Eğer sivil toplum örgütleri yek vücut olmasaydı...
Eğer barış güçleri bu kadar cesur davranmasaydı...
Eğer, medya ve onun özverili insanları gece ve gündüzü ayırmadan, korkmadan ve ürkmeden barış kavgasına böylesine girmeseydi...
Eğer, Kıbrıslı Türklerin gerçek temsilcisi siyasi parti başkanları, milletvekilleri Avrupa, Türkiye ve Kıbrıs arasında mekik dokumasaydı...
Eğer barış ateşleri yanmasaydı...
Eğer Kofi Annan kendi ismini taşıyan planı yaratmasaydı...
Eğer Türkiye halkı Ecevitleri, Yılmazları, Bahçelileri, Şükrü Sinaları, Yılmazları siyasetin çöplüğüne göndermeseydi...
Eğer "Mevsimi Geldi Artık"lar bestelenmese, Nazım'ın şiirleri okunmasa, "Çav Bella"lar söylenme, İki Toplumlu Korolar kurulmasaydı...
Eğer bu yurda kan vermiş, can vermiş, şehit vermiş, göç etmiş, göz yaşı dökmüş insanlar yine sussa, yine sinse, yine beni sokmayan yılan bin yaşasın deseydi... Kusura bakmayın sayın Serdar Denktaş... Siz de sayın Eroğlu!.. Baba Denktaş, komutan, büyükelçi ve ötekiler...
Kusura bakmayın ama... Bu sınırlar asla ve kata açılmazdı...
Bu sınırları halk açtı... Barışa susayan... İnsanca yaşama susayan halk açtı... Yalnızlıktan ve sadece "kendi çıkarlarını gözeten yöneticilerinden usanan halk... Uluslararası hukukun dışında, besleme bir yaşama layık görülen halk...
Bir yönetim anlayışının çöküşüdür bu... Statükonun ilk ve en önemli çatlağıdır...
Ve "Rumları içimize almayız", "Bir tek Rum istemeyiz" diyenlerin "samimiyetten uzak" Kıbrıs Türk halkına kaybettirdiği plandır, devlettir, eşitliktir...
İlk adım, ilk somut kazanımdır bu!..
Eğer devamı gelmezse anlamı yoktur.
Eğer devamı gelmezse görünen odur ki, yaptıkları yanlışı "30 yıl sonra" fark edenler, yani dünyanın gerçeklerini ve doğruyu 30 yılda yakalayabilenler, bir 30 yıl sonra "Şu Annan Planı'na bir bakalım" diyebilecekler...
Bir ayıp ortadan kalktı...
Daha ortadan kalkacak çok ayıp var... Yoksa "Güney'i gezdim, geldim"den öteye geçmeyecek bu işin sonu!.. Anlayacağınız, daha bir moralle şimdi, Kıbrıs'a barış gelene kadar...
Kavgaya devam...(NK/BB)