Polis Ahmet Şık'ın "İmamın Ordusu" kitabının taslaklarını her yerde arıyor, bulduğu yerde silip yok ediyor, elinde bulundurup yok etmeyenin Ergenekonculukla suçlanacağı açıklandı. Dünyadaki her bilgisayarın birbirine bağlı olduğunu, 50 sayfalık bir kitabın birkaç saniyede dünyanın öbür ucuna iletilebileceğini herhalde bilmiyorlar, ya da panik aklı yok etti...
Hukuk mukuk zaten geleneksel olarak pek önemsenmezdi; şimdi karşısında zil takıp oynanacak düzeye geliyor ülkemizde insan hakları, özgürlükler, ve evet, hukuk...
Bu kitap taslağı büyük olasılıkla gerçeği doğru biçimde yansıtıyor, birilerinin nasırına fena basıldı ki böyle can havliyle saldırı başlatıldı. Demek imamın ordusu iyice palazlanmış ki ülke tarihinde ikinci kez basılmamış bir kitap yok ediliyor.
Birtakım polisler kitapta suç unsuru görmüş. Boşverin siz suça yargı karar verirmiş; kanıtlar yok edilmemeli, olsa olsa bir kopyası dosyaya konulmalıymış, bir kopya zaten dosyada varmış, falan, filan...
Gem azıya alındı bir kere... Kitap yakma bir kez başlayınca o yoldan geri dönüş yoktur...
* * *
AKP iktidarı bu yükselen cemaat dalgasının gücüyle güç kazanmıştı. Cemaat ve AKP birbirlerini kollayıp güçlendirerek bu günlere geldiler.
Dalganın itici gücü "özgürlük" söylemiydi. O söylem çoktan geride kaldı. Ta demokratik açılım Habur sınır kapısında pul pul döküldüğünde, ta İstanbul'da gençler sokaklarda saçlarından sürüklenip hamile kadınların karınları tekmelendiğinde, ta Tekel işçilerinin üzerine biber gazı sıkılıp soğuk sulara atıldıklarında, biber gazı polisin her fırsatta kullandığı oyuncak haline geldiğinde o söylem çoktan devrini tamamlamıştı.
Artık o cemaat dalgası, AKP'yi de yutmak üzere... Abdullah Gül, hukuksuzluktan tedirgin olup mırın kırın etmeye başladı; yakında süpürülecektir. Tayyip Erdoğan henüz Kasımpaşalılığa toz kondurtmuyor; ağır silahlarla donattıkları, askerlik muafiyeti getirdikleri polisi koşulsuz destekleme tutumunu elden bırakmıyor; bırakamıyor.
Yoksa o da anımsar Van'da karakol basıp adam kurtaran, havaalanlarında tekme tokat polis döven AKP milletvekillerini ama şimdi gazlanan öğrencilere, komisere el kaldıran Sebahat Tuncel'e karşı mangalda kül bırakmıyor... Gülünç olduğunu, tutarsızlığın bu kadarının Kasımpaşa'da bile insanı madara edeceğini bilmez mi, bilir.
Avrupa'nın, ABD'nin bu derece pazara çıkan ipliği hoş görmeyeceğini bilmez mi, bilir. Ama artık çaresizdir... Hâlâ dalganın üzerindeymiş, ipleri elinde tutuyormuş, karizması çizilmemiş gibi göstermek derdinde... Ama cemaat dalgası onu da yakında süpürecektir...
Değişmez kuraldır: yükselen hareket, bir noktada kendi çocuklarını yok eder...
Bir başka değişmez kuraldır: sürekli büyüyen dalga sonunda kendi çelişkileriyle gümbür gümbür kırılır; ardında bir sürü süprüntü bırakarak çekilir gider...
Sezar'lara, Hitler'lere, Mussolini'lere, Stalin'lere, Çavuşesku'lara, Enver Sedat'lara, Marcos'lara, Evren'lere, Mübarek'lere, nice nice anlı şanlı diktatöre kalmayan dünya hangi imamın hangi ordusuna kalacak! Kalmaz; ama çok can yanacak, ihtiyar Anadolu'nun görmüş geçirmiş halkları daha çok yara alacak bu arada...
Dünya tarihi, edebiyatı, bu hikayenin yüzlerce örneğiyle dolu ama diktatörlerin, bilirsiniz, pek okuması yazması da olmuyor, okuyup yazanları da dinlemektense yok etmeyi seviyorlar...
..ve gem azıya alınınca son başlıyor...
_____________________________________
(*) Semih Bilgen, Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğretim üyesi.
(**) Yazı sendika.org sitesinde 25 Mart 2011'de yayınlandı.