşı olduğunuz (IŞ)İD’in kaç militanı, kaç üyesi var hapishanelerinizde?” Hapishanelerde hiç (IŞ)İD üyesi olmadığı biliniyor, hani ikisine de karşıydınız? Demirtaş’ın bu sorusu ikiyüzlülüğü açıkça ortaya koymuyor mu?
Evet, Kobanê’de Türkiye bugünden kaybetti. (IŞ)İD da kaybedecek. Önümüzdeki günlerde Kobanê’de hangi bayrak dalgalanırsa dalgalansın bu Kürt şehrinin direnişi daha şimdiden kazandı. Ya bir de gerçekten İslam Devleti çetelerini yenilgiye uğratır, Kobanê sokaklarını onlara mezar ederek geri püskürtürse… Belli ki Erdoğan ve Davutoğlu böyle bir ihtimali hiç düşünmüyor.
Gerçi Erdoğan ve Davutoğlu’nun “düştü, düşüyor” deyip yanıldığı ilk örnek Kobanê olmayacak. Beşar Esad için de “Düştü, düşüyor, Emevi Camisi’nde namaz kılacağız” diye konuşmalarının üzerinden aylar, yıllar geçti. Ya Kobanê düşmezse, YPG savaşçıları kafa kesen İslamcı çeteleri püskürtürse… 8 Ekim Çarşamba günü öğleden sonra bu çetenin durdurulduğu ve çekildiği yolunda ajans haberleri geliyor. Bunlar gerçek olursa ve Kobanê düşmez de Kürtler kazanırsa… İşte asıl o zaman seyreyleyin gümbürtüyü! (SÖ/HK)