TC Anayasası’nın 72. maddesindeki "Vatan hizmeti, her Türkün hakkı ve ödevidir" şeklindeki hüküm Askerlik Kanununun 1. maddesinde "Türkiye Cumhuriyeti tebaası olan her erkek, işbu kanun mucibince askerlik yapmağa mecburdur" şeklindeki bir düzenlemeyle yasal karşılık bulmuştur. Bu yasayla vatan hizmetinin sadece askerlik olarak yapılabileceği belirtilmekte ve bununsa vatandaşlardan sadece erkek olanlar tarafından yapılacağı düzenlenmiştir.
(Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında "herhangi bir zorunlu askerlik sisteminin yurttaşlar üzerine ağır bir yük getirdiğini kabul etmektedir" (Bkz. Bayatyan v Ermenistan, Büyük Daire kararı, 135. Paragraf) Türkiye'de ise "sahte çürük raporu" davasına bakan İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin "angarya ve kölelikten daha beter" şeklindeki askerlik eleştirisi günlerce haberlerde dolaşmıştı.)
Anayasal bir görev olmasının yanında aynı zaman anayasal hak olarak düzenlenen vatan hizmetine karşılık olarak düzenlenen askerlik hizmeti, erkek olmayanlara yüklenmemiştir/tanınmamıştır. Neyse ki bugüne kadar erkek olmayan hiç kimse de hani benim "anayasal hakkım" olan vatan hizmeti/askerlik hizmeti dememiştir.
Eşcinseller ise "psikoseksüel bozukluk" tanısıyla askerliğe elverişsiz kabul edilmekte, eşcinselliklerini ispatlamaları içinse öteden beri türlü çirkinliklere maruz bırakılmaktadırlar.
Askerlik yükümlüsü olanlar ise tarih boyunca bu yükümlülükten kurtulmak için ellerinden geleni yapmışlardır. Parası olanların kimi Türk lirası cinsinden "bedel" ödemiş kimi dövizi bastırıp askerlikten kurtulmuştur. Parası olan sahte çürük raporu alarak, olmayansa kendini sakatlayarak askerliğe elverişsiz hale getirmiş.
Din Ve Vicdan Özgürlüğü Kapsamında Vicdani Ret
Bunların dışında bir de, vicdani retçiler var ki dini, ahlaki, politik vb. gerekçelerle zorunlu askerlik hizmetini reddetmekte bunu yaparken de kaçmak yerine sivil itaatsizlik eylemi şeklinde bunu kamuoyuna deklare ermekte, yasaya açıkça karşı gelmektedirler.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesinde düzenlenen din ve vicdan özgürlüğü, kişilerin zorunlu askerlik hizmetini bu sebepler tahtında reddetmesini de kapsıyor. Türkiye, imzaladığı bu uluslararası sözleşmelerin bunu zorunlu kılmasına rağmen vicdani ret hakkını tanımamakta ve vicdani retçileri de yoklama kaçağı/bakaya/itaatsiz asker/firari vs şeklindeki sınıflandırmalara tabi tutmaktadır.
Vicdani ret bir hak olarak düzenlenmediği için bu konuda idari bir başvuru yapılarak verilen olumsuz cevaba karşı hukuk yolları zorlanmaya çalışılmakta çoğunlukla ise kişi hakkında açılan ceza davasında bu husus savunma olarak öne sürülmektedir.
(Türkiye'de şu ana kadar idari anlamda vicdani retçi kabul edilen yok. Mahkeme tarafından vicdani retçi olarak kabul edilip beraat ettirilen tek kişi ise Hristiyan Yehova Şahidi Barış Görmez.)
Hukuksal Durum
Gelelim yoklama kaçağı ve bakayaların hukuksal durumuna...
Bilindiği üzere kişi ancak ve ancak "kıtaya katıldıktan sonra" asker kişi sıfatım kazanır. Kıtaya katılmaktan kasıt kişinin askerlik yapacağı birliği belli olduktan sonra giderek birliğine teslim olmasıdır. Yoksa askeri birliğe gitmek, yoklama yapmak ya da şubeden birliğine sevk edilmek ceza hukuku anlamında kişiyi asker kılmaz.
Askerlik Kanununa göre yoklamada bulunmayan ve bulunamadıklarına dair bu kanunda yazılı bir mazeret gösterememiş olanlara "Yoklama kaçağı"; yoklamada bulunarak asker edildikleri halde istenildikleri sırada gelmeyenlere veya gelip de askerlik yapacakları kıtalara gitmeksizin toplandıkları yerlerden veya yollardan savuşanlara ise "bakaya" denir.
İdari Para Cezası
Yoklama Kaçağı veya Bakaya olanlar ilk olarak idari para cezasıyla karşı karşıya kalırlar. İdari para cezasının miktarı Askerlik Kanunu'nun 89. Maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre
Dört ay içinde gelenler 250, yakalananlar 1000 TL;
Dört aydan sonra bir yıl içinde gelenler 500, yakalananlar 2000 TL;
Bir yıldan sonra gelenler 750, yakalananlar 3000 TL idarî para cezasıyla cezalandırılır.
Bir yıldan sonra tamamlanan her takvim yılı için kendiliğinden gelenler ayrıca 1000, yakalananlar ayrıca 2000 TL idarî para cezası ile cezalandırılır.
89. Maddede ayrıca "Ancak, bu eylemlerinden sonra askerlik şubesince ilk sevk edildikleri kıtalara gecikmeksizin katılmaları halinde haklarında verilecek idarî para cezalarının yarısı verilir" hükmü yer almaktadır ki, burada da askerliğe başlamak yani kıtaya dahil olmak yine kişinin ihtiyatına bırakılmıştır.
Yani yoklama kaçağı veya bakaya durumunda olan kişi, birliği belli olsa dahi kendiliğinden birliğine teslim olmadığı sürece kimse onu zorla asker yapamaz. Sevk evrakı verilerek kişi birliğine sevk edilir. Sevk edildikten sonra birliğe katılmayan kişi "bakaya" sayılır.
Hakkında verilen idari para cezasına karşı kişi mahkemeye başvurarak itiraz edebilir. Verilen ceza idari para cezası olduğu için Kabahatler Kanunu'na göre 15 gün içinde Sulh Ceza Mahkemesine başvurularak idari para cezasının iptali istenebilir. Sulh Ceza Mahkemesi cezayı iptal etmediği takdirde -verilen ceza 3.000 TL'nin üstünde ise- bu karara karşı ise 7 gün içerisinde Ağır Ceza Mahkemesi'ne itiraz edilebilir. Bu başvurularda "vicdani ret" itirazı ileri sürülebileceği gibi karara başkaca itirazlar varsa bunlar da dillendirilebilir.
İdari para cezasına itiraz edilmediği veya mahkemece başvuru-itiraz reddedildiği takdirde bu ceza kesinleşir. (Bu yollarla karar iptal edilemezse Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapılabilir. Anayasa Mahkemesi'nden de olumlu sonuç alınamazsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gidilebilir.)
Ceza Soruşturması Ve Dava Açılması
Verilen idarî para cezası kesinleştikten sonra yoklama kaçağı/bakaya durumunun devam etmesi halinde kişi hakkında askerlik şubelerince suç dosyaları hazırlanarak kişinin nüfusa kayıtlı olduğu yer Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir. Bu durumda kişi hakkında Sulh Ceza Mahkemesinde ceza davası açılabilir. Bu suçlardan açılan davalar Askeri Mahkemelerde değil sivil mahkemelerde görülür.
Askeri Ceza Kanunumun 63. Maddesine göre;
Dört ay içinde gelenler altı aya kadar, yakalananlar iki aydan altı aya kadar;
Dört aydan sonra bir yıl içinde gelenler iki aydan bir yıla kadar, yakalananlar dört aydan bir yıla kadar;
Bir yıldan sonra gelenler dört aydan iki yıla kadar, yakalananlar altı aydan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.
Ceza davalarında genel kural alt sınırdan ceza tayinidir. Yani kanun "altı aydan iki yıla kadar" diyorsa kural olarak altı ay uygulanır. Alt sınırdan uzaklaşmak için haklı gerekçelerin bulunması gerekir. (Bu cezalar kısa süreli hapis cezaları olduğu için genelde TCK 50 veya 51. maddeleri uygulanarak para cezasına çevirme, erteleme veya CMK 231/5 gereği hükmün açıklanmasının geri bırakılması söz konusu olmaktadır.)
Kişi, hakkında açılan soruşturmada veya davada vicdani ret itirazını veya varsa başka itirazlarını ileri sürebilir. Verilen karara karşı itiraz veya temyiz yollarını kullanabilir. İtiraz veya temyiz yolunda da bir sonuç alınamazsa karar kesinleşir. Kesinleştikten sonra Anayasa Mahkemesine veya AİHM'e bireysel başvuru yapılabilir.
Yakalama Mevzusu
AİHS 5. Maddesine göre "yasanın koyduğu bir yükümlülüğün yerine getirilmesini sağlamak için usulüne uygun olarak yakalanması veya tutulması" maksadıyla kişi yakalanabilir. Burada yasanın getirdiği bir yükümlülük (yoklama/askerlik yükümlülüğü) ve aşağıdaki yasal düzenlemeler mevcuttur.
Askerlik Kanunu 30/2 maddesi:
Yoklama kaçakları, askerlik ödevlerini yerine getirmek maksadıyla yakalanmaları için Milli Savunma Bakanlığınca İçişleri Bakanlığına, askerlik şubelerince de mahallin en büyük mülki amirine bildirilirler. Yakalanarak muhafaza altına alınan yükümlüler, vakit geçirmeksizin ve en geç 24 saat içerisinde en yakın askerlik şubesine getirilirler. Askerlik şubesince teslim alınamayan yükümlüler, ilgili kolluk kuvveti tarafından hazırlanan tutanağa istinaden derhal serbest bırakılırlar.
Askerlik Kanunu 47/2 maddesi:
Bakayalar, askerlik ödevlerini yerine getirmek maksadıyla yakalanmaları için Milli Savunma Bakanlığınca İçişleri Bakanlığına, askerlik şubelerince de mahallin en büyük mülki amirine bildirilirler. Yakalanarak muhafaza altına alınan yükümlüler, vakit geçirmeksizin ve en geç 24 saat içerisinde en yakın askerlik şubesine getirilirler. Askerlik şubesince teslim alınamayan yükümlüler, ilgili kolluk kuvveti tarafından hazırlanan tutanağa istinaden derhal serbest bırakılırlar.
Askerlik Kanunumun 80/2 maddesi:
Haklarında adli makamlarca çıkarılmış yakalama kararı olmayanlardan kendiliğinden gelen ya da kolluk kuvvetleri tarafından askerlik şubelerine teslim edilenler, yol ve iaşe bedelleri ödenerek serbest olarak birlik ve kurumlarına sevk edilirler.
(Bu madde her ne kadar asker firarileri ve izinsiz askerler hakkında ise de, aksi bir düzenlemenin olmadığı da göz önüne alındığında bunun yoklama kaçağı ve bakayalar hakkında da hayli hayli uygulanacağı açıktır.)
Askerlik Kanunu 86 maddesi:
Yoklamada bulundukları yerdeki askerlik şubesi, elçilik veya konsolosluklara gelmeyen ve bu Kanunda yazılı bir mazereti bulunduğuna dair belge ibraz etmemiş olanlardan, birlikte yoklamaya tabi oldukları doğumluların yurt genelinde normal sevk yılı içindeki ilk celp ve sevk tarihinden sonra ve son celp ve sevk döneminin bitiminden önce ele geçen veya kendiliğinden gelenler bulundukları yerde resmi bir hekime yahut en yakın yerde bulunan asker hastanesinde muayene ettirilirler. Muayene neticesinde askerliğe elverişli oldukları anlaşılanlardan erteleme hakkı bulunmayanlar Millî Savunma Bakanlığınca tespit edilecek sınıf ve tertibat yerlerine derhal sevk olunurlar.
Bu yasal düzenlemeler ışığında yakalama/GBT konusuna bakıldığında "asker kaçaklarının" GBT sorgusu sonucunda yakalanmalarının ve askerlik şubesine teslim edilmelerinin yasal dayanağı olduğu görülecektir. Ancak bu kişinin askeri birliğe zorla götürülerek asker edilmesi anlamına gelmez.
Kişi askerlik şubesine götürüldüğünde yoklaması yapılmamışsa askerlik muayeneleri yaptırılır, askerliğe elverişli olduğu anlaşılırsa birliğine sevk edilir. Eğer askerlik yoklamasını evvelce yaptırmış, yani bakaya durumundaysa doğrudan birliğine sevk edilir. Ancak yasada hiçbir şekilde bu kişilerin askeri birliğine zorla götürüleceği düzenlemesi mevcut değildir. Bu nedenle yoklama kaçağı veya bakaya durumunda kalmayı tercih eden kişiler, birliğe sevk edildikten sonra yeni bir "bakaya suçu" işlemekte serbesttirler. Kimse zorla askeri birliğe götürülerek askerlik yapmaya zorlanamaz.
Aksi Türk Ceza Kanunu 109. Maddesinde düzenlenen "Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle" ve "Birden fazla kişi tarafından birlikte/Silahla/Cebir Kullanmak suretiyle" nitelikli "Kişiyi Hürriyetinden yoksun bırakma" suçunu oluşturur. Bu suçun cezası 4 yıl ila 14 yıl arası hapis cezasıdır.
Ancak önemle belirtmek gerekir ki, Askerlik Kanunu'na göre yapılacak yakalamada Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin şart koyduğu birçok husus yoktur ve bu nedenle de yoklama kaçağı/bakaya olarak yakalananların istisnasız hepsi Anayasa Mahkemesine başvurarak ihlal kararı alma hakkına sahip olacaktır. Çünkü AİHS'e göre "Yakalama veya tutuklu durumda bulunma nedeniyle özgürlüğünden yoksun kılman herkes, özgürlük kısıtlamasının yasaya uygunluğu hakkında kısa bir süre içinde karar vermesi ve yasaya aykırı görülmesi halinde kendisini serbest bırakması için bir mahkemeye başvurma hakkına sahiptir."
Oysa Askerlik Kanunu nedeniyle yakalanan ve askerlik şubesine sevk edilen kişilerin serbest bırakılmalarını sağlamak için başvurabilecekleri herhangi bir mahkeme yoktur. Bu nedenle de AİHS 5. maddesinde düzenlenen "kişi özgürlüğü" hakkı ihlal edilmektedir. (DE/EKN)