Köprünün kaldırıldığını ve artık Papadopulos'un, barikatın güneyinde kalan duvarı yıkması gerektiğini anlatan Talat, "Atacak başka adımımız yoktur. Askersizleştirme diyorlar. Söz konusu noktada asker yoktur, polis vardır. Lefkoşa'nın askersizleştirilmesi farklı kesimlerce dile getirildi, ama böyle bir gündemimiz de yoktur. Şimdi sıra duvarın yıkılmasındadır" diye konuştu.
Talat, Ankara'da Genelkurmay'la görüşmesi sonrası "sorumlu" davrandığını, dünyaya ve Rum yönetimine "Türkiye ve Kıbrıs Türk kurumları arasında fikir ayrılığı var" yönünde mesaj vermek istemediğini, bu nedenle de "Bu konuyu görüşmedik" dediğini söyledi.
Genelkurmay'ın kendini "yalanlayan" açıklaması sonrasında "üzüldüğünü" belirten Talat, "Ben yine de sorumlu davrandığıma inanıyorum" dedi.
Bu süreçte AB, BM gibi uluslararası aktörler ve Rum tarafı karşısında zor durumda kaldığınızı düşünüyor musunuz:
Genel gelişme beni oldukça zor durumda bıraktı. Çünkü yaşananların, görüşmelerin tümü açıklanabilir gibi değildir. Yani tüm ayrıntıları, bütün diyalogları ortaya koymak Cumhurbaşkanı'na düşmez. Dolayısı ile basına çok abartılı bir şekilde yansıdığı için olay, Rum tarafınca kullanılacağını biliyorduk. Nitekim bu kriz sonrasında Papadopulos, "Muhatabım Kıbrıs konusunu görüşmeye yetkili değil" dahi diyebildi. Halbuki bu gelişmelerin tersine, Kıbrıs Türkü'nün Kıbrıs sorununda söz söyleyen, karar veren ve iş yapan taraf olduğunu göstermemiz gerekirdi. Bu süreç beni zor durumda bıraktı mı, yaraladı mı? Evet zor durumda bıraktı, yaraladı...
Bu kolay kapanacak bir yara mı?
Bilmiyorum kolay kapanır mı, kapanamaz mı? O bundan sonra ortaya koyacağımız performansa bağlı. Bir de ortaya çıkacak olan olgulara. Neyi görüşeceğiz, ne yapacağız? Nasıl adım atacağız? Hangi konuyu ele alacağız? Bunlarla ilgili ciddi gelişmeler olursa bu yara kolay kapanır. Bir durgunluk dönemi yaşanırsa ki öyle görünüyor, Türkiye'deki seçimi bahane ediyorlar. Bu yüzden durgunluk varsa kolay kapanamaz. Sürekli bunu kullanacaklar.
Burada yaşanan süreç, Türkiye'de asker-Erdoğan hükümetinin bir hesaplaşması mıydı?
Bunu özel olarak soruşturdum. Sordum...
Askeri kanada mı sordunuz?
Muhataplarıma sordum. Tümü de bunu reddediyor. Böyle bir görüntü olduğunu basın sürekli olarak tekrarlıyor. Bu bir gerçek. Ancak ben sorularıma aldığım cevaplarımda bunun kesinlikle doğru olmadığını duyuyorum. İşin içyüzünü bilemem tabii... Böyle bir şeye gerek var mıdır? Bu olaydan kim yara aldı diye bakarsanız, bana göre herkes yara almıştır. Her şeyden önce Kıbrıs davası yara almıştır.
Siz hatanız olduğunu düşünüyor musunuz? Ankara'ya gitmeseydim ya da bu açıklamaları yapmasaydım, dediniz mi? Bu süreçte hatanız oldu mu?
Yo hayır. Öyle düşünmedim. Ama belki bu konuyu çok daha uzun sürede ele alıp tartışsaydık, belki de bunlar yaşanmazdı.
