Aksine görevini yapan, iş bilen, layık olduğu koltuğa oturanlarsa her türlü eleştiriye, öneriye açıktır ve mutlaka olumlu yönde vereceği cevap vardır veya ortada sorun varsa çözecek kuvvet ve kudrete de sahiptir.
Adıyaman'daki birçok amir birinci kategoriye giriyor ne yazık ki...
Ne yazık ki birinci kategoriye girenler yüzünden ilimiz gelişmişlik bakımından son sıralarda yer alıyor. Hali üzere biz basın mensupları da sorunları bıkmadan, usanmadan sıralamaya devam ediyoruz/edeceğiz de...
Kendi adıma, bizim kimseyle kişisel bir kinimiz, garezimiz olduğundan değil, sadece Adıyaman'ın daha yaşanılır bir yer haline gelmesi, görevlilerin görevini yapması, koltuğu boş yere işgal edenlerin de artık adam gibi bırakıp gitmesini istemekten başka bir şey değildir.
Yıllarca bu memleketin yakasından düşmeyen, hiçbir olumlu iş yapmayan, her gün kasım kasım kasılarak demeç verenlerle bu kent bir arpa boyu yol almıyor/alamıyor işte...
İnsanı adam eden makamının büyüklüğü değildir.
İnsanı adam eden cebinin şişkinliği, banka hesaplarının fazlalığı, il dışı ve yurt dışında yaptıkları yatırım değildir, haram yatırım hiç değildir.
Rağıp Ersoy'a yapılan saldırı -bir başka gerekçeyle değilse- aynı zihniyette olan, beceriksiz, iş bilmez ve muhtemeldir ki layık olmadığı koltukta oturan birileri, burayı dağ başı zannetmiş olacak ki, bir tetikçinin eline tutuşturduğu silahla saldırı gerçekleştirdi. Öncelikle meslektaşım Rağıp Ersoy'a ve Mercan TV'ye geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Rağıp Ersoy'u, yaptığı programı, herhangi bir yazarın yazdığı yazıyı veya bir başka gazeteciyi, muhabiri, televizyon programcısını beğenmeyebilirsiniz ve hiç kimse de beğenmek zorunda değildir.
Beğenen izler, beğenmeyen kumandanın tuşuna basarak yüzlerce kanal arasından bir başkasını, yüzlerce yazar arasından bir başka yazarı veya binlerce haber arasından başka haberi okur, seyreder veya dinler.
Her beğenmeyen kendisini dağda yaşıyor sanarak eline silahı alıp, veremediği cevaba karşılık silah sıkarsa, tehdit eder, şantaj yapar, sürgünle gözdağı verirse bu kentte kalkınmaz, burada özgürlük olduğu da söylenemez.
Şu asla unutulmasın, basını susturmak kolay değildir. Bir Rağıp giderse, onlarca, yüzlerce, binlerce Rağıp geri gelir. Bugüne kadar hangi gözü dönmüş basını susturmaya çalıştı da bunu becerebildi ki, şimdi de olsun..
Ne Erdal Özkaynar da, ne Sait Yıldırım da, ne Mustafa İlik de, ne Hamit Yaşar da ve ne de kalemleri kırılmaya çalışılan, tehdit, şantaj ve sürgünle korkutulmaya, sindirilmeye çalışılanlar susmadığı gibi, Rağıp Ersoy da susmayacaktır. O'nu susturduğunuz zaman biz hiç susmayacağız...
Oturduğu koltukta alnının akıyla oturanların eleştiriye tahammül etmesi, vereceği cevabı aslanlar gibi çıkıp vermesi gerekir. Eğer iş bilmiyorsanız da, yapılan eleştiri veya tenkitte haklılık payı varsa o zaman ya sorunu çözün, ya da yapıştığınız koltuğu bırakın. Ne bu memleket ve ne de bu kentte yaşayan hiç kimse sizi çekmeye mecbur değildir bu böyle biline...
Yapılan eleştiri sınırını aşıyor, iftiraya, hakarete varıyorsa o zamanda bu ülkenin adaletine güvenerek yargıya başvurmak gerekir, silaha sarılmak değil. Şu da bir gerçek ki, silaha sarılan haklı olduğu için değil, haksız olduğu için sarılır çoğunlukla...
Beğenmemenin karşılığı hiçbir zaman silah değildir, kaba kuvvet değildir, tehdit ve şantaj değildir. Hukuku uygulamak zorunda olanların hukuku çiğnemesi, güç gösterisinde bulunması ve kendisini dağ kanunlarının uygulandığı yerde yaşıyor sanması çok yanlıştır.
Siz dağda yaşıyor olabilirsiniz...
Siz kendinizi ilkel sayabilirsiniz, muhtemelen de öylesiniz...
Ama biz medeni bir toplumda yaşama özlemiyle yanıp tutuşuyoruz...
Ve sizler istemezseniz de bu kenti yaşanabilir bir yer haline getirene kadar,
İnsanların özgür düşünmesini sağlayana kadar,
Herkesin huzur ve mutlu bir hayat sürmesini sağlayana kadar ne sesimiz kesilecek, ne kalemimiz kırılacak, ne ekranlar kararacak, ne de mikrofonlar susacak...
Siz isteseniz de bütün bunlar olmayacak...
Siz istemezseniz de bütün bunlar olmayacak...
Rağıp Ersoy'a saldıranların, niçin saldırdığını, hangi programı, hangi kurumu eleştirdiği için birilerini kızdırdığını, hiç değilse şimdilik bilmek mümkün değil ama olay aydınlanırsa, kim yaptırmışsa başı dik olarak bu kentte kalmaya devam edecek mi, doğrusu çok merak ediyorum.
Yoksa da yukarıda saydığım bütün olaylarda olduğu gibi örtbas mı edilecek?
Adıyaman'ın geleceği için, basının, kurumların, kuruluşların ve kişilerin zan altında kalmaması için bu olay mutlaka aydınlatılmalıdır.
Unutulmasın ki, karanlıkta kalanlar, yüreklerde derin iz bırakır... (NK/EÖ)