Geçen hafta teknik direktör Bülent Uygun, “İstanbul’da Laila var, Sivas’ta ise La ilahe illallah” diyerek, takımının oyuncularının başarısını, kentte gece hayatının olmamasına bağlamıştı.
İçki satan bir iki yere de kendi telefon numarasını vermiş, tekel bayileri, futbolcuları içki almaya gelirlerse kendisini arayarak uyarmaları için tembihlemiş, böylece kendince oyuncuların yaramazlık yapmalarına giden yolları kapamıştı.
Bu haftaki magazinleştirilen ülke gerçeği haberlerinin baş misafiri de yine, Laila’sıyla değil, dini bütün nüfusuyla bilinen bir güzide kentimizin futbol oyuncularıydı. Kendilerinin, seks işçileriyle pazarlık ettikleri tespit edilmişti ve karakola alınmışlardı. Bu sefer, kentte Laila olmaması, oyuncuları günahtan alıkoymaya yetmemişti.
Futbolcular karakolda “Genciz, bekarız, n’apalım yani?” diye savundular kendilerini.
Gençlik ve bekarlık, erkekler söz konusu olunca, doyurulması elzem, engellenemeyen kimi ihtiyaçlara işaret ediyordu. Bunu herkes bilirdi.
Zaten oynadıkları takımın basın sözcüsü de “E oyuncularımız haklı, n’apalım yani?” diyerek onayladı giderilmesi elzem ihtiyaçların varlığını.
Tribünlerden: Çoşkun izindeyiz
Bu, o kadar haklı, o kadar geçerli bir savunuydu ki, futbolcuların pazarlık yaptıkları kadınların zorla çalıştırıldıkları bilgisi, konuyla ilgili haberi veren bir çok gazete tarafından göz ardı edildi.
Öyle ya, genç ve bekar adam ne yapar? Hele bir de futbolcuysa? Yaptıklarının, yapacaklarının, memleketin kendisi gibi genç ve bekar binlerce, hatta milyonlarca erkek taraftarın gözündeki meşruiyetini bilir, o yüzden rahattır.
Kimi taraftarların, Türk filmlerinin tecavüzcü karakterine atfen hazırlayıp, maç öncesi stadyumlarda açtığı “Coşkun, izindeyiz” pankartlarının, bir dönemin eğlencesi olduğunu unutmak mümkün değil.
Magazin duayenimiz Televole’nin de, amansız genç ve bekar futbolcularımızın sonu gelmez ihtiyaçlarını gözümüze sokmak üzere yola çıktığını hatırlayalım.
Futbolun kışkırtılmış erkeklikle, parayla ve fuhuşla yoğrulduğu günümüz versiyonu aslında, kadına yönelik şiddetin her türlüsünü en acımasız biçimde barındıran fuhuş açmazına işaret etmesi bakımından konu oldu bu yazıya.
Bu erkeklerin yaptıkları her şey, gençlikleri ve bekarlıkları dışında, milyonları peşlerinden sürükleyen bir sektörün neferleri olmaları dolayısıyla da meşru görülmekte.
Kameralar, olayın kahraman/erkek tarafıni değil, böylesi bir meslek icra ettiği için şeytan/kadın tarafını sunmakta.
Yayımlanan fotoğraflar, “Bu işi nasıl daha ucuza kapatırım” amacındaki pis pazarlığın peşine düşen, bu pazarlığı “gencim, bekarım, n’apayım?” diye meşrulaştırmaya çalışan adamları değil, yüzlerini flaşlardan gizleme telaşındaki, zorla çalıştırılan insanları göstermekte.
Bu olayın, fuhşu illegal ilan edip, kadınları önce hastanelerin zührevi hastalıklar bölümüne, ardından karakola almakla, adamların ifadelerini alıp, cüzi para cezaları karşılığında serbest bırakmakla çözülebileceğini sanmak, buna inanmak, aslında bu çarkı onaylamak ve “böyle gelmiş böyle gider” kolaycılığının tuzağına düşmek demek.
Ayrıca bu işi meslek olarak sürdürenlerin yanı sıra, zorla çalıştırılanlar da (çoğu zaman kadınlar) hem para karşılığı ilişkiye girdiği kişinin hem de “suçüstü” yakalandığında polisin, kendisine reva gördüğü her türlü muameleye katlanmak zorunda kalmakta.
İsveç gibi kimi İskandinav ülkelerinde olduğu gibi, seks işçiliğinin yasal olmasının seks işçilerine uygulanan cinsel şiddeti koruyacağı, daha da görünmez hale geleceği savunusu çok da yabana atılır türden değil.
Ancak kimsenin "talep"i tartışmadığı, herkesin "arz"ı suçladığı böylesi bir düzende, seks işçiliğinin yasallaştırılması, seks işçilerinin yasayla koruma altına alınması anlamına geldiğinden daha insancıl görünüyor.
Böyle bir yasayla sadece “hizmet”in satışına aracılık etmek değil aynı zamanda ve bu hizmeti talep etmek de yasaklanıyor.
Yani yasa, olayın gerçek mağduru olan seks işçisini korurken, olaya sebep olan tarafları suçlu kabul edip cezalandırıyor.
Bir fuhuş baskınında, seks işçilerinin serbest bırakılıp, bu iş için para ödeyen kişilerin göz altına alınıp cezalandırılması, olana değil ama olması gerekene işaret ediyor.
Böyle bir uygulama "amansız" futbolcularımızın meşruiyet kalelerini şimdilik yıkamayacak olsa da en azından gençliklerini, bekarlıklarını ve erkekliklerini, cinsel sömürü üzerine inşa etmelerinin cezasız kalmayacağını göreceklerini biliriz, içimize biraz su serpilir. (EG/EZÖ)