Siz Ankara'ya gittiniz ve Genelkurmay ile görüştünüz. Ama çıkıp dediniz ki, "Lokmacı'yı görüşmedik." Ama genelkurmay yalanladı sizi...
Maalesef öyle oldu...
Meclis'te de konuşuldu, "Cumhurbaşkanımız bize yalan söyledi..." diye.
Maalesef öyle oldu. Aslında benim orada söylediğim tamamen kurumlar arası görüş ayrılığı var imajı yaratmamak için ortaya konmuş sorumlu bir tavırdı. "Bu konuyu görüşmedik, gündemimiz de bu değildi" diye de ekledim. Buradaki kaygım, tamamen kurumlar arası bir ayrılık olduğu imajı yaratmamak... Çünkü ben sadece Türk kamuoyuna hitap etmiyorum. Orada dünyaya da hitap ediyorum, Rum tarafına da hitap ediyorum. Ben orada, "Köprüyü konuştuk" deseydim, o günden Papadopulos açıklamasını yapacaktı ve diyecekti, "Bir üstgeçidi bile Genelkurmay ile görüşüyor."
Peki genelkurmay sizi yalanlayınca ne hissettiniz?
Valla ben kendi yaptıklarımdan sorumluyum diye düşünüyorum. Ben kendi yaptıklarımdan sorumluyum. Son derece sorumlu davrandığımı düşünüyorum.
Genelkurmayın tavrı, "hayır bu köprü kalsın" mıydı?
Genelkurmay'ın tavrını ben söyleyemem. Kendileri ifade etti. Oradan okuyacaksınız.
Sayın Cumhurbaşkanı, siz bu tartışmaları, açıklamaları dışarıdan izleseydiniz, "Talat, Kıbrıs Türk toplumunu temsil ediyor" der miydiniz, buna inanır mıydınız?
Bir şey sorayım... Sonuçta Talat'ın aldığı karar uygulanmadı mı? Bu değil miydi amaç.
Ama 5 metrelik bir köprü için böylesine bir kriz yaşandı.
Aslında Türkiye ziyaretim bu amaçla planlanmış değildi. Bayramın ikinci günü, eşim bir toplantısı için buradan ayrıldı. Ben de bayramın 3'üncü günü sabahleyin eşime sürpriz yaptım... İstanbul'a giderken kesinlikle bunun için gitmedim. Sadece eşime sürprizdi... Hatta otel odasının kapısına gittim ve "aç, kapıdayım" dedim. Bayramın son günü, Lokmacı için karar alınmıştı ama uygulanmıyordu, bazı tereddütler vardı. Bu tereddütler nedeniyle de sayın Erdoğan'la görüştüm. Ardından Ankara'ya giderek, bu tereddütlerin de neler olduğunu kendim de dinlemek istedim. Ortada bazı tereddütler vardı, ret yoktu.
Lokmacı'yı bırakalım da, 2007'den ne bekliyorsunuz...
Vallahi Rum siyasiler Türkiye'deki seçimleri bahane ediyorlar. 2008 için de kendi seçimlerini bahane ediyorlar. Dolayısı ile 2008'in sonundaki seçimlerine kadar hareket etmeyeceklerini ima ediyorlar. Dünyanın bunu görmesi lazım. Ben ne deyim. Görüşmek istemiyorlarsa, dünya da bunu görsün. Bunca yıldır Kıbrıs Türkü üzerinde baskı uygulayan dünya, bundan sonra da Kıbrıs Rum halkının çözüm istemediğini anlayarak bu baskıyı onlara uygulasın.
Umutlu olabilir misiniz bu durumda...
Evet. Bir kere ben dünyanın bunu göreceğine inanıyorum. Hatta gördüğüne. Harekete geçme zayıflığı var. Bu zayıflığı aşarsa dünya aşacak, aşamazsa biz yolumuza devam edeceğiz. Kurumlarımızı sağlamlaştıracağız. Ekonomimizi sağlamlaştıracağız. KKTC'yi yasamasından, yürütmesine kadar bütün kurumlarını çağdaş ve demokratik hale getirmek için elimizden gelen çabayı ortaya koyacağız.
Kıbrıslı Türklerin, "Kıbrıs Cumhuriyeti" pasaportlarını teslim etmelerini istediniz mi?
İstemedim. Bunu daha önce de açıkladım. Ben sadece şunu söyledim. Kıbrıs Rum tarafı bunu utanılacak bir şekilde Kıbrıslı Türklere yardım olarak lanse ediyor. İzolasyon yok, bakın biz onlara pasaport veriyoruz diye lanse ediyor. 40 bin pasaport verdik, 100 bin kimlik kartı verdik diyor. Bu benim pasaportum olsa yüzüne savururum, iade etmem. Veren makamın yüzüne savururum. Benim pasaportum olsa savururdum. Ama sonuçta insanlar bunu bir hak, ihtiyaç olarak alıyor. Utanılacak propagandayı yapan, Papadopulos anlayışıdır.
Türkiye ile yaşadığınız bu ilişki modeli sonrasında Papadopulos'un tavırlarına kızma hakkınız var mı?
Kiminle yaşarsam, bu ilişkide sonuçta ona kızarım. Kızmak zorundayım çünkü...
Sadece köprü kalkıyor şimdi... Aynı bölgede askersizleştirmeyi de talep ettiniz mi?
Bakınız, orada asker olmayacak, polis olacak. Bu kadar. Asker olmayacak zaten orada. Yakın bölgede asker yok. Sınır boyunda var ama. Ben böyle bir talepte bulunmadım.
Askersizleştirme konuşulmadı. Lefkoşa'nın askersizleştirilmesi başka çevrelerden öneri olarak geldi.
Köprü kalktı ama Kıbrıslı Rumlarla Türkler arasındaki köprüler çok da sağlam değil.
Rum'un duvarını yıkması lazım. Bundan böyle Türk tarafından daha ne bekleniyor anlamadım. Bu duvar yıkılacak, geçişler başlayacak. Artık bu konuyu Rum tarafı ile konuşmak, tartışmak yükümlülüğüm yok. Ben kapıyı açtım. Bugüne kadar bunun şampiyonluğunu yapıyorlardı, daha çok kapı istiyorlardı. Bugüne kadar bunu söyleyen bir devlet, nasıl olur da bu adıma cevap vermez.
Genelkurmay açıklamasında KKTC Anayasası'ndaki "geçici 10'uncu madde" anımsatıldı ve "yetki bizde" dendi, siz, Anayasa'daki bu maddeyi bilmiyor muydunuz?
Geçici 10'uncu madde, tartışılması, değerlendirilmesi gereken bir husus. Geçici 10'uncu madde ne? Türkiye adaya 1974'de Garanti ve İttifak anlaşmalarına dayanarak müdahale etti. Yani 1974 Barış Harekatı'nın uluslararası hukuki dayanağı garanti ve ittifak anlaşmalarıdır. Genelkurmay'ın açıkladığı geçici 10'uncu madde, KKTC'nin kuruluşlu ile Türk ordusunun adadaki varlığına yasallık kazandırıyor. Ancak bu, Kıbrıs Türk kurumlarına rağmen yetkiyi Silahlı Kuvvetleri'ne vermiyor. Anayasa'nın başka maddelerini, yani egemenliğin kayıtsız şartsız halkta olduğunu; Parlamento, Meclis ve Cumhurbaşkanı'nın yetkilerinin tartışılmaz olduğunu da gözden kaçırmayalım. KKTC organlarına rağmen, böyle bir yoruma gidilirse, o zaman yetki çatışması ortaya çıkar.
Bu tartışma ile birlikte, geçici 10'uncu maddenin yeniden yorumlanmasını talep edecek misiniz?
Böyle bir plan yapmış değilim. Ama buna ihtiyaç varsa yapılabilir tabii. (CM/TK)
* Mutluyakalı'nın röportajı 10 Ocak'ta Kıbrıs Yeni Düzen gazetesinde yayınlandı.