Ben birkaç kere gördüm.
Şişli Adliyesi'nde Orhan Pamuk'un saldırıya uğradığı gündü biri sanırım ...
O hengame içinde bir an onu gördüm. Biraz önce azgın bir faşist güruhun polisin yüksek müsaadeleri ile birbirine kattığı küçücük bir alanda dimdik durduğunu fark ettiğimde gözlerime inanamadığımı anımsıyorum ...
Siyah bir berenin altında bir çift göz; o kadar sakin, o kadar gösterişsiz ve o kadar inatçı bir tebessüm ...
Diğeri, çok sakin bir günde bir üniversitenin koridorunda da gördüm onu ... Ne kadar yakışıklı olduğunu fark ettiğimde şaşırdığımı anımsıyorum ...
Fotoğraflarına bakınca anlaşılamayacak kadar yakışıklıydı.
Fotoğraflarına bakınca anlaşılamayacak kadar yakışıklıdır.
Mardin'in bir ayazında Hrant Dink'i öldürmüşler dediğinde biri; aklıma ilk o endamın geldiğini anımsıyorum.
Ama Hrant'ı anımsamak salt böyle bir bahis değildir öyle değil mi?
Sadece bir arkadaşımızı mı anımsıyoruz ?
19 Ocak 2007'nin Anlamı
19 Ocak 2007 bir dönemin en yüksek anı, gerilimin adım adım yükseltildiği, saldırıların giderek sıklaştığı, sokakta ve adliye koridor ya da kapılarında ortaya çıkan faşist terörün "mantıksal" sonuçlarına ulaştığı bir andır.
Kreşendo (crescendo), özellikle müzik eserlerinde sesin adım adım yükselmesi ve en yüksek noktaya ulaşmasına ilişkin bir tanım. Kreşondonun sonunda müzik susabilir ya da başka bir tonda devam edebilir
Hrant Dink, Orhan Pamuk, Elif Şafak, Perihan Mağden duruşmalarının görüleceği salonların kapısında, adliyelerin önünde tüm egemenlerin gözlerinin önünde yaşanan saldırıların kreşondosuydu Hrant'ın öldürülmesi ...
Hrant'ın öldürülmesi ile şovenizmin hamleleri bitmedi, başka bir tonda hala sürüyor ....
Hrant, salt yakın tarihte bakmaya utanılan, hakkında tek bir cümle edilmesine dahi tahammül edilemeyen bir mesele ile ilgili söz aldığı için değil, bu sözü egemenlerin herhangi bir hizbinin yanına düşmeden söylediği, söyleyebildiği için öldürüldü.
Anımsayın, kırımla yüzleşebilmenin halkların, halklarımızın kucaklaşabilmesinin bir koşulu olması nedeni ile zorunlu olduğunu anlatmıyordu.
Devlet ricaline yönelik bir "dilekçecilik" değildi tercihi, aşağıdan bir tartışma kurmaya ve aşağıdakilerin zihninde bir kucaklaşmayı sağlamaya çalışıyordu ...
Sadece devlet katında siyaset konuşur hale gelenlerin anlamadıkları, ihmal ettikleri budur ...
Aşağıdakiler
Doğrudur, bundan on yıl sonra kimse 2000'lerin ortasında adliye içinde ve önlerinde estirilen faşist teröre karşı direnmeye çalışanların yaptıklarını değil yapamadıklarını, eksikliklerini görecek, konuşacaklar.
Hangi gerekçe ile olursa olsun, çeşitli davalar vesile edilerek toplumun gözü önüne çekilip orada "recm" ile cezalandırılan aydınlara, özellikle de Hrant'a gereği gibi sahip çıkamayan bir sol eksiktir, eksik olduğu için de yanlış ...
Doğrudur, eğer faşist heyheylenmelerin karşısına en başından dikililebilseydik bugün Hrant çok yüksek olasılıkla aramızda olurdu.
Ancak, tüm eksikliklerine (eksik olduğu için de yanlışlıklarına) karşın adliye önünde ve koridorunda faşistlerin (ve polisin) karşısında durmaya çalışanların aşağıdakiler olduğunu; başarılı olamasa dahi yalnızca solun canıyla kanıyla gidişatı durdurmak için hamle ettiğini unutmamalıyız.
Hrant Dink, Orhan Pamuk, Perihan Mağden ve en sonunda Elif Şafak duruşmalarının kapılarındaki faşist saldırganlığın nasıl ve kimler tarafından göğüslendiğini ...
Bugün, envai çeşit lafla itibarsızlaştırılmaya çalışılan solun, sosyalistlerin Hrant için, Orhan Pamuk için ve Elif Şafak için neler yaptığını bilenler bilmeyenlere anlatsın ....
19 Ocak 2008
Hrant'ın öldürülmesinin ilk yılında, Pangaltı'da polis bariyerlerinin arasında kriminalize edilmeyi kabul etmeyenler de aşağıdakilerdi.
Aşağıdakiler, kardeşlerinin acısı daha çok tazeyken bile polisin kendilerine sınırlarını, hadlerini bildirme hevesine en açık biçimi ile itiraz ettiler.
Daha sonrası ile bilindik hikaye ...
Acıları ile yürüyen insanlara yönelik polis şiddeti ...
Bırakın gençlerimize atılan meydan dayağını polisin açtığı ateş sonucunda yaralanan bir demiryolu işçisi ...
Daha sonra ise, karakolda, hastanede, tekrar karakolda ve tekrar hastanede "bir Ermeniyi anan solcu olmak" nedeni ile yaşananlar ...
Hrant'ı anmak salt onu anmak değil kuşkusuz ...
Onun mücadelesini geleceğe taşımaksızın, kelamını aşağıdakilerin zihninde ve eyleminde yeniden (ve yeniden) diriltmeksizin Hrant'ı geleceğe, geleceğimize taşıyamayacağımıza ise kuşku yok ...
Yukarıda anılan insanlar, on üç genç ve bir demiryolu işçisi halen Hrant'ı anmaları nedeniyle yargılanıyorlar, hapis cezası ile cezalandırılmaları ise kuvvetle muhtemeldir.
Diyeceğimiz, 2000'lerin ortasında direnmeye çalışanlara bakmayan, 2011'de "terbiye" edilmeleri ile ilgilenilmezse Hrant'ın kelamı yarına taşınamayacaktır.
Aşağıdakilerin itirazına sahip çıkmamak yarın sorumluluğumuz olacaktır.
Bugün, saat 13.30'da Taksim Tramvay Durağı, 15.00'te Pangaltı, 19:00'da yine Taksim ....
Aşağıdan sesler gelecek.
Faşizme İnat Kardeşimizsin Hrant ! (CA/EÖ)