"Günün Haberi" ile yeni bir güne başlamanın bu kadar zor olabileceğini tahmin etmek, geride kalan onca olumsuz durumun yaşanmışlığına rağmen imkânsızdı.
İnsan arsızlığının ayyuka çıktığı kör karanlık zihin dehlizlerinden fırlamış bu habercilik anlayışı, ne kınama mesajları, ne de protestolarla altedilebilir.
İnsanın kötücüllüğü işte böyle beklenmedik durumlarda ortaya çıkıveriyor. Evet bu, apaçık bir kötücüllüktür. Gücü yerinde bir gazeteyi bir aptallar ordusunun yönetmeğini biliyoruz neticede.
Başta yayınlanan fotoğraf olmak üzere, haber metninde kullanılan dille beraber haberin tamamını aptalca bir iş kazası olarak görmek, böyle kabul etmek mümkün değil.
Hele ki şiddetin sonuçlarını böylesine sergileyerek vahamete işaret edildiğini söyleyebilmek... aklı yok saymak anlamına gelir bu.
Her geçen gün artan cinayetlerle hayatlarını kaybeden kadınların uğradıkları bu zulmü pornografinin neredeyse tüm unsurlarını kullanarak "kullanmaya" kalkışan insanlar ne yaptıklarının eminim farkındalar.
"Snuff"ın ne olduğunu bilmeyen yoktur sanırım. (Hiç değilse Ayrıntı Yayıncılık tarafından Türkçe olarak yayımlanan Chuck Palahniuk'un Snuff/Ölüm Pornosu adlı kitabı sayesinde duymuşluğumuz vardır.
Hatırlayın, yayıncı ve çevirmeni hakkında dava açılmıştı yakın bir zamanda.) Yakın plan çekim, kan, çıplaklık, -ölümün eşiğinde- kadın... Pornografinin çarkları dönüyor. Şiddetten şiddet devşiriliyor. Farkındalık değil korku yaratılıyor.
Neticede bir tiraj problemi değil mi bütün bunlar? Tiraj sözkonusu olduğunda insani değerlerden söz etmek acaba çok mu naif kalıyor kimileri için?
Fotoğrafı çeken gazeteci ile sinirleri sağlam birisinin tez zamanda oturup konuşması şart olmuş belli ki. Hatta sadece bu fotoğrafı çekenle değil, bu haberi yazan, redakte eden, bu haberi gazetenin sürmanşetine taşıyanlarla da bir an önce oturup konuşulmalı.
Gazetecilik etiği üzerine yapılacak entelektüel bir sohbetten de bahsetmiyorum üstelik. Artık başka türlü konuşmalıyız. Bu mesleği bırakmalılar.
Bu haberin hesabını vererek bırakmalılar. Bir katre utanma duygusunu hâlâ taşıyorlarsa başları önde çekip gitmeden önce, Şefika Etik'i bir kez daha nasıl öldürdüklerini, o fotoğrafla hepimizi ölümcül biçimde nasıl yaraladıklarını anlamalılar.
Bunu anlatamazsak onlara, daha çok kereler öleceğiz demektir. Önce vicdanlarımız ölecek, sonra aklımızı kaybedeceğiz. Geriye kalan et ve kemik yığınında nabız atmaya devam etse ne çıkar? (YT/BA)
* Yücel Tunca, Galata Fotoğrafhanesi, Fotoğraf Akademisi