Zaman öyle hızlı akıyor ki! Günün, haftanın, ayların hızla geçip gittiğini ancak işin içine matematiği dahil ederek anlayabiliyorum.
Türkiye’deyken ardımda bıraktığım mapusdaşlarımla daha rahat haberleşebiliyordum. Buralara geldiğimden beri ise, arada bir telefon numarası olan aileleri arayıp, arkadaşlarıma selam gönderebiliyorum.
Geçen hafta A-8 koğuşunda yıllarca birlikte yaşadığım Gülizar Erman’ın ailesini aradım.
Sevinçle Gülizar ve diğer arkadaşlarıma selamlarımı iletmelerini isterken, kötü haberi aldım.
Ve o günden beri öfkem de, üzüntüm de bir türlü dinmedi!..
Nasıl dinsin ki?
Gülizar Erman’ı hatırlar mısınız bilemiyorum?
Gözaltına alınma, tutuklanma ve yargılama sürecine ilişkin öyküsünü hapishanedeyken yazmıştım.
İnsanın bir anda hayatının elinden alınmasının, bütün ömrüne el konulmasının nasıl bir şey olduğunu çok yakından biliyorum.
Koğuşdaşım Gülizar’a, başka dava dosyalarında hukuk cinayetine kurban etilmiş tutsaklara ve ailelerine yaşatılanların da yakın tanıklarından biriyim.
Hayatlarımızdan çalınan yılların telafisi yoktur!
Türkiye’de hukukun hakikaten “guguk” olduğu... Hukuktan ve adaletten söz etmenin mümkün olmadığı herkesin malumu olduğu halde; hala bu mahkemelerin kararlarının geçerli olması, insanları yargılamaya, haklarında karar vermeye devam etmeleri gerçek bir facia değilse nedir?
Gülizar 30’lu yaşlarında gözaltına alınıp tutuklanmış!
4 Mayıs 2011’de İstanbul 12. ACM tarafından müebbet hapse çarptırıldı.
2012 sonbaharında da Yargıtay cezayı onayladı.
Geçtiğimiz günlerde de, AYM avukatın yaptığı bireysel başvuruyu reddetmiş!
Yani Anayasa Mahkemesi Gülizar’ın hiç bir ilişkisi olmadığı halde, bir kişinin polis baskısıyla, polisin hazırladığı ifadeyi imzalayarak Gülizar aleyhine ifade vermesinde hiç bir sakınca görmemiş!
Özel yetkili 12. ACM’nin ve bir onama merci gibi çalışan Yargıtay’ın bu hukuk cinayetini onaylamasına AYM’de verdiği bu kararla ortak olmuş.
Her şey bu kadar basit!
Gülizar’ın elinden alınan hayatı, 12 yıldır ailesine yaşatılanlar yetmezmiş gibi... Ömrünün geri kalan kısmından da 18 yılını elinden alacağız demiş AYM!
Bu nasıl bir haksızlık, bu nasıl bir adaletsizlik, bu nasıl bir hukuksuzluk!
Ve ne yazık ki, memleket öyle bir keşmekeş içerisinde ki, kimsenin Gülizar’a ve ailesine yaşatılan zulmü gördüğü yok.
Üstelik Gülizar’ın uğratıldığı bu hukuk cinayeti istisna da değil... Sadece Gebze Hapishanesi’nde onlarca arkadaşın hukuksuzluk mağduru olduğunu yakından biliyorum.
İç hukuk yolları tükendiği için, şimdi avukat dosyayı AİHM’e taşıyacak.
Önceki gün Siyasi Tutsaklarla Dayanışma Günü’ydü.
Ben içerideyken memleketteki tutuklu ve hükümlü sayısı 130 bin civarındaydı; şimdilerde ise 150 bini geçmiş.
Hasta tutsaklar sorunu vicdanları kanatmaya devam ederken...
AKP Hükümeti yeni hapishaneler açmakla meşgul.
Tabelası değiştirilmiş ACM’ler hiç bir maddi delile dayanmadan insanın dudağını uçuklatacak cinsten hapis cezaları vermeye devam ediyorlar.
Yargıtay bir onay merci olarak görevini aksatmaksızın yerine getiriyor.
Anayasa Mahkemesi de en üst mahkeme olarak son sözünü söylüyor...
Bütün bu haksızlıklara, adaletsizliklere karşı...
Hapishanelerin kapılarının dışarıya açılacağı, tüm siyasi tutsakların serbest bırakılacağı bir dünya özlemiyle, Gülizar Erman’a özgürlük talebini sahiplenmeye, sesimizi Gülizar’ın sesine katmaya çağırıyorum.
* * *
Yarın Newroz!
Dehak zalimine karşı başkaldıran Demirci Kawa’nın torunlarının Newroz’unu kutluyorum... (FE/HK)