Fotoğraf:@8MartYuruyus sosyal medya hesabı
8 Mart’a bu sene daha büyük coşku ve heyecanla geldi sanki. Her zaman büyük anlam ifade ediyor biz kadınlar için ama sanki 2019 yılına ve 2020’nin ilk aylarındaki gündeme ve bazen ne kadar nefessiz kaldığımıza bakınca sokakları sözümüz ile doldurmak, sokaklarda olmak bu sene daha da anlamlı geliyor.
“Neler yaşadık bu 8 Mart’tan geri dönüp bakınca geçtiğimiz yılda?” sorusu elbette ki aklımda dönüp duruyor. Yeni yıla girerken geçen senenin bir dökümü-analizi yapılır ya, 8 Mart öncesinde de geçen yılın kadın hakları yönünde bir bilançosunu çıkarmak, “ne yaşadık” sorusunu sormak aslında bir alışkanlık ve belki oldukça da gerekli. Çünkü ülke gündemi o kadar yoğun ki, ne yaşıyoruz, neler oluyor veya ne yaşadık, ne oldu sorularının cevabını bir çırpıda vermek çok zor oluyor.
Bu kadar eşitsiz bir dünyada ve coğrafyada yaşıyorken elbette kadınlar olarak haklı taleplerimizin, fiili eşitlik için elzem olan adımların, erkek şiddetini durdurmak için uygulanması gereken bütüncül politikaların hayata geçirilmesi için çalışılmasını beklerdik bütün bunlardan sorumlu kamu otoriteleri tarafından.
Biz kadınlar her alanda; sokakta, evde, işyerinde, mahkemelerde taleplerimizi dile getirmeye devam ediyoruz. Ancak maalesef kazanımlarımızın ve haklarımızın tartışmaya açıldığı, üzerimizdeki baskının arttığı bir dönemden geçiyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6284 sayılı Kanun’un kamuoyunda yalan yanlış argümanlarla tartışmaya açıldığı, adeta bir düşman gibi yüklenildiği ve “gözden geçirmeye” meyil edildiği bir dönemden. Kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik erkek şiddetinin en yüksek sayılarla ifade edilmek zorunda kalındığı bir dönemden.
Nafaka hakkının kısıtlanmaya çalışıldığı, cinsel istismarcıların evlilik kılıfıyla affedilmesinin planlandığı, aile arabuluculuğu gibi kadınların hayatında bir dayatmaya yol açabilecek uygulamaların getirilmek istendiği, yasal olan kürtajın dahi yapılmadığı, erkek şiddeti sebebiyle hayatını kaybetmiş kadınların “savunma” adı altında mahkemelerde kötülenerek fayda sağlanmaya çalışıldığı bir dönemden.
Ancak bütün bunlara ve böylesi zorlu bir zaman dilimine rağmen bugün başka şeylerden bahsetmek istiyorum, umutlu ve dirençli şeylerden. Kadın dayanışmasının gücünden, birbirimizin hayatında ve bu eril dünyada neleri değiştirebileceğimizden, birlikte güçlü olduğumuzdan ve kazanımlarımızdan elbette ki. Çünkü tüm dünyada yükselen baskıcı ve özellikle kadın haklarını hedef alan politikalar yanında, dünyanın her yerinde sesimiz ve mücadelemiz de yükseliyor.
Cinsel suç faili bir yönetmen hala bu dünyada prestijli bir ödül alabiliyorken, bir kadın çıkıp bunu protesto edip sesimizi ve hislerimizi tüm dünyaya duyurabiliyor mesela. Maruz kaldığı cinsel şiddeti ifşa ederek başlattığı hareketle yine bir sürü kadının yıllarca çıkmayan sesi olan ve otoritesinin sarsılmayacağından emin fail adamların sahte iktidarına son veren kadınlar… Yine mesela, Şilili feminist kadınlar 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Bakanlığı önünde bir danslı protesto olan “Las Tesis”i gerçekleştirip tüm dünyadaki kadınların öncü sesi olabiliyor.
Hem de bu eylem tüm dünyaya yayılabiliyor. Türkiye’nin 40ı aşkın noktasında kadınlar aynı anda sokağa çıkıp “Cinsel İstismarın Affı Olmaz” diyorlar en yüksek sesleriyle veya bir sabah duvarları “6284 nedir?” sorusu ile donatıyorlar, 6284 Sayılı Kanun yaşatır çünkü en iyi onlar biliyorlar. “Atina’dan feministler olarak dünyanın bütün kadınlarını sınırlara karşı birlikte olmaya çağırıyoruz. Biz biliyoruz ki göçmen ve Yunan kadınları biz biriz. Irkçılar, problem sizsiniz.” diyerek Atina’da hemen sokağa çıkanlar yine feminist kadınlar oluyor. Bunun gibi o kadar örnek var ki tek tek bu satırlara sığdırmak mümkün değil ama eminim okurken mutlaka birçok güç veren kadın hikayesi geçiyordur aklınızdan.
Yani özetle demem o ki, bu 8 Mart’a giderken böyle…
Her şeye rağmen umut ve dayanışma hissiyle doluyum. Türkiye’de ve dünyada, birlikte güçlü olduğumuzu bildiğim ve dayanışmanın güvenle doldurduğu tüm kadınlara selam yollayarak, birbirimizin sesi olduğumuzu bilmenin rahatlığıyla giriyorum 8 Mart’a. İyi ki varız kadınlar, 8 Mart’ımız kutlu olsun! (CA/EMK)