Eyüphan Erkul'un son romanı Cahide – Melekler Yeryüzünde Yaşayamaz, Artemis Yayınevi'nin İclal Aydın Kitap Kulübü dizisinden yayımlandı.
Erkul'un, Savaş Ana, Karayılan ve Haydi Düş Önüme Serçe'den sonraki bu dördüncü romanı, Cahide Sonku'nun yaşamını 698 sayfada anlatıyor. Hızla okunan, elden bırakılamayan yedi yüz sayfa...
Cumhuriyet dönemi Türkiye tiyatro ve sinemasının büyük yıldızı Cahide Sonku'nun çocukluğu, gençliği, şöhretin doruğuna çıkışı ve Beyoğlu'nda düşkün bir şekilde yaşama veda edişi.
Coşkuları, başarıları, yıkılışları, yeniden doğrulma, kendini toparlama öyküleri...
Muhsin Ertuğrul, Nazım Hikmet, Adnan Menderes, Zeki Müren, Cahit Irgat, Yılmaz Güney ve Türkiye'de 20. yüzyılın ikinci yarısından daha nice ünlü kişilik Cahide'nin sahnesinde rollerini oynuyorlar...
"Bütün dünya bir sahnedir"
Kitapta da geçen Shakespeare repliği ''Bütün dünya bir sahnedir... Ve bütün erkekler ve kadınlar sadece birer oyuncu...'' bu romanda tekrar tekrar örnekleriyle doğrulanıyor.
Dünya savaşları, 6-7 Eylül, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül savruluşlarının içinde Cahide gökyüzü boyunca kayan en parlak yıldız...
Eyüphan Erkul'un Cahide'si, çok yoğun araştırmaya dayalı olduğu her sayfasından sezilen, ama yalnızca dönemin tarihini değil, kişisel acıları, çabaları, ihanetleri, dostlukları, zayıflıkları ve uğraşları da nakış gibi işleyerek ortaya koyan bir yapıt.
O aşkı yüreğinden atamıyor
Yalnızca dayandığı çalışmanın zenginliğiyle değil, yazarın sanatçı duyarlığıyla da okuyucuyu avucunun içine alıyor kitap. Birkaç temel paralellik, yapıtın taşıyıcı öğelerini ustaca, ve hiç abartmadan yerleştiriyor:
Örneğin Cahide'in hayatının aşkı olan ikinci kocasından, tam da Alexandre Dumas Fils'in Kamelyalı Kadın romanına değinilen paragraftan birkaç sayfa sonra, adamın ailesinin talebi üzerine yüreği parçalanarak ayrılması, sanki Verdi'nin La Traviata operasının ikinci perdesi kadar göz yaşartıcı, ama hiç de abartılmadan anlatılıyor. Cahide o aşkını hiçbir zaman yüreğinden atamıyor.
Bir başka temel paralellik, son aşkı Cahit Irgat ile alkol burgacında yok oluşa doğru dönüşü olmayan yola girmişlerken, Irgat'ın coşkulu bir anda Fasulyeciyan'ın meşhur ''Göroorum hepiniz gardıroba koşmaya hazırlanoorsunuz...'' tiradını söylemesi...
"Korkuyorum Cahit, destek ol"
Okuyucunun gözleri yaşarıyor, ama yazar, bu esaslı benzetmeyi de abartmadan, usta bir iki paragrafla geçiştirip devam ediyor... O bölümden tadımlık bir alıntı:
"Cahit oldukça duygulu bir halde dizlerinin üstüne çöktü, kollarını iki yana sarkıttı. Sonra yakarırmış gibi ellerini birleştirdi. ''Artık kendimiz yoğuz. Seyircilerimiz de kalmadı ama repliklerimiz fısıldaşır dururlar sabaha kadar. Gün ağarır, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır... Perde!''
Cahide çok beğenmişti, alkışladı. Bir oyuncunun duyguları bundan iyi anlatılamazdı. Tiyatroya tutkuyla bağlanmak Tovmas Fasulyeciyan'ın yazdığı metne öylesine sinmişti ki, gözleri parlayarak 'Muhteşem!'' dedi, ''Adeta nefesim kesildi seni izlerken.''
Cahit hala rolden çıkamamıştı. Bir süre öylece kaldı, hiç tepki vermedi. Ardından yavaş hareketlerle kalktı, yine duygudan çıkmaktan zorlanarak konuştu. 'Teşekkür ederim,' diye karşılık verdi, sonra yine ışık odasına geçti, seyir yerinin ışıklarını yaktı.
Döndüğünde Cahide, 'Korkuyorum Cahit, lütfen bana destek ol,' dedi.
'Neyden korkuyorsun canım?'
'Bilmem, bir aksilik çıkacak diye geçiyor aklımdan.
..."
Türkiye'nin karanlık fonunda...
Kitapta birkaç kez karşımıza çıkan Sabahattin Ali olayı ve sonraki Cahit Irgat - Cahide Sonku benzetmeleri doğrudan doğruya romanın alt başlığına ''Melekler Yeryüzünde Yaşayamaz''a gönderme değilse ne olabilir?
Finalde herhangi bir törene gitmeyi kesinlikle reddeden sefalet içindeki Cahide'ye bir meyhane köşesinde genç Atilla Dorsay tarafından 1979 SİYAD Onur Ödülü verilirken sokaklarda parkalı ve siyah uzun paltolu gençler arasında süregelen ölümcül vuruşmalar, bu büyük yıldızın acı dolu pırıltısının arkasında Türkiye'nin karanlık fonunun oluşturduğu kontrastı üstün bir sanatçı duyarlığıyla vurguluyor.
Kitabın bu ilk baskısında, editörlerin gözünden kaçmış bazı kusurlar göze batmıyor değil: ''eski'' yerine birkaç yerde ''eksi'' yazılması, 1929 yılında ''transistörlü radyo''dan söz edilmesi (dünyada transistörlü radyolar ancak 1960'larda kullanıma girdi), bir yerde ''lambalı radyo'' yerine ''ampullu radyo'' denilmesi, ahşap-kagir yapıların birkaç yerde karıştırılması, geçmiş yıllardan söz edilirken yazarın ağızından ''önceki yıl'' yerine ''geçtiğimiz yıl'' denilmesi, vb çapaklar özenli bir editörlük çalışmasıyla kolayca ayıklanabilir; sonraki baskılarda bu pürüzlerin giderilmiş olacağı umulur.
Eyüphan Erkul bir yandan gösteri sanatları tarihimizin bu yeri doldurulamayacak büyük ismine toplumca saygı duruşumuza yol açıyor, bir yandan da kendi yazarlığında, gerçekten değerli bu romanla yeni bir aşamaya geçmiş olduğunu gösteriyor.
Nice romanlara, Sayın Erkul; büyük yıldız Cahide Sonku'nun anısı önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum.
(HB/PT)