Ben #Gezi'deydim. Çevreciler, hukukçular ve mimarlarla başlayıp futbol taraftarlarına, LGBTT bireylere, tüm mesleklere ve her yaştan insana ulaşan kardeşçe bir direnişte hepimizin hakları savunuldu. Sonra gördük ki, Lice'ye de yol gidermiş Gezi'den, Kızılay'dan, Kordon'dan. Medeni hepimizin kardeşi oldu mezarında; Ali İsmail'le, Ethem'le, Mustafa, Mehmet ve Abdullah'la kol kola. Gezi alınsa da elimizden, forumlarda bir araya geldik, genel dertlerden yerel sorunlara evrildik, çözümleri tartıştık. #RojavadaKatliamVar dedik bir ağızdan. Kürt, Alevi, Sünni değildi acımız, insandı. Hükümet Ceylanpınar’da durdursa bile yardımlarımızı, kalbimizi kurutamazdı.
Şimdi Mısır'daki katliamı izliyoruz dehşetle. Rabaa camisine sığınıyordu dün yaralılar Bosna’daki gibi keskin nişancıların insafsızlığında. Morglara insanlar dizildikçe, yerler kanla kaplandıkça insanlığımdan utanıyorum. Aklım Gatasaray Meydanı'nda, TOMA’lar görünüyor fotoğrafın ucundan; motor seslerini duyamıyorum, ya sıkarlarsa? “2911 Sayılı Kanun” diye tutturmuş faşist bir valinin iki dudağının arasında özgürlüklerimiz. Akşamında Saraçhane'de gözüm, iki muhafazakar kanal, Ülke TV ve TVNET canlı yayın yapıyor; ya sabaha karşı gaz bombaları yağarsa? Gaz maskeleri bile yok, bir inançları var ellerinde.
Yurt dışında yaşıyorum, ama kalbim Adeviyye'den Saraçhane'ye yürüyor nöbeti devralmak için. Ramazan’ın ilk akşamı da böyle yürümüştük, #YeryüzüSofrası’nda iftar açıp teravisini kılmaya Dolmabahçe’ye gidenlerle birlikte. Yatsı namazı kılınıyor şimdi İstanbul’da bir parkta. İhsan Eliaçık Gezi’deki Cuma namazında “Dualarınızı Mustafa Sarı için de edin” dediğinde yaşlar vardı benim ateist gözlerimde.
Saraçhane, Gezi’ye ne çok benzediğinin farkında mısın?
Adeviyye'de yanmış çadırları gördükçe ben Gezi'yi hatırladım, Rabaa'yı gördükçe Bezm-i Alem'i hatırladım.. Onlarca yaralı varken Erdoğan "camiye ayakkabı ile girmişler" demişti.. Bugün Rabaa'daki yaralılara ve saf tutmuş ölülere bakarken gözüm kirlenmiş halılara kaydı, kendimden utandım. Bu mu insanlığımız, bu mu tek derdimiz!
Saraçhane’deki yatsı namazı fotoğrafının altına “bu insanlardan zarar gelmez” yazanlar vardı. Gezi’deki çocuklardan ne zarar gelirdi? Gezi’deki mescidden, çadırlarda uyuyan çevrecilerden, İstiklal’de iftar açan insanlardan ne zarar gelirdi? Mısır’da “Direnişin kadın kahramanları” orduya atılacak taşları dizerken, İstanbul’un kaldırım taşları mıydı kahraman olmayan? Dökülen göz yaşları sadece Müslüman insanlar tarafından akıtılınca mı değerli?
Lütfen Gezi ile Saraçhane’yi karşılaştırın; onlar da sizin gibi şiddete karşı durdu. Bu akşam Saraçhane’ye gidecekseniz, Gezi’nin fotoğraflarına bir bakın önce, polis şiddetine karşı Mısır’daki gibi baretlerle maskelerle direnen insanlara bakın. Gücünü üzerimizde sınayan kara üniformalı polislere bakın. Akşam siz parkta “Hazırolda değiliz, rahat durmayacağız” diye orduya seslenirken, Gezi’dekilerin de “Öldürmeyeceğiz, ölmeyeceğiz, kimsenin askeri olmayacağız” dediğini hatırlayın.
Eğer katliama karşı durmakta samimi iseniz, Uludere’de sizin de canınız yandıysa, sadece Ak Parti’ye, sadece muhafazakarlara, sadece Müslümanlara açık tutmayın o parkı. Dini, inancı, adı, partisi ne olursa olsun, insanlık adına yan yana durun.
Gezi, Saraçhane’nin farkında mısın?
Malum, ana akım medya’ya güvenmediğimden, Mısır’da olup biteni okumak için Twitter’ı açtım. Gazeteciler dışında, Gezi vesilesiyle takip ettiğim çoğunluk başka dertlerle ilgileniyor, samimi bir azınlıksa Mısır’daki katliamı bir haber olarak görüp kınıyordu. “Mısır’dan bana ne, ülkede bu kadar çok dert varken” diyenler, iki ay önce “Gezi de Gezi, sıktınız, başka dert mi yok” diyenlere benziyordu. Forumların programında Mısır yoktu, takas pazarı ve organik tarım vardı.
Saraçhane’den ise kimsenin haberi yok gibiydi. Dakikalar içinde yayılan onca hashtag arasında #AdeviyyeNöbetiniDevralıyoruz diyen olmadı. 19.00’daki protesto İstiklal’de olmasa belki haber de olmazdı. Gezi ahalisi Galatasaray Meydanı’ndaki TOMA’ların kendi düşmanlarına bile su sıkmasını istemez; ama çoğunluk Vali Mutlu’nun çifte standardından dert yanmakla kaldı. Haftalar boyunca Gezi'yi en ulusalcı kanallardan canlı izleyenler, Saraçhane'yi en İslamcı kanallardan izlemedi.
AkP’liler orada olsa ne olur? Gezi “çiçek gibi” olduktan sonra polislerle bile gidip konuşmadık mı? Amirlerinden gizli “biz de üzülüyoruz” demediler mi? Biz de “üzülüyorsan simit sat, en azından Emniyet-Sen’e katıl” demedik mi? AKP'yi destekleyenler arasında Erdoğan’ın hatalı olduğu görüşünü sizinle paylaşan yok mu sanıyorsunuz? Akşam saatlerinde Barbaros Şansal dert yanıyordu, Galatasaray’a gittiğinde kendisine gösterilen tepki ve bazı pankartlar için. Gezi deneyiminde biz cinsiyetçi küfür etmemeyi öğretmedik mi tribünlere? Başörtülü kadınlara saygısızlık eden ulusalcıları hep birlikte kınamadık mı? Eğer “biz halkız” diyebildiysek polise, kalbi Saraçhane’de atanlarla da omuz omuza durmak gerekmez mi?
Gezi’de TGB ile Kürtler buluştu, taraftarlarla LGBTT buluştu, solcularla 5-yıldızlı oteller buluştu. Gelin, yine başka bir acıyla, yine “hayatta buluşmaz” diyenler buluşsun; Gezi’nin bir anti-AKP hareketi, bir darbe provası, dış mihrakların bir oyunu vs. olduğunu düşünenlere inat.
Vali Mutlu, iki yanlış bir doğru etmez
Genç Hareket 14-15-16 Ağustos akşamlarında Mısır’a destek vermek için Saraçhane’ye davet ediyor herkesi. 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nu sayenizde ezberledik: 48 saat önceden haber verilir, güneş battıktan sonra toplanılmaz, parklarda toplantı olmaz, ve elbette, kanun dışı eylemi polis zor kullanarak bitirir vd.. Ama 1980 darbesinden kalmış bir kanunu Saraçhane’ye de uygulayarak bir şey kanıtlayamazsınız. Gelin, ülkenin demokrasi deneyimi için anlayışınızı değiştirin, Anayasa’nın özüne ve AİHM kararlarına uyun. Sivil insanların bir acıyı paylaşmak için bir araya gelmesi haktır. Biz sizin elinizde acı çektik, Gezi’de yitirdiklerimizi anmak için koyduğumuz taşları bile çaldınız, bunlar hep sizin hanenize yazılıdır. Ama halkın taleplerine geç de olsa saygı duyarsanız ülke kazanır. (eks/hk